Ayağınızda terliklerle resepsiyonlara katılabilirsiniz...
Bir, iki değil, tam üç dev boyutlu özel yat inşa ettirebilirsiniz kendinize.
Uluslararası finans piyasalarıyla eğlenirken, bir yandan da çalışanlarınızı tuvalet ihtiyaçlarını pet şişelerle gidermek zorunda bırakabilirsiniz...
Ama kimse size "türedi zengin" demez, "sonradan görme" gözüyle bakmaz!
Çünkü sizin adınız "girişimci", ötekilerin adı oligark...
Eh, uyanıksınız!
Kimse size ne gece kulübü, ne de spor kulübü ittirebilir!
Sizin aklınız uzayda, çipte, mikropta...
Ötekiler kullanıldılar, şimdi atılıyorlar.
Siz başlarken kullanılmıştınız, şimdi sıra bütün dünyayı kullanmanıza geldi.
Mevzu bu...
***
Devletler düzeyinde de durum aynı...
Medyanız sağolsun, Guantanamo'larınızın faydasını bütün dünyaya yutturdunuz.
Ötekiler, sistemlerini çoktan kendi elleriyle yıktılar ama hâlâ "gulag"ın ezikliğini üzerlerinden atamıyorlar.
Ne numara ama ha!
Siz başka ülkelere "müdahale" edersiniz.
Ötekiler "işgal" ederler.
Bunu böyle adlandırdınız bir kere; ötekiler ne yapsalar boş!
Ötekiler hep "savaş suçu" işler; siz ise zaman zaman "sivil kayıplar"a (Collateral Damage) yol açarsınız.
Ötekiler bu lekeyi üzerlerinden nasıl atacaklarını bilemediklerinden giderek daha zalimleşirken, siz dünyanın dört bir yanında yaptığınız katliamların hikayelerini çıkartır, Hollywood'a filmini yaptırtırsınız...
Böylesine eşitsiz bir itişip kakışma işte!
Taraflardan biri sahaya çıkarken mağlup çıkıyor.
***
Yazıp duruyorum...
Ah, şu kelimeler!
Kelimelerle, kavramlarla, terimlerle yeniyor, yeniliyoruz...
Irak Savaşı'nda bir milyon Iraklıyı öldürenlere hesap soruldu mu? Bunu yapan adamlara "savaş suçlusu" denildi mi? Hayır!
Suç varsa, Iraklılardaydı...
Nasıl yani?
Çünkü onlar ülkelerine "demokrasi" götürülmesine direnmişlerdi.
Anlayacağınız...
Zihinlerin içine kıstırıldığı bu eşitsiz düzen baştan aşağı altüst olmadan, kelimelerin karşılıkları baştan yazılmadan...
Dünya rahat bulmaz.
***
NOT DEFTERİ
Bu dünyada bırakmayacağım hiçbir şey yok. Ne deniz, ne ağaç, ne şehir, ne ev, ne kadın, ne de ben. Bu kalıbım, bu zarfım, bu kafesimle ben. Fakat şuurumu, bilmek, duymak, var olmak şuurumu bırakamam.
(NECİP FAZIL KISAKÜREK / Bir Adam Yaratmak)
Yorum Yazın