Türkiye'nin bugün karşı karşıya kaldığı kur atağı ile bu tabloya eşlik eden küresel ve yerel enflasyon artışı, "siyasi, psikolojik ve ekonomik" faktörleri sürekli hesaba katarak değerlendirme yapmayı zorunlu kılıyor.
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yeni ekonomik yazılımı ile piyasa dinamikleri arasında "eşsiz bir denge kurulması" gerekiyor.
Ve biliyoruz ki...
Sn. Cumhurbaşkanı, reel eko-politik şartları her an gözeten, halkın nabzını tutan ve gerektiğinde esnek karar alabilen liderliği ile şimdiye dek, pek çok ezberi bozduğu gibi, bundan sonra da bozacaktır.
Şunu unutmayalım...
Her ülkenin, ekonomik hafızasında iz bırakan öncelikler vardır. Türkiye için bu gösterge daha çok "kur istikrarı" ile bağlantılıdır...
Düşük faizi önceleyen ve bu yoldan ilerleyerek yatırım maliyetini azaltmayı, üretim, istihdam, ihracat artışını hedefleyen güncel iddia esasen, "ödemeler dengesi" açısından da uygun fırsatlara sahip. Yani, kurları zıplatan cari süreç, hakiki döviz talebinden ziyade, kur oynaklığını tereddüde çeviren yığınla spekülatif faktörü bünyesinde barındırıyor. Kurun geldiği seviyeyi tatmin edici bularak döviz tevdiat hesaplarını bozdurmak isteyen tasarruf sahiplerinin ikna edilmesi ve alternatif imkânlar sunulması bu nedenle büyük önem taşıyor.
Nitekim...
Dövize endeksli tahvil satışı, teşvikli altın hesabı bu adımlardan bazıları olabilir. Eş zamanlı olarak, kitlesel KOBİ fonlamasının devreye girmesi, endüstri bölgelerindeki yatırımların desteklenmesi de beklenebilir.
Hep söylediğimiz gibi...
Türkiye, olduğu yerde duruyor. Yani... Enseyi karartmamak gerek... Borç stokunun milli gelire oranı düşük, bütçe disiplini mevcut ve bankaların sermaye yeterliliği üst düzeyde iken... İhracat devamlı artıyor, turizm gelirleri toparlanıyor, sanayide çarklar dönüyorken... Dar ve sabit gelirli kesimleri enflasyona ezdirmeyeceğini, hatta ilave refah artışı sağlayacağını söyleyen bir iktidar iş başındayken... Soğukkanlı olmak, karamsarlık kervanına takılmamak oldukça mühim hale geliyor.
Duruma göre...
Kamu bankalarının sermayelerinin takviye edildiği, enerji KİT'lerinin nakit yönetiminin soluklandırıldığı, ek ödenek kanunu ile sosyal içerikli kamu harcamalarının karşılandığı bir dönemin kapısı da aralanabilir.
Burada belirleyici olan husus, "Programa kredibilite yüklenmesi ve oluşturulmak istenen güven açığının kapatılmasıdır." Her ikisi için de siyasi ve teknisyen kadroların söylem ve eylem birliği zaruridir.
Ayrıca...
Birbiri ardına gelen sektörel taleplerin, bir bütünlük içinde ve öncelik sıralamasına göre karşılanması da esas olmalıdır.
Ve tabii ki enflasyon...
Görünen o ki...
Belli mal ve hizmetlerdeki fiyat artışları artık tüm mal ve hizmetlere sirayet etmiş ve kitabi manada da enflasyon baskısına dönüşmüş durumdadır. Üstelik maliyet enflasyonunun ön planda olduğu, talep enflasyonundan emareler de gösteren, yurtdışı kaynaklı enflasyonu da aynı ortak paydada toplayan kompleks bir iktisadi sorun kapımızdadır.
Özetle...
Risklerle fırsatların iç içe geçtiği bu zorlu ve özellikli ortamın sevk ve idaresi, ilgili tarafları dinlemeyi, seri tedbir almayı, hukuka ve serbest piyasaya bağlılığı içerdiği gibi, senkronize biçimde siyasetin beklentilerinin de karşılanmasını kapsamaktadır.
Yorum Yazın