Bunu hep yazıyorum, ama bir kere, on kere daha yazmada fayda var.. Yavuz'u okumalıyız.. En başta siyasiler.. Hem yönetimdeki, hem muhalefetteki siyasiler.. Hem gazeteciler.. Taraflısı, tarafsızı bütün gazeteciler.. Yani bu ülke insanını ve onun ilgilerini, sevinç ve endişelerini, neleri isteyip neleri istemediğini bilmesi gereken herkes..
Çünkü Yavuz Donat, durmadan gezen, kar, kış, savaş, bomba, mayın demeden, yurt içi, sınır dışı dolaşan ve her türden, her tipten insanımızın nabzını tutan tek ama, tek gazeteci..
Ben mesleğe başladığımda Fikret Ağabey vardı.. Otyam.. Yaşar Kemal vardı.. Adım adım dolaşırlardı Anadolu'yu ve ora insanlarını yazarlardı.. Başkaları da vardı tabii ama, Yaşar Ağbi ve Otyam efsaneydiler..
Bugün, ben dahil köşe yazarlarımız popomuzun üzerine oturup yazıyoruz.
Sosyal medyanın yüzde 90'ı yalan haberlerine ve yüzde bir o kadarı linççiler ve trollerden oluşan yorumcularına bakıp yazıyoruz.
"Gerçek pantolonunu giyerken yalan dünyayı altı kez dolaşır" demiş ya, çağdaş filozof.. İşte o yalan dünyasına göre haber seçiyor yönetmenler..
O yalan dünyasına göre yorum yazıyor, köşeciler..
Çünkü..
Çünkü bütün mesele "Tık" almak..
Doğruya, gerçeğe, bu ülke insanına göre değil, o rezil sanal dünyaya göre gazetecilik ve tık alma hırsı, ihtirası..
Tık.. Tık.. Tık!.
*
Yavuz dün "OSTİM Destanı"nı yazmış..
Siz de benim gibi "OSTİM de ne" diyebilirsiniz..
Yavuz anlatıyor:
"Küçük ve orta boy işletmeler... Kooperatif olarak kurulan bir sanayi bölgesi... 6 bin 200 işyeri... "Anadolu kaplanlarının" merkezi.
Eğer... "Kamikaze drone'lar" olmasaydı...
Azerbaycan "Savaşı kazanamazdı." Kamikaze drone nerede üretiliyor?..
"OSTİM"de.
Sağlık sektörü...
"Robotik böbrek taşı kırma cihazı." Dünyada bir ilk...
Almanya'ya ihraç... Nerede yapılıyor?...
"OSTİM"de.
Güzel ülkemde... Çileli ülkemde... Kimi dedikodu yapıyor, kimi laf cambazlığı... Kimi klavye kahramanlığı yapıyor, kimi devletine taş atıyor...
OSTİM'de ise... Ahî Evran felsefesi...
Türk işçisinin, işvereninin, mühendisinin alın teri... Destan yazılıyor.
Zaten... OSTİM'deki bulvarlardan birinin adı da... Alın teri." Raylı sistem... Hızlı tren... Yerli ve milli metro, OSTİM'de ve tüm belediyelerin hizmetinde.. 5G denen ve henüz ülkemizde olmayan (Bizim iPhone'lar bile 4.5G henüz) Yeni Nesil Haberleşme Teknolojileri Merkezi OSTİM'de.. On sene evvel benim kafamı üç ithal titanyum üzerine oturtmuşlardı.
Şimdi OSTİM yerli İnsan Yedek Parçası üretiyor.
Daha neler neler..
Dedim ya.. 6 bin 200 işyeri ve 60 bin çalışanı ile büyük boy bir Anadolu kenti OSTİM ve karantinada hiçbir şey olmamış. Herkes işinde..
Herkes çalışıyor ve tek kişi işten çıkarılmamış..
OSTİM Başkanı Orhan Aydın, "Yetişmiş, kalifiye elemanı yarın nerden buluruz" diye izah ediyor. OSTİM'de temel felsefe Ahilik geleneği.
Dostluk, kardeşlik, yardımlaşma.. Dayanışma esas.. Ama Üretim'de ve Çalışma'da rekabet..
Rekabetsiz gelişme olmaz çünkü..
Şimdi en esaslı noktaya geliyoruz.. Yavuz, hepsi işçi, hepsi çalışan ve yönetenlerden oluşan bu 60 bin nüfuslu kentte bir anket yapmış.
Seçim, siyaset, ekonomi, gündem ve yeni parti üzerine..
İşte sonuç.. Halkın nabzını tutan adamın örnek bir kentteki anketinin sonucu.. İyi okuyun..
"- Erken seçimin kimseye faydası yok - Temel ihtiyaç... İstikrarlı ve kavgasız Türkiye... Siyasette üslup sert... Bu doğru değil.
- Gündem ekonomi... Üretim... Millet işinin peşinde.
- 13 şehit olayı... Acımız büyük.
- Daha önce bizi birbirimize düşürdüler... Arkasından 12 Eylül 1980 darbesi geldi... Dış güçler bizi kavga ettirmek istiyorlar... Oyuna gelmeyelim... Akrabayız, komşuyuz, kardeşiz, hemşeriyiz... Sorunlarımızı diyalogla çözelim."
*
Bu ülkenin en kıdemli, en görmüş geçirmiş siyasetçilerinden Cemil Çiçek, "OSTİM'deyim" diyen Yavuz'a bakın ne demiş?.
"OSTİM, Türkiye'nin bir başarı destanıdır.
Ortadoğu ve Balkanlar'ın en önemli sanayi ve teknoloji merkezidir. Savunma sanayii dâhil pek çok alanda, eskiden dövizle bile satın alamadığımız ürünler, bugün OSTİM'de yapılıyor." Okuyun Yavuz'u siyasiler..
Okuyun Yavuz'u köşe yazarları..
Popolarının üzerinde yazan ve konuşan, her gün karşı tarafa sövmeyi marifet, halkın moralini sıfırlayacak umutsuzlukları sıralamayı "Gerçekçilik" sananlar.. İyi okuyun.
Bu ülkede ne harika gerçekler var. Onları görün.. Onları yazın, anlatın.. Sadece onları..
Sövmeden, saldırmadan anlatın, biraz da..
Bu ülke insanı Kavgasız Türkiye'de yaşamak, gülen yüzler görmek istiyor.. Ve asıl.. Asıl "Umut" istiyor!.
"Dışarıdan içimizi oyuyorlar" diye emperyalist eylemlere dikkat çekenler?. O zaman, hem de bile bile niye, siz, kendiniz "İçerden" daha da beter oyuyorsunuz, içimizi?.
***
BEN DE AŞI OLDUM!.
Gazetecilik, aşı konusunda meslek sıralamasından çıkarılmış.
Ben yaş sıralamasına girdim.
80 üstü olanlar sıradaydı, ben de ilk aşımı oldum. Dört hafta sonra (Yani mart ortası) ikincisini de olacağım.. Sevinçten içim içime sığmıyor..
Bu arada, kırılan dişim için, bizim Ahmet Kurtaran Doktor'a gittim.. Günlük hemen çözdü.
Devamlı çözüm için bu cuma gene gideceğim.. Çıkarken Doktor bana bir yazı verdi.
"Bu çok önemli. Oku ve okurlarına okut" dedi.
Okudum, Uzman Doktor İsmail Nurhan Artel, "Aşı deyip geçmeyin" diyor. Meğer tekniği varmış..
Hem aşıyı olan, hem de yapan mutlak bilmeliymiş.
Milyonlara aşıyı on binler yapıyor.
Bunların içinde hayatında ilk defa aşı yapanların olması da doğal. O zaman Artel Doktor'un dedikleri gerçekten önemli..
Okuyun bakalım..
*
Kas içine aşı nasıl yapılır?
Omuzdan kas içine aşı yapılırken cilt diğer elle bastırılıp yayılır. Enjektör cilde dik açıda tutularak iğne mümkün olduğu kadar derine saplanır.
Cilt asla diğer elin parmakları arasında büzülüp yukarı doğru kaldırılmaz. Cilt ve cilt altı dokusu yukarı doğru kaldırılırsa, bu tuhaf uygulama kas içi değil, deri altı aşısı olur.
Bir değerli doktor arkadaşım Dr. Kadir Tuğcu son yıllardaki Hepatit B aşıları ile bağışıklık sağlanamamasını bu uygulama hatasına bağlıyor. Haklı olabileceğine inanıyorum.
Şimdiye kadar birinci ve ikinci doz aşıları olanlar için yapılacak bir şey yok. Ama bundan sonraki uygulamalarda uygulayıcı arkadaşlarımızı nazikçe ikaz edin. Derin ve gerçek kas içi uygulama çok önemlidir. Aşı ertesi yakınmalarınız olursa üzülmeyin, sevinin.
İğne kas içine iyi girmiş demektir.
***
ANALİZ HARİKA DA..
Spor Müdürümüz, son spor sayfasının dibine sıkıştırmış, aslında sekiz sütun manşet olması gereken analizini.. Tevazu!.. Bakın ne diyor..
"F.Bahçe yönetimi önüne gelene savaş açarken, Bulut faktörünü pek düşünemedi herhalde. Bulut'a kimse kötü hoca diyemez ama büyük takımda görev almak diğer kulüplere benzemiyor. Ali Koç baskın bir karakter. Otoritesi takımı da, Bulut'u da belli ki geriyor. Meselenin özeti budur zaten.
Trabzonspor maçı Bulut için son şans. Zaman içinde Cocu, Ersun Yanal ve Koeman derken Başkan Koç, bir de Erol Bulut'u yollarsa şaşılacak durum olmaz. Sancılı süreçte teknik adam değişimi F.Bahçe'ye bir şey kazandırmaz. Ama başkan bir günah keçisi ararsa tabii ki o isim Erol Bulut olacak."
Yerden göğe haklı.. Ali Koç'u suçlayacak kadar da yürekli.. Alkış ama, hemen yanda Spor'un ana sayfası var. Orada manşet "Emre Ağabey iş başında.."
Perhiz, Murat'ın yazısı.. Lahana turşusu Emre Ağabey manşeti!.
Oysa o haberin başlığı "Bir de Emre Ağabey çıktı ortaya" olmalıydı, o müdür yazısına göre..
Ötesi mi?. Tebessüm köşeme bakınız!.
***
ÖZGÜRLÜK!..
Sevgili Melih, Hande Sarıoğlu yazısına itirazımı "Anladım Hıncal Abi" diye cevaplamış. Şöyle bitiriyor:
"Usta dün, yazımda kendisine sorduğum asıl soruyu, izolasyonda özgürlüğe dair görüşlerimizin de mutasyona uğramış olabileceğine dair şüphemi görmezden gelmişti." Özgürlük, Yunan Antik çağından, yani Sokrates ve Eflatun'dan yana değişmedi, aradan Orta Çağ, Yeni Çağ, Yakın Çağ geçtiği halde Melih..
Özgürlük "Başkasına zarar vermeme sınırına dek istediğini yapabilmek" diye tarif edildi hep..
Ben Hande'nin yaptığı işin, HaberTurk gibi saygın bir haber kanalına zarar verdiğini düşünüyorum.
Yani Hande, kişisel özgürlük sınırını aştı.
Bir okur da "Ya Hande bale yapsaydı" diyor..
Şimdi bale yapmak ile göbek atmak ayni şey mi?. "Peki ya tamamen soyunup direk dansı yapsaydı" desem.. Göbek atmak ile direk dansı bir olur mu?. Özüne bakarsan ikisi de sanat. Ama toplumda kabulleri farklı.. Ben de onu tartışıyorum işte.. Toplumdaki saygınlık ölçülerini..
Sosyal medyayı bu yüzden izlemiyorum işte..
Düşünmek ve tartışmak için değil, yanlış bulmak ve yazmak için okuyanlarla dolu o medya.. O insanlar da benim muhatabım değil.
"Ben gazeteyi temsil etmiyorum" dedim, geçen yazımda.. Hande'ye göre daha özgürüm bu yüzden.. Ama yeni binamızın terasına çıkıp çıplak bir selfie çeksem ve "Manzaramıza bakın" diye sosyal medyaya koysam, bunun adı "Özgürlük" olur mu, Melih?. Karantina öncesinde veya sonrasında değişir mi bu tarif?.
***
TEBESSÜM
Aziz Yıldırım, başkanlığı devrederken Ali Koç'a üç mektup bırakmış. "İşler kötüye giderse ilk zarfı aç" demiş.
Fener şampiyon olamayınca Ali Koç ilk mektubu açmış..
"Enkaz devraldım, de..
Düzelmezse ikinci zarfı aç.."
Fener 23 transfere rağmen hem de Fener Stadı'nda durmadan şamar oğlanına dönünce, Koç ikinci zarfı açmış..
"Altındaki herkesi suçla..
Gene düzeltemezsen üçüncü zarfı aç.."
Ali Koç sezon sonunda Fener gene şampiyon olamayınca üçüncü zarfı açmış..
"Sen de üç zarf hazırla!.."
***
SEVDİĞİM LAFLAR
"Hatalarım orijinal olmalı. Eğer öncekilerin tekrarıysa, hiçbir ders çıkarmamışım demektir." Paulo Coelho
Yorum Yazın