Memleketin askeri, polisi, memuru, öğretmeni teröristler tarafından katledilirken sesi soluğu çıkmayan şarkıcılar, Ekrem İmamoğlu'nun otobüsüne taş atılınca yeri göğü inletiyor, birbiri ardına geçmiş olsun mesajı yayınlıyorlar. Neymiş efendim? Demokrasiye kastedilmiş...
Peki ya içinizden biri de şehit ailelerinden birinin kapısını çalıp, "Başınız sağ olsun" dedi mi? Şehit Aybüke Öğretmen'in ardından iki satır yazanınız oldu mu? Hepsini geçtim, aranızdan biri bile herhangi bir şehidin cenaze törenine katılıp al bayraklı tabuta omuz verdi mi? İmamoğlu'nun 10 metre ötesinden geçen taşın hesabını sorana kadar, vatan evlatlarının ciğerine saplanan kurşunların hesabını o çok kıymet verdiğiniz ittifakın ortağına sordunuz mu?
Yemişim sizin sahte demokratlığınızı...
Bir apoletsiz kahraman daha
Vallahi de billahi de yabancı teknik direktör düşmanlığı yapmıyorum. Ama sadece yabancı pasaportu var diye milyonlarca dolar ödenip de takımların başına getirilen ama zerre kadar katkı sağlamayıp, Türkiye'yi "emekli cenneti" belleyerek dövizimizin yurt dışına akmasına neden olanlara da karşıyım.
Örneğin yine Fenerbahçe Teknik Direktörü Jorge Jesus olacak. Giresunspor karşısında da sürekli değişiklik yapıp takımın dengesini bozdu. Sanırım Fenerbahçe'yi satranç tahtası sandı... Acaba onu da EYT'den yararlandırsak mı diye düşünmeden edemiyorum...
Jesus göreve geldiğinden bu yana ne yerel, ne uluslararası hiçbir başarı sağlamadı. Fenerbahçe'nin kupalara hasretliği artarak devam etti. Bir tane bile derbi maçı kazanamadı. Avrupa'da ilk turlarda elenmek Fenerbahçe'nin kaderi oldu.
Şimdi size bir başka istatistik vereceğim: Mütevazı, halim selim, vitrini olmayan, pek çoklarının hadsiz bir şekilde görüntüsünü ve yaşam biçimini aşağılamaya kalktığı İsmail Kartal'a bakalım:
Fenerbahçe başında çıktığı 52 lig maçında sadece 5 mağlubiyet alıp 2.2 puan ortalaması toplamış. Oynadığı 9 derbi maçında sadece 1 kere yenilmiş. Trabzon'daki takım otobüsünün kurşunlanması olayının yarattığı psikolojik travma olmasa takımı şampiyon yapacakken direkten dönmüş. Oynattığı yürekten futbolla taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanmış. Adeta ruh çağırır gibi "Fenerbahçe ruhunu" tek başına geri getirmiş bir teknik direktör...
İddia makamının başka sözü yok...
Üsküdar'ın güzelliği
Hafta sonu Sensizlik Bekçisi ve Hayatım Roman kitaplarımın imza günü için Üsküdar Belediyesi tarafından Bağlarbaşı Kültür Merkezi'nde düzenlenen Üsküdar Kitap Fuarı'ndaydım.
İnsanın emek verdiği bir ürünü okurlarıyla, sevenleriyle paylaşması kadar güzel bir duygu yok. "Marifet, iltifata tabidir" derler. Ne kadar da doğru. Okurlarımın, dostlarımın güzel sözleri beni yeni kitaplar için nasıl motive etti, nasıl cesaretlendirdi anlatamam. "Sabah gazetede okudum, üç vasıta değiştirip geldim" diyen amcalar, "Yenisi ne zaman çıkacak?" diye soran gençler... İnsanın suya yazı yazmadığını bilmesi ne güzel...
Fuarda beni en fazla mutlu eden ise gençlerin ve çocukların yoğun ilgisiydi. Ziyaretçilerin neredeyse üçte ikisi onlardan oluşuyordu. Bir zamanlar gençlerin iyice kitap okumaktan uzaklaştığını düşünüp, kaygılanıyordum. Z kuşağının okumaya ilgisi beni gelecek adına fazlasıyla umutlandırdı. Özellikle de düşünce ve felsefe alanına ilgi duymaları, benim adıma ayrı bir sevinçti.
Başta Üsküdar Belediye Başkanı Sayın Hilmi Türkmen olmak üzere bu harika kültürel etkinliğe imza atan, destek veren herkese bir kitapsever olarak gönülden teşekkürler...
Gaf kürsüsü
Muhabir, otomobilinin penceresinden mikrofon uzatıp genç kadına sordu: "Alkollü araç mı kullanıyorsunuz?" Kadın: "Yoo, benzinli bu..."
Zap'tiye
Kılıçdaroğlu'nun "Size söz, yine baharlar gelecek" dediği günden beri bahar gelmiyor, memleketin havası bir türlü ısınmıyor.
Ne demiş?
"Ben köyde odun kömür yaktığım halde seviniyorum. Sen kaloriferden mutfağa her işini doğalgaz ile halledip sevinmiyorsan; ya cibilliyetin, ya kanın, ya sütün bozuktur." (Bir köylü vatandaşın paylaşımı
Yorum Yazın