Yakından Kumanda üçüncü kez siyah başlıkla çıkıyor. Ankara Garı'ndaki terör saldırısı ve Soma maden faciasından sonra üçüncü kez...
Yine felakete uyandığımız bir sabahın ilk ışıklarında ellerim klavyenin üzerinde istemsizce dolaşıyor. Beynim klişe cümleler yazmaktan kaçınmak istiyor ama yüreğimin acısının parmak uçlarımdan bilgisayarımın tuşlarına geçmesine de engel olamıyorum. Yeni bir şeyler söylemenin, yeni kelimeler bulmanın imkansız olduğu anlardayım. Elim klavyede, gözüm, kulağım ekranda...
Bu çok büyük bir afet. Ben bugüne kadar Türkiye'nin 10 ilinde birden ağır yıkım yaratan bir depreme rastlamamıştım. Düşünün: Türkiye'yi ve Suriye'yi yıkan deprem, ta Mısır'dan bile hissedilmiş. Şu anda henüz sabah saatleri. Ölü ve yaralı sayısının artmaması için dilimden dua eksik olmuyor ama karşıma çıkan görüntüler hiç de umut vermiyor. İnsanlarının felaketlerle eğitildiği bir coğrafyada yaşamak zorundayız. Evet, ne yazık ki "felaket haberciliğini" de yaşayarak öğrendik.
Ekranda ölü ve yaralı görüntüsü yok. Sunucular, spikerler, muhabirler olabildiğince soğukkanlı davranmaya özen gösteriyor. Bilgi kirliliğini önlemek adına kimse söylentilere itibar etmiyor. Sadece resmi makamların verdiği bilgilere dayanarak haber yapılıyor.
Gelin görün ki, bazı sorumsuzlar sosyal medyada yine korku ve kaos yaratmak için iştahla klavyelerine saldırıyorlar. Sanırsınız "felaket tellallığı" için kendilerine maaş ödeniyor... (Belki de öyledir)
Ben bu yazıyı baskıya göndermek üzereyken bölgede bir şiddetli deprem daha oldu. İçimden "Yeter artık" diye haykırmak geliyor.
Ne zaman umudumuz artsa, ne zaman başımızı azıcık kaldırsak, ne zaman düze çıkacağımıza daha çok inansak, bir felaket ile başladığımız yere dönüyoruz. Allah aklımı korusun, neredeyse bu felaketlerin "doğal" olmadığına inanasım geliyor.
Ama biz Türk milletiyiz. Neler atlattık, ne güçlüklerin üstesinden geldik. Bu badireyi de atlatacağız, yine yaralarımızı sarıp, yolumuza devam edeceğiz. Birlik, sabır, umut, güven ve inanç... Bugün en çok bunlara ihtiyacımız var...
Gün siyaset günü değil
Ülkenin seçim atmosferiyle iyice kutuplaştığı, farklı siyasi görüşleri savunanların birbirlerine tahammül göstermediği günlerde bu felaketin "ilahi bir işaret" olduğuna inanıyorum. Bir kez daha anlamış olmalıyız ki; iktidar hevesi, siyasi menfaat, koltuk hırsı gelip geçici... Bunlar için verilen savaş beyhude... Aslolan insan hayatı. Bugünün bize öğretmesi gereken en önemli şey, bizi bölen siyasi fayları el birliğiyle yok etmek, etkisiz hale getirmek olmalı.
Daha önce pek çok olayda olduğu gibi "felaketten siyasi rant damıtma aczine kapılmak", bu ülkeye depremden daha çok zarar verecektir. Bugün seçimi akıllardan silme günüdür. İktidarıyla, muhalefetiyle, bürokratlarıyla, teknokratlarıyla, belediyeleriyle, sivil toplum örgütleriyle el ele vererek bu travmayı bir an önce atlatmak zorundayız.
Biz ne yapabiliriz?
Bu soru hepimizin aklında olmalı. Bireysel olarak bu felaketin atlatılmasına nasıl yardımcı olabilirim diye düşünmek zorundayız.
Öncelikle kan bağışında bulunmak ilk ödevimiz olmalı. Sonra da sosyal medyayı olumlu yönüyle kullanarak örgütlenmeli, resmi yardım kampanyalarına destek olmalıyız. Buradaki "resmi" tanımı çok önemli. Herkesin kafasına göre yardıma kalkışması kaos yaratacak hatta bazı yardımların yerine ulaşmasını engelleyecektir. Ayni ve nakdi yardımlar için valilikler, belediyeler, AFAD ve Kızılay gibi resmi kuruluşların yönlendirdiği kanalları kullanmak gerekir.
Önce fiziki yardımları koordine etmeliyiz. Ardından ekonomik ve psikolojik yardımlar gelmeli. Özellikle deprem bölgesindeki çocukları, yaşadıkları travmadan kurtarmak, onları normal hayata döndürmek çok önemli.
Bu arada depremden zarar görmeyen yerlerdeki çocukları da medya ve sosyal medyadan uzak tutmak zorundayız. Malum, sömestir tatili uzadı. Çocuklar ister istemez felaket haberleriyle muhatap oluyor. Onların dikkatini mutlaka başka yönlere çekmeliyiz.
AFAD uygulaması can kurtarır
Hayata geçtiği ilk gün cep telefonuma indirdiğim AFAD Acil uygulamasının ne kadar yararlı olduğu bu felaketle bir kez daha ortaya çıktı. Telefon hatları ve internet üzerinden yardım çağrısı yapamadığınız anlarda bu uygulamanın bir tuşuna dokunarak, enkaz altında kaldığınızı ilgili birimlere ulaştırabiliyorsunuz. Uygulamada ayrıca "Yaralıyım", "Kayboldum" ve "Yakınıma ulaşamıyorum" gibi hayati çağrılar da yer alıyor.
Diğer yandan deprem bölgesinde yardıma muhtaç vatandaşların bir yandan konum servisini açık tutmaları, diğer yandan da şarj tasarrufu sağlamak için cep telefonlarındaki gereksiz uygulamaları kaldırmaları gerekiyor.
Yorum Yazın