Sakarya Arifiye'de 48 yıl önce kurulan 1. Ana Bakım Merkez Komutanlığı Tank Palet Fabrikası üzerinde bugün CHP'nin açmaya çalıştığı tartışma pek çok açıdan değerlendirme yapılmasını zorunlu kılıyor. Neden? Çünkü, bu konunun özü, "yerli ve milli savunma sanayii" ile doğrudan ilgili de ondan.
Çok net söyleyebiliriz ki Türkiye, "bağımsız savunma sanayii" konusunda kararlı bir iktidara sahip. ABD veya NATO bloğunun önde gelen ülkelerinin kontrol ettiği bir silah pazarı olmaktan kurtulmak istiyor. Yerli ve milli üretim altyapısı kurma noktasında geliştirdiği stratejiler de somut meyvelerini veriyor. Bunun en canlı örneği, insansız hava, kara ve deniz araçları teknolojisi. Unutmayalım...
İsrail'den tedarik edilen Heron adlı İHA'lar arızalandığında, parasıyla bile onarımı yapılmamış, iş sürüncemede bırakılmıştı. Üstelik, görüntülerin sadece Türkiye'nin elinde olduğunun da garantisi yoktu. Veya ABD'nin silahlı insansız hava aracı Predatörler. "Yok Irak'ta, Afganistan'da bize lazım. Yok Kongre onayı çıkmıyor" diyen ABD'nin oyalamaları. Yetmedi, Uludere hadisesinde paylaştığı sınırlı görüntüler ve ABD'nin bu kritik eşikteki rolüne dair bitip tükenmek bilmeyen kuşkular. Oysa bugün İHA ve SİHA kapasitesi ile dünyaya parmak ısırtan, ilk kez bir NATO ülkesi Polonya'ya satış yapan, çevre ülkelerin taleplerini karşılama konusunda stratejik bakış açısına sahip bir Türkiye var. Yetmedi... 44 gün süren Karabağ Savaşı'nda, kardeş Azerbaycan'ın cephedeki zaferinde Bayraktar SİHA'larının hayati katkısı hala konuşuluyor. Üstelik bu teknolojinin, tüm savaş konseptlerini değiştirdiği de askeri okullarda ders olarak okutuluyor!
***
Milli Tank Projesi Altay'a gelince...
Güya müttefik diye bilinen ülkelerin uyguladığı ambargoların ağır maliyetleri noktasında toplumsal hafızası hala taze olan Türk milleti, milli güvenliğini asla ikinci, üçüncü ellere bırakamaz, bırakmaya razı gelemez.
İşte bu yüzden, tank projesinin her yönüyle Türkiye'ye ait olması tartışmasız gereklilik olarak karşımıza çıkıyor. Tankı üretecek firmanın ve finansman desteği sağlayacak ülkenin seçimi tabii ki yıllara sari siyasi tercihi de içeren karar setini ifade ediyor.
Yani... Tankın üretiminin, yabancı etkisi ve tekeli ile ilgisinin olmaması mutlak öncelik taşıyor. Sürekli gündemde tutulan Katar faktörü ise son yılların özellikli gelişmelerini özetliyor. Nedir o? Şudur... Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan'ın yakın zamana kadar sürdürdüğü ekonomik ambargoya karşı Türkiye ile ilişkilerini kuvvetlendirmeyi istedi. Türkiye de ambargo döneminde Katar'ın yanında durdu. Ayrıca Katar'da bir de askeri üs kurdu. Gelişen ilişkiler, askeri sanayii yatırımlarına kadar vardı.
İlaveten...
Tank Palet Fabrikası Katarlılara satılmadı. Fabrikanın işletme hakkı 25 yıllığına hakimiyetin Türk ortakta olduğu bir şirkete kiralandı. Katar sadece finansman desteğinde bulundu. Fabrika, MSB'den de alınmadı. Mülkiyeti ve denetim yetkisi MSB'de kaldı. İşçi ve diğer personelin her türlü özlük ve toplu sözleşmeden kaynaklanan hakları korundu. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu da kiralama işleminin hukuka uygun olduğunu karara bağladı. Ve nihayet fabrikada Fırtına Obüsü üretimi devam etti. Altay tankının birim üretim maliyeti ise başlangıçtaki tekliflerin hayli değil, bir hayli altına düştü.
Özetle...
Milli savunma sanayinin üstüne titrenmeli, yerli sermaye özendirilmeli, yabancı sermaye düşmanlığına ise geçit verilmemelidir.
Yorum Yazın