Çok kutuplu karakteri ve artan riskleriyle, hibrit tehdit arenasına dönüşen dünya bambaşka bir noktaya gidiyor. Tankla, topla yapılan savaşların yerini, yazımların konuştuğu yepyeni mücadele yöntemleri alıyor. Küresel gelişmeleri etkileme kapasitesine sahip, orta ölçekli bir ülke olarak Türkiye, savunma ve istihbarat alanında kat ettiği mesafeyi kalıcı kılacak, ikinci nesil reformları da gerçekleştirmek zorunda. İşte bu yönüyle bakıldığında Milli İstihbarat Akademisi'nin (MİA) kuruluşuna özel olarak eğilmek gerekiyor. Evet, MİT'in desteği yadsınamaz gerçek ama MİA, sanıldığı gibi Teşkilat'a ajan yetiştirecek bir organizasyon değil. Kanımca isminin "Türkiye İstihbarat Akademisi" olarak yenilenmesi daha kapsayıcı perspektif de sunacaktır.
Dün, MİA Başkanı Prof. Dr. Talha Köse ve ekibinden, Akademi'nin çalışma esaslarını dinledik ve hakikaten umutlandık. MİA, hem bilimsel araştırmalar yapacak hem kamu kurumlarıyla özel sektöre stratejik katkı sağlayacak hem de uluslararası alanda Türkiye patentli teori ve uygulamaların kabul görmesine öncülük edecek. Zamanla... İstihbarat konusunda çalışan, bilgi üreten, akademisyen, uzman ve yetkin kişilerden oluşan bir "istihbarat topluluğu oluşturulması" ise Türkiye'yi en üst lige taşıyacak.
***
MİA bünyesinde kurulan enstitü ve okulları, öncelikli programlarını da oldukça önemsedim.
1- İstihbarat ve Güvenlik Enstitüsü (İGE). 2- Mühendislik ve Fen Bilimleri Enstitüsü (MFE).
İGE, ilk etapta "Rusya-Kafkasya, Afrika, İstihbarat ve Güvenlik" sahasına odaklanacak.
MFE ise "Siber güvenlik, veri bilimi, yapay zekâ, kriptoloji, uydu ve uzay sistemlerini" merkeze alarak faaliyetlerine başlayacak.
Türk dış politikasının yumuşak ve sert gücünün kapsama alanı düşünüldüğünde, önemli bir konu olarak "kritik diller" meselesi karşımıza çıkıyor. MİA Dil Okulu'nun "Çince, Rusça, Arapça, Farsça, İbranice, Ermenice, Yunanca ve bazı Afrika dillerine hâkim" insan kaynağı yetiştirecek olmasını ülkenin geleceğinin ilave teminatı olarak görmek gerek.
MİA Analiz Okulu da "istihbarat, savunma ve siber güvenlik" başlıklarında sertifika programları düzenleyecek, bu eğitimlere kamu ve özel sektörden katılım mümkün olacak.
MİA, yüksek lisans düzeyinde ilk öğrencilerini almak için "mia.edu.tr" üzerinden haziran ayında duyuruya çıkacak ve eylülde eğitime başlayacak.
Bu vesile ile...
Milli İstihbarat'a çağ atlatan Sn. Hakan Fidan'a ve vizyonerliği ile MİT Başkanı İbrahim Kalın'a teşekkür etmek ise "Marifet, iltifata tabidir" düsturunun doğal gereği...
***
MAFYA NASIL YÜRÜR?
Emniyet, istihbarat, yargı veya herhangi bir kamu kurumunda görevli olanlar, uyguladıkları ve tâbi oldukları hukuk kuralları ile bağlıdır. Kişisel, düşünsel aidiyetlerin Türkiye'ye ödettiği ağır maliyet hafızalarda tazedir. Son dönemde sayısı 500'ü aşan çetenin çökertildiği kamuoyunun malûmu iken Ankara'daki bir suç örgütü elebaşına dönük operasyonun hukuk sınırları dışına taşınması, oldukça rahatsız edici komplikasyonlara yol açmıştır. Operasyonu yapan emniyet görevlileri, meşruiyeti tartışmalı taktikleri ve araçları kullanırken bizzat mafyatik tipler tarafından açığa düşürülmüş ve ifşa olmuşlardır.
Susurluk Kazasını Araştırma Komisyonu'nun raporunu hatırlayanlar çıkacaktır. Komisyon üyesi milletvekilleri cezaevinde yer altı dünyasının önde gelen isimleri ile görüşmüşlerdi. Dündar Kılıç, bir soru üzerine, "Gördüğünüz gibi buraya, sağ ve sol kolumda birer gardiyanla geldim. Mafya da böyle yürür. Bizler kabadayı idik. 12 Eylül bizi içeri attı, mafya türetti" mealinde sözler söylemişti.
İşte bu nedenle...
Dünü unutmadan, bugünü asla ihmal etmeden, geleceği güvenceye almak zorundayız!
Yorum Yazın