Abdulkadir Selvi

Abdulkadir Selvi

Mail: dfdkgjdlgk@hotmail.com

Yeni ekonomi politikasının temel parametreleri

Dövizdeki yükseliş durur mu?

İktidarın dövizde bir kur hedefi var mı?

Dövizdeki yükseliş ne zaman durur?

İktidar, dövizi indirmeyi istiyor mu?

Dövizdeki artış sürer mi?

İş dünyası, piyasalar bu sorulara yanıt arıyor. Kafalarda tek soru bu işin nereye doğru gideceği yönünde. En çok şikâyet edilen belirsizlik, en çok ihtiyaç duyulan ise güven ortamının sağlanması.

SORULAR, SORULAR

Geriye doğru gidip soruları biraz daha açmak istiyorum.

Faiz indirimiyle başlayan, döviz artışıyla devam eden süreç bir kriz işareti mi, ekonomide yönetilemeyen, kontrolden çıkan bir durum mu var yoksa yeni bir ekonomi politikası tercihi mi söz konusu?

Bence işin can alıcı noktasını bu nokta oluşturuyor.

2001 krizi patlak verdiğinde Demirel, “Merkez Bankası’nda 20 milyar dolar döviz rezervi olan bir ülkede, iyi yönetildiği takdirde bu kriz yaşanmazdı” demişti.

EKONOMİNİN TEMEL GÖSTERGELERİ

Dövizdeki ani yükseliş dışında Türkiye’nin ekonomik göstergeleri yerinde. Demirel, Türkiye’nin 70 cente muhtaç olduğu günleri bildiği için 20 milyar doları bir sigorta olarak görmüştü. Bugün ise Merkez Bankası’nın döviz rezervi 128 milyar 400 milyon dolar seviyesinde.

Cumhuriyet tarihi boyunca ekonomik krizlerin tetikleyicisi olan cari açık sorunu yaşanmıyor. İhracatımız rekor üstüne rekor kırıyor. Özel sektörün döviz borcu döndürülebilir seviyede. Siyasi istikrar diye bir sorunumuz yok. Peki döviz niye yükseliyor, piyasalarda belirsizlik neden yaşanıyor?

YENİ EKONOMİ POLİTİKASI

Bu soruların peşine düştüm. Araştırdıkça karşıma iktidarın yeni ekonomi politikası çıktı.

Düşük faiz, makul yükseklikte bir kur politikası olarak adlandırabiliriz.

Biraz ayrıntı vermek istiyorum.

1) İktidarın belirlenmiş bir kur hedefi yok.

2)Dalgalı kur rejimi var. O nedenle doların, ekonominin dengeleri içinde bir yere oturması hedefleniyor.

3)Doların düşmesi için Merkez Bankası rezervleri kullanılmıyor. Piyasaya dolar sürülmüyor.

4)Makul yükseklikteki kurla ihracatı ve ihracatçıyı destekleme önceleniyor.

5)Büyüme öncelikli bir ekonomi yönetimi tercih ediliyor. O nedenle yukarıda verdiğim düşük faiz, yüksek kur denklemine bir ek yapmam gerekiyor. O da yüksek büyüme. Yüksek büyümenin aynı zamanda istihdamı da artıracağı düşünülüyor.

6)Bir üçgenden söz edebiliriz. Düşük faiz, makul yükseklikte bir kur ve büyüme.

Kimi bunu Çin’in büyümesine benzetiyor. Ama iktidarın bu enstrümanları devreye sokarak üç-dört ay içerisinde ekonominin belli bir dengeye oturmasını hedeflediği anlaşılıyor.

VATANDAŞA NASIL YANSIYACAK

Peki bu durum vatandaşa nasıl yansıyacak? Şimdiye kadar olumlu yansımadı. Çünkü fiyat artışları nedeniyle dar ve sabit gelir sahipleri sıkıntı yaşıyor. Zaten geçinmekte zorlanan kesimler, 2021 yılının mayıs ayından itibaren artan fiyatlar nedeniyle geçim sıkıntısı yaşıyor. Piyasa ise dövizdeki dalgalanma nedeniyle çölde kum fırtınasına yakalanmış kafileler gibi yönünü bulmakta zorlanıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce kendisini ziyaret eden iş konseyi üyelerine, halkın 2022’nin ikinci yarısından itibaren ekonomideki rahatlamayı hissedeceğini söylemişti. Erdoğan, kimsesizlerin kimsesi olduğu için onu Pınarhisar Cezaevi’ne attılar ama bu millet onu Cumhurbaşkanı yaptı.

ACI REÇETE Mİ DEDİNİZ

Erdoğan, yoksulun, fakirin, fukaranın, dar gelirlinin refah düzeyini yükselttiği için şimdiye kadar girdiği tüm seçimleri kazandı.

Ama yeni bir durumla karşı karşıyayız.

Bu politikanın doğru olduğunu düşünmüyorum.

Bu yeni politika halka acı reçete anlamına gelir mi?

Dilerim gelmez.

Çünkü Türk siyasi hayatı vatandaşa acı reçete yazanlara ilişkin örneklerle dolu.

E HANİ HELALLEŞİYORDUK KEMAL BEY

KILIÇDAROĞLU helalleşme yolculuğuna çıkıyorum deyince heyecanlanmıştım. Çünkü Kılıçdaroğlu, “Benim liderliğini yaptığım partinin de geçmişte yarattığı derin yaralar vardır” diyordu. Yarası olan topluluklarla helalleşmeden söz ediyordu. Tek parti döneminden başlayarak CHP tarafından haksızlığa uğradığını, zulme maruz kaldığını düşünenlerle helalleşmek istiyordu.

O nedenle CHP grubunda şiirsel bir anlatımla ilan ettiği helalleşme listesini ciddiye aldım.

28 Şubat mağdurlarından girip Sivas ve Maraş olaylarından hayatını kaybedenlerle helalleşme isteğini saygıyla karşıladım.

Hatta kendimi öyle kaptırmışım ki Kılıçdaroğlu’nun tehdit ettiği kesimleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik hakaretlerini bile unutmaya hazırdım. Yeter ki bu helalleşme samimi olsun diye.

GAYRİ MİLLİ İLAN ETTİ

Kılıçdaroğlu döviz artışının olduğu gün çıktı bir açıklama yaptı. “Türk lirasının değerini koruyamayan kişiye milliyetçidir denemez zaten. Bunlar gayri millidir. Açık ve net söylüyorum, gayri millidir bunlar” dedi. Hadi bunu siyaseten söylenmiş bir söz olarak kabul edelim. Ama Kılıçdaroğlu orada durmadı. “Destekleyenler de gayri millidir” dedi.

İktidarı destekleyen, Cumhur İttifakı’na oy veren vatandaşların sayısı 24 Haziran 2018 seçimlerine göre 26 milyon 800 bin seçmene ulaşıyor. Yüzde 50 artı 1 dikkate alındığında Türkiye’nin yarısından bir fazlası demektir.

E hani helalleşiyorduk Kemal Bey. Ne bu iş? Memleketin yarısını gayri milli ilan ederek mi helalleşeceğiz?

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar