Geçenlerde, geçenlerde dediysem, daha dün akşamdı YouTube 'da Türk siyasetinin önemli simalarından birini dinledim.
Kimdi, ne dedi, falan gibi soru sormayın.
Ben sadece adını diyeyim, siz bulun dinleyin Sayın Erkan Mumcu'yu.
Ben kendilerini, hem bakanlığı döneminden hem geç de olsa sanatçı kimliği ile de bildiğim için, benim değerlendirmem şahsıma mahsustur.
Konuşmasının arasında birtakım çalışmalar başlattığını söylerken, son 100 yıllık bir yüzleşmeden bahsetti!
Bu konuda, önemli şeyler de söyledi!
Özellikle de Cumhuriyet Devrimleri'nin hemen hemen hepsinin, merhum Sultan Mahmut, merhum Sultan II. Abdülhamid Han zamanında başladığı gibi...
Kaldı ki, tamamen doğrudur!
Benim asıl dikkatimi çeken, "Yüzleşme" kelimesiydi.
Yüz yüze gelmek değil!
Aynaya bakmak asla değil!
Yüzleşme çok, ama çok başka bir şey!
En çok da tekil bir eylem gibi geliyor bana.
Nasıl desem, aslına bakarsanız, kendi hikayeni okumak gibi...
Okumak, anlamak ve ana fikrini çıkarmak!
Evet, tam da bu işte!
Ana fikrini çıkarmak...
Nasıl mı?
Aklınla vicdanının arasına oturmak!
Aklınla dört işlem yapıp, vicdanınla ana fikri çıkarmak!
İster kendi hayatımızda, ister mensup olduğumuz aidiyetlerimiz gereği, millet adına bunu yapmak zamanı geldi de geçiyor diyeceğim, korkarım da geçti!
Bundandır ki, dizimizi çok dövdük, dövüyoruz, döveceğiz!
Ayrıca, yüzleşmek beraberinde helalleşmeyi getirecektir!
Evet evet..!
Çünkü, yüzleşme akıl ile vicdan arasında yer aldığından, orada riya, yalan asla olmayacak, olursa da o yüzleşme değil, başka bir şey olur ve en fazla zararı da kişi kendisi görür!
Biz, 5000 yıllık bir geçmişe sahipsek, 50 yıllar 100 yıllar bizim için kısa dönem soğuk algınlığı gibi bir şeydir!
Covid bile değil!
Hazır vaktimiz varken yüzleşsek mi?
Tabi ki önce kendimizle...
Yorum Yazın