Hep kasvetli olaylardan söz edecek değiliz ya, şöyle sabahınızı güzelleştirecek bir haberle başlayayım istedim. Sosyal medyada gezinirken tesadüfen rastladım o harika jeste.
Arzu adındaki genç kadın bir iş görüşmesine gitmiş. Mülakat bittikten sonra onu evine şirket arabasıyla bırakmışlar. İnerken de eline bir zarf tutuşturmuşlar. Zarfın içinde 100 lira ve bir not: "Bizimle görüşmeye geldiğiniz için çok teşekkür ederiz. Sonucu en kısa zamanda tarafınıza bildireceğiz. Bu görüşme için harcadığınız yol parası ve zamanı karşılamak üzere yarım günlük çalışma ücretinizi ödemek istedik. Lütfen kabul edin..."
Paylaşımda ne yazık ki şirketin adı yazmıyordu. İsterdim ki o şahane şirketin, CEO'sunun, insan kaynakları müdürünün ismini burada kocaman siyah harflerle yazayım ama ne yazık ki mümkün olmadı.
Okuduğumda günüme yeniden güneşi doğduran bu şahane jesti bu köşede paylaştım ki, bakarsınız başka şirket yönetimlerine de örnek olur. Hani burası genç kadınların iş görüşmesi yalanıyla çağırılıp, tecavüz edildiği bir coğrafya ya, o yüzden...
Düğünde 5482 mermi
Bir yavrumuz daha düğün magandaları yüzünden melek oldu. 6 yaşındaki Berke, düğünde kafasına isabet eden yorgun mermi yüzünden 199 gün ecelle pençeleştikten sonra hayatını yitirdi.
Haberde ilginç bir ayrıntı vardı. Emniyet, o merminin hangi silahtan atıldığını öğrenebilmek için alanda bulunan tam 5482 mermi kovanını tek tek incelemiş... 5482 mermi... Yazıyla, beş bin dört yüz seksen iki... Bu nedir Allah aşkına?
Neler Oluyor Hayatta programının yorumcusu Hakan Ural da benim gibi bu sayıya takılmıştı. Dedi ki, "Bu, normal tabancaların işi olamaz. Belli ki uzun namlulu silahlarla ateş açılmış." Haklı. Belli ki magandalar seriye bağlamış, Güneydoğu'daki askeri operasyonlarda sıkılan ortalama mermiden fazlasını düğünde atmışlar. O akıl yoksunları, 90 derece açıyla havaya sıktıkları kurşunun Ay'a ya da Mars'a saplanıp orada kalacağını düşünürken, mermi hızını yitirmiş, yerçekiminin etkisiyle "yorgun mermi" haline dönüşüp, atıldığı yere geri dönerek zavallı yavrucağın başına isabet etmiş.
Bu işi çözmek için düğünlerde polisleri, jandarmaları görevlendirdik. Hatta jandarma komutanları "Aman ha, kurşun sıkmayın" dedikten sonra düğünlerdeki halaylara filan bile katıldılar. Valiler, kaymakamlar bu vandallığı önlemek için fazladan mesai yapmaya başladılar. İnternet üzerinden silah satışına takip ve engelleme getirildi vs... Ama olmadı, olmuyor, olacağı da yok gibi...
Benim çözümüm ise basit: Meskun mahalde ateş edene "cinayete teşebbüsten" kanuni takibat yapılmalı. Bakın o zaman boş yere mermi yakan görebiliyor musunuz...
Var mısınız taksici testine?
Taksi bulmak, İstanbullunun en büyük derdi haline geldi. Çünkü bazı taksiciler ayan beyan müşteri seçiyorlar. Çoğunluğu da yabancı turistlerin peşinde.
Geçenlerde muhabirler taksi çağırma uygulaması üzerinden bir deneme yaptılar. Muhabir, önce kendi adını yazıp, taksi çağırdı. Gelen olmadı. Sonra çağıran kişinin ismini Abdül Bin Vahap yazdı, taksi 30 saniye içinde önünde belirdi.
Bu haberi görünce aklıma farklı bir test yöntemi geldi. Ben genç muhabirlerin yerinde olsam önce normal kıyafetimle İstanbul'un çeşitli yerlerinde taksi çevirmeye çalışırdım. Sonra kefiye kuşanıp, Arap turist rolü yaparak taksilere el ederdim. Eminim bu haber/testin sonuçları çok yankı bulurdu.
Gaf'let kürsüsü
TBMM'de bütçe görüşmeleri yapılırken CHP'li Engin Altay'ın cep telefonundan poker oynadığı, görüntülerle tespit edildi.
Zap'tiye
Akaryakıta elektriğe, doğal gaza zam yapılmamasına rağmen marketlerdeki temel gıda maddelerinin fiyatı üç ayda üç katına çıktı. Keşke sadece "etiketi" değil, "etiği" de denetleyecek bir yöntem olsa...
Ne demiş?
"Yandım Yandım şarkısını Medine'de yazdım. Baka baka doyamadım, hem kokladım da sözleri Kabe'yedir. Siz onu aşk şarkısı zannedersiniz." (Mazhar Alanson'un yeniden gündem olan eski bir açıklaması)
Yorum Yazın