Benim devletimi yöneten kadroların bir sanat dalıyla ilgilenmeleri, ömrüm boyunca, " Allah'ım bir gün bana göster" diye dua ettiğim hayalimdir!
Çünkü, biz böyle bir devlet geleneğinin, medeniyetinin evladıyız..!
Nice han, sultan, padişah şairdir, bestekardır, tarihimizde..!
Nice sadrazamlar, paşalardan şair, bestekar vardır kültürümüzde!
Aslına bakarsanız, neredeyse sanatın bir dalıyla uğraşmayan devletlü göremezsiniz! Devletlü, ülkesindeki sanatçıyı, sarayının baş köşesinde konumlandırmıştır da ondan..! Sanatın bir dalıyla iştigal etmişler, edemeyenler de sanatçılara himmet etmiş, onları himaye etmişlerdir.
İslam coğrafyasında , Türk nereye ayağını basmışsa orada mutlaka devletin ya da devletlünün himaye ettikleri sanatçıların eserlerini görürsünüz.
Hatta, Allah muhafaza, ne zaman ki, bir İslam beldesi İşgal edilse, işe o eserleri tarumar ederek başlamıştır küffar!
Daha yakın zamanda batıda Mostar Köprüsü...! Şimdilerde doğuda Karabağ Şuşa..!
Ne zaman, devlet ve devletlü sanat ve sanatçıdan kopmuş, bayağılaşma başlamıştır!
İşin tehlikesi şu ki, bayağılaşma en tehlikeli mikroptur, kimliksizleştirir!
Kimliksizlik ise hayatı anlamsızlaştırır, insan fıtratını bozar, emperyalizmin istediği sadece, "Tüketen insan" modelini ortaya çıkarır!
Hele hele bu insan Türk, devlet de Türk Devletiyse, tüm dünyanın mizanı kayar!
Bugün yaşadığımız hal, aynen budur!
Sadece karnının açlık derecesiyle, devletiyle mesafe belirleyen vatandaş profili...
Ve tabiatıyla da itibar gören, "Bizim askerimizin Libya'da ne işi var " edepsizliği ..!
Oysa, Şam, Halep, Trablusgarp İstanbul 'dan daha eski Türk vatanı, İslam beldesidir!
Her bir köşesi de devletin, devletlünün himaye ettiği, Türk İslam Medeniyeti sanatçılarının eserleriyle doludur.
Ne zaman ki, "Medeniyetler Çatışması" mimarları dünyaya el attılar, sanat menfi ya da müspet anlamda en belirleyici enstrüman oldu.
Savaşın en kanlısı bu alanda veriliyor!
Hatırlayın, Selahattin Demirtaş'ın elindeki bağlamayı?
Uyuşturarak, uyutarak, bir organ mafyası gibi parça parça ederek götürüyor!
Ruhumuz bile duymadı, duymuyor, böyle giderse korkarım ki, duymayacak da..!
Sanatçının da sanatseverin de içinde olduğu siper, önem kazandı.
Hangi mevzide, kiminle omuz omuza..?
Lafı epey uzattığımın farkındayım, çünkü bu hususta çok mustaribim!
Geçende, Sayın İbrahim Kalın Bey'i bağlamasıyla dinlediğimde, çok ama çok sevinmiştim. Sayın Kalın ile Sayın Erkan Oğur, beraber klip yayınladılar, akabinde sol, marjinal vandallıkla başladı mahalle baskısına!
Sonuç, Sayın Erkan Oğur hemencecik mahallesine mahcubiyetini ifade etti, sıyrıldı(!)
Aslında mesele nedir biliyor musunuz ?
Sayın İbrahim Kalın, söz konusu sanat ise, karşı mahalleden biriyle aynı karede olmakta bir beis görmediler.
Lakin, Sayın Oğur'u mahallelileri yakasından paçasından tutup, siperlerine çektiler! Sonra da Sayın Oğur kendi mahallesine savunma verirken sözü incitti, neticesinde de Sayın Kalın incindi!
Bana da sorarsanız, " Lanet olsun içimizdeki şu muhacir sevgisine..." derim!
Yorum Yazın