Olaylar arasında bir bağlantının bulunması neden sonuç ilişkisine dayanabileceği gibi rastlantısal da olabilir. Eğer rastlantısal bir bağlantıyı neden sonuç ilişkisine bağlarsak yanlış olur.
Rastlantısallığı neden sonuç ilişkisi gibi görmek mizah da olursa eğlencelidir. Bizi güldürür. Tıpkı temel fıkrasında olduğu gibi.
Temel’le Dursun Trenle yolculuk yaparken Temel çantasından iki muz çıkarmış birini Dursun’a vermiş, diğer muzu ise ağzına götürdüğü anda tren tünele girmiş ve bir an ortalık karanlık olmuş. Temel Dursun’a ikaz etmiş:
-Dursun sakin muzu yemeye çalışma, ben yedim kör oldum.
En önemli sorunlarımızdan biri bir olayda neden ile sonucun ne olduğunu bilmemek, bunları birbirine karıştırmaktır. Örneğin bir evin damına baykuş konunca o evden ölü çıktığı inancı. Bu nedenle baykuşu uğursuz olarak görmek. Aslında baykuşun ötmesi sonuç, evden ölü çıkması veya çıkacak olması nedendir. Konuyu açıklığa kavuşturalım.
Elektriğin olmadığı zamanlarda evler geceleri gaz lambalarıyla aydınlatılıyor. Genelde gaz fazla gitmesin diye gece belli bir zaman diliminde gaz lambaları söndürülüyor. Ortalık karanlığa bürünüyor. Ancak ölümcül hastalar olduğu zaman gaz lambası söndürülmüyor, ölmeye yüz yutmuş hastaların başında dua okunuyor. Bu nedenle karanlık evler arasında bir tek ölümcül hastanın evinin ışıkları yanıyor. Baykuşlar bu ışık nedeniyle evin damına konuyor ötüyorlar. Baykuş ötüşüyle ölen hasta arasında bağlantı kuruluyor. Evin damında baykuş öterse o evden ölü çıkar inancı yaygınlaşıyor. Oysa baykuş öttüğü için evden ölü çıkmıyor. Ölü evinde ışık yandığı için baykuş orada durup ötüyor. Aynı şekilde horoz öttüğü için sabah olmuyor, sabah olduğu için horoz ötüyor.
Bazen iki şey arasındaki bağlantı neden sonuç gibi anlaşılır. Örneğin tatile gidenlerin sayısı ile dondurma satışlarının da artmış olması. Genelde tatil yaz mevsiminde yapılır, Dondurma da daha çok yaz mevsiminde satılır. Tatilci sayısı, dondurma satışı yaz mevsimiyle ilgilidir. Tatilci ile dondurmacı arasında doğrudan bir bağlantı yoktur. Biri diğerinin sonucu değildir. Yaz mevsiminde sıcaklığın artmasıyla birlikte her iki durum için talepler artar. Yolların ıslanmasıyla şemsiye satışlarının artması arasında neden sonuç ilişki anlamında bir bağlantı yoktur. Ama yağmur yağdığında yol ıslanır ve insanlar şemsiye alır. Her bağlantı neden sonuç ilişkisi anlamına gelmez.
Neden sonuç ilişkisini anlamak çok önemlidir. Çünkü sorunları çözmenin temelinde bu var. Eğer, olayın neden sonuç ilişkisi bilinemiyorsa sorunlar çözülemez. Tıpkı teşhisi doğru konulmayan hastalığın tedavi edilemeyeceği gibi.
Peki, neden sonuç ilişkisini kurmak çok zor mu? Bir olayın nedenini bulmak, soyut ve analitik düşünme yeteneğine bağlıdır. Sonuçlar somuttur, herkes görür. Sonuca giden süreci bilebilmek için ise bilgi, zekâ, muhakeme gerektirir. Bu nedenle gelişmemiş toplumlar sonuçları görür, tartışır ve ortadan kaldırmaya çalışır. Peki, bu mümkün olur mu? Asla. Çünkü nedenler ortadan kalkmadan sonuçlar ortadan kalkmaz. Aynı sorunlar, acılar ve çözümsüzlükler devam eder.
Örnekler üzerinden gidelim. Gündemimizde sürekli yer alan terör eylemleri, kadına şiddet ve kadın cinayetleri, sağlık personeline şiddet ve öldürme eylemleri. Terör, şiddet, cinayet herkesin tanık olduğu birer sonuçtur. Bu sonuca giden süreç nedir, nedenleri nelerdir gibi sorular sorulmaz ülkemizde. Doğrudan sonuçlara yönelik tepki, öfke ve cezalandırma gündeme gelir. Eskiden beri devam eden “Sallandıracaksın üç kişiyi meydanda, bak o zaman nasıl ortalık süt liman oluyor” zihniyeti halen devam ediyordur.
Kadına şiddet ve kadın cinayetleri veya sağlık personeline yönelik şiddet ve öldürme eylemeleri için mesele bir neden sonuç ilişkisi içinde değerlendirilmez. Medyanın ve genel olarak toplumun yaklaşımı kaba hatlarıyla şöyledir. Kadına yönelik şiddet ve cinayet bir sonuçtur. Neden ise erkeklerin saldırgan ve sapık olmasıdır. Sağlık personeline yönelik şiddet ve öldürme eylemleri bir sonuçtur. Neden ise hasta ve yakınlarının saldırgan ve cani olmasıdır. O halde erkeklere en ağır cezayı verelim, hatta idam cezası verilsin, onları yok edelim. Hasta ve yakınlarına en ağır cezayı verelim, hatta idam edelim. Mesele hallolsun.
Kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin nedenleri araştırılıyor mu? Konu sadece cezaya ilişkin bir hukuk meselesi midir? Kadına şiddet ve kadın cinayetlerindeki faillerin eğitim durumları nedir? Ekonomik seviyeleri nasıldır? Kültürel ortamın etkisi ne kadardır? Faillerin alkol ve uyuşturucu bağımlılığı ne kadardır? gibi birçok soruya cevap vermeden gerçek nedeni bulabilir miyiz? Peki ülkemizde bu tür çalışmalar yapılıp kamuoyu ile paylaşılıyor mu? Yetkililer, bulunan nedenlere göre gerekli tedbirleri alıyor mu? Yoksa faillere yönelik öfkeyi teskin edecek beyanatlarla geçiştiriliyor mu? Aynı sözleri sağlık personeline yönelik şiddet ve öldürme eylemleri için de söyleyebiliriz.
Eğer bir toplumda sorunlar süreğen bir hastalık gibi devam ediyorsa öncelikle sorunu algılamada bir sorun var demektir. Bir sorunu algılamak nedenlerini bilmeyi gerektirir. Gerçek nedenlerini tespit edemediğimiz sorunları çözmek mümkün değildir. Çünkü Nedenler ortadan kalkmadan sonuçlar ortadan kalkmaz.
Ben örneği canımızı çok yaktığı için terör ve şiddet eylemlerinden verdim. Ekonomide, eğitimde, hukukta, yönetimde aynı zafiyetlerimiz var. Çabalarımız nedenleri bilmeye, bulmaya ve ortadan kaldırmaya yönelik olmayıp sonuçları tartışarak sonucu ortadan kaldırmaya çalıştığımız için mesafe alamıyoruz. Hep aynı yerde aynı sorunlarla aynı acılarla yaşayama devam ediyoruz. Einstein, “Hep aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemek aptal insanların işidir” diye boşuna dememiş.
Yazı uzadıkça okunurluğu azalacağı kaygısıyla kısa kesiyorum. Uzun yazıları okumak çaba ve emek ister. Tıpkı olayların nedenlerini anlamak için çaba ve emek gerektirdiği gibi. Çaba ve emek vermeyerek çözmediğimiz sorunların bize nasıl bir büyük bedel ödettiğini fark edebilsek büyük ihtimalle bu emek ve çabayı esirgemezdik.
Yorum Yazın