Ertuğrul Özkök

Ertuğrul Özkök

Mail: djghdgd@hotmail.com

Zafer Algöz haklı: 'Paşa'nın böyle bir plak kapağı var mı

Bir arkadaşım yolladığı için okumak zorunda kaldım.

Özdemir Erdoğan bu pazar yine Zeki Müren’e sallamaya devam etmiş.

Üzülerek ve biraz da öfkeyle okudum.

Zafer Algöz haklı: Paşanın böyle bir plak kapağı var mı

Şimdi de Zeki Müren’“Paşa” lakabının takılmasına takmış. Neymiş, ona bu lakap “Türk ordusunun gücünü azaltmak için takılmış”...

Resmen zırvalamış...

Üstelik, feci “homofobik” ifadeler...

Bir başka ülkede bir sanatçı böyle ifadeler kullansa, bir daha sahneye adımını bile atamaz.

*

Yahu arkadaş, bu ülkede Türk ordusunu yerle bir etmek, şerefli komutanlarını yok etmek için kurulmuş en büyük kumpasın faili Pensilvanya’da oturuyor.

Ona iki kelime etmek yerine sen çıkmış Zeki Müren gibi bu halkın baş tacı ettiği bir sanatçıya, hem de sana cevap veremeyecek durumdayken çakıyorsun da çakıyorsun...

*

Oldu mu şimdi bu...

Yani o büyük keyifle dinlediğimiz “Bana Ellerini Ver”, “İkinci Bahar” şarkılarını söyleyen insan bu mu diye soruyorum...

Gençlere düşman...

Zeki Müren’e nefret...

Kendi akranı sanatçılara küçümseme...

Sen hiç kimseyi sevmez misin be arkadaş...

Zafer Algöz haklı: Paşanın böyle bir plak kapağı var mı

Bak Zafer Algöz senin, “kitsch” bile diyemeyeceğim bu feci çırılçıplak fotoğrafını paylaşıp altına yazmış:

“Zeki Müren’in böyle bir plak kapağı yok...”

Haksız mı...

Bak şu haline de şu Dünya Kadınlar Günü’nde kendin karar ver...

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ’NDE EN HAYIRLI KONUŞMA İMAMDAN

Ayasofya’nın öyle bir imamı var ki...

Herkes kızıyor bense “Devam imam efendi” diyorum.

Neden mi?

*

Çıkıp bir konuşma yaptı ve dedi ki:

“1921 ve 24 anayasalarında devletin dini İslam’dı ve laiklik yoktu. Cumhuriyet fabrika ayarlarına dönsün...” 

Yani açıkça, Anayasa’dan laikliğin kaldırılması çağrısı yaptı...

Bu açıklamasından 15 gün sonra bir anket sonucu yayınlandı.

Türkiye’de “Laik rejimde yaşamak isteyenlerin oranı yüzde 75’ten yüzde 81’e çıkmış”...

*

Dün de Dünya Kadınlar Günü nedeniyle çıkıp bir konuşma yaptı.  

Bu defa, “Sürekli ‘kadın cinayetleri’ vurgusu, kadını erkeğe düşman etmeye çalışan bir sloganik medya propagandasıdır” dedi.

Türk diline “sloganik” gibi harika bir kelimeyi kazandırdı...

Ama dahası, bu açıklamanın da “Türkiye’de kadın hareketine büyük katkıda bulunacağına eminim”.

Bunun ilk sonucunu da 15 gün sonraki anketlerde görürüz...

Zafer Algöz haklı: Paşanın böyle bir plak kapağı var mı

YÜKSELEN TÜRK ŞARABINDA ÜÇÜNCÜ KUŞAK KADINLARIN

Türkiye’nin en eski ve en büyük şarap markalarından Kavaklıdere, geçtiğimiz yıllarda Türk şarapçılığı açısından devrim sayılacak bir işi başardı.

Fransa’nın Bordeaux bölgesinde, Saint-Emilion’a komşu Castillon’da iki bağ ve şato satın aldı.

*

Geçtiğimiz günlerde işte o iki şatodan çok iyi bir haber geldi.

Dünyanın tanınmış ve etkili şarap eleştirmenlerinden biri olan James Suckling, Kavaklıdere’nin Bordeaux’da ürettiği iki şaraba 93 ve 94 gibi iki yüksek puan verdi.

Chateaux Claude Bellevue’nün 2018 rekoltesine 93, Chateaux La Croix Lartigue’e de 94 puan...

Ayrıca dün bu yazıyı yazarken bir haber daha geldi.

Chateaux La Croix Lartigue, Mundus Vini Altın Ödülü’nü kazanmış.

*

Gelelim o şatolarla ilgili asıl önemli ayrıntıya.

Kavaklıdere’nin bu iki şarabı üreten Bordeaux bağlarının başında genç bir Türk kadını var.

Aslı Başman...

Bitmedi...

Kavaklıdere’nin bütün pazarlama faaliyetlerinin başında yine genç bir Türk kadını var...

Adı Cevza Başman...

Bitmedi...

Kavaklıdere şaraplarının bütün şirketlerinin insan kaynaklarının başında yine genç bir Türk kadın var.

Adı Zeynep Başman...

*

Bu üç başarılı işkadını, Kavaklıdere Ailesi’nin ikinci kuşağı olan Ali ve Murat Başman’ın kızları...

Yani ailenin üçüncü kuşağı artık bu kadınlara emanet...

Türkiye’de şarap ve alkollü içki sektöründe kadınların etkisi ve başarıları giderek büyüyor.

Zafer Algöz haklı: Paşanın böyle bir plak kapağı var mı

YEDİ KADIN BİRLİKTE BİR ERKEĞİ ÖLDÜRÜRSE

PAZAR günü Priyanka Chopra’nın filmini yazmıştım. Bir kadın evlendiği 6 erkeği tek tek öldürüyordu.

Aynı gün Türk tasarım markası Dice Kayek yeni koleksiyonu sundukları bir videoyu yayına soktu.

Chanel ve Dior gibi markalar pandemi döneminde artık Fashion Show’lar yerine yüksek maliyetli kısa videolar yaptırıyor.

Dice Kayek de yeni koleksiyonunu Marie Schuller’in çektiği bir video ile tanıttı.

Marie Schuller daha önce Givenchy ve Versace gibi çok büyük markaların tanıtım filmlerini yapmış bir kadın yönetmen.

Film Pera Palas’ta çekilmiş.

Adı da “Phillippe Stone’u kim öldürdü”...

Filmin başında smokinli bir erkek aniden ölüyor...

Sonradan anlaşılıyor ki, bütün kadınlar birlikte öldürmüşler...

Böylesine Agatha Christie filmi havasında gidiyor.

Bu arada her kadın anlatılırken koleksiyonun bir parçası da tanıtılıyor. Yine dünya klasında değişik bir koleksiyon... Kadın tasarımcılar, kadın yönetmen ve 7 kadın...

Ayrıca harika Fransızca bir Candan Erçetin şarkısı var.

Dünya Kadınlar Günü için de iyi bir fikir ve uygulama olmuş.

URLA NOTLARI

BU FISTIK AĞACI DİKME MERAKI DA NEREDEN ÇIKTI

Geçen hafta önce bir Urla yaptım...

Urla, sadece Türkiye’nin değil, bütün Avrupa’nın önemli gastronomi merkezlerinden biri olma yolunda hızla ilerliyor.

Ancak Urla’da anlamadığım yeni bir trend başlamış.

Bölgenin en büyük özelliği olan maki ormanlarının bir bölümü “Fıstık ağacı dikiyoruz” gerekçesiyle dümdüz edilmiş.

Kesilen maki ormanının sadece kenar kısımlarına az sayıda fıstık ağacı ekilmiş. Orta yerleri imara açılacakmış hissi veren bir şekilde boş bıra-kılmış.

Üstelik art arda geçen beton karma makineleri şüpheleri daha da arttırıyor.

Bu maki ormanları Urla’nın en büyük özelliklerinden biri. Yürüyüş alanları.

Açık hava sporlarına düşkün varlıklı ve beyaz yakalı bir nüfusu buraya çeken özelliklerden biri de bu.

O nedenle bu fıstık ağacı merakını hiç anlamadım.

BODRUM NOTLARI
ÇOK TANINMIŞ İKİ RESTORAN BODRUM’A GELİYORMUŞ

Urla’dan Bodrum’a geçtim.

Bodrum her zamanki gibi Akdeniz’in en parlak sahil şehirlerinden biri. Restoranların açılması şehre aniden büyük bir canlılık getirdi.

Şu an en çok konuşulan konu şu: Çok tanınmış, Türkiye’nin çok dilinde iki restoran bu yaz Bodrum’a geliyormuş.

Bir Urla’dan, öteki İstanbul’dan çok önemli iki restoran...

Adlarını da verdiler ama emin olamadığım için yazmıyorum.

*

Konuşulan ikinci konu ise bir türlü bitmeyen bir yol onarımı.

Dev kruvazör gemilerin indirdiği yolcuların şehir merkezine gitmek için kullandığı Dr. Mümtaz Ataman Caddesi, Bodrumluların deyişi ile “patates tarlasına” dönmüş durumda.

Yol inşaatı 6 yıldır bitmiyormuş...

KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar