1980'lerde rahmetli Ertem Eğilmez'in yönetmenliğini, Yavuz Turgul'un senaryosunu yazdığı Banker Bilo filmini seyretmeyen var mı, bilmiyorum.
Harika bir film…
Şener Şen, İlyas Salman ve Meral Zeren oynuyor.
Filmde bir 'yağ' sahnesi var ki, tam da bugün yaşanılanları özetliyor. Maho (Şener Şen), köylüsü Bilo (İlyas Salman) ile ortak ticarethane kuruyor. Yağ satacaklar. Fakat dükkâna gelenler yağ alamıyor. Kimine 'yağ var', kimine 'yağ yok'… En sonunda mali polis ticarethaneyi basıyor. Yağ tenekeleri bodrum kattan çıkıyor. Stokçuluk yaptıkları için emniyetin yolunu tutuyorlar.
Tabii, dükkâna gelenlerle diyaloglar müthiş…
Seyretmediyseniz bence internetten bulup, izleyin.
Bugün yaşadıklarımızı düşününce, ne farkı var Allah aşkına?
Stokçuluk zihniyeti yıllardır maalesef değişmiyor.
Şimdi markete gidin, bakın. Çoğunun rafında 5 litrelik yağ yok. Sorsan, "Toptancı malı sınırlı veriyor" diyor. Toptancıya gitsen "Fabrikadan gelmiyor" diyor. Fabrikanın kapısını çalsan "Ayçiçeği ithal ettiğimiz Ukrayna, Bulgaristan, Arjantin malı sınırlı veriyor" diyor. Anlayacağınız, herkes zeytinyağı gibi üste çıkıyor. Biraz inceleseniz tabloyu görürsünüz.
İstanbul Bayrampaşa'daki toptancıların önüne her akşam yabancı uyruklu TIR'lar yanaşıyor.
Türkmenistan, Gürcistan, Azerbaycan plakalı… Adam 3 TIR bulguru ya da yağı yolluyor Türk Cumhuriyetleri'ne… İç piyasaya satacağı fiyattan en az yüzde 15-20 daha fazlasına… Toplam kazancını düşünün… Bir de devlet cebine ihracat teşviki koyuyor.
Uğraşır mı iç piyasaya mal vermeye… Ne güzel memleket!
Hakeza, fabrikanın da pek farkı yok.
Sadece yağcı, bulgurcu mu yapıyor?
Öyle dersek diğer stokçu abilerimize ayıp etmiş oluruz!
Peynirde durum farklı mı sanıyorsunuz… Geçenlerde mahalledeki esnafla konuşuyorum. 20 yıldır ilk defa peynircisinden mal alamadığını söylüyor.
Niye mi?
Üretici fiyata yüzde 50 daha zam çakacakmış, o yüzden malı istiflemiş de ondan…
Bunlar ilk değil...
Aslında tarih sayfalarını karıştırdığınızda hemen hemen her ekonomik sıkıntıda stokçular ve karaborsacıların hortladığını görürsünüz.
Osmanlı Dönemi'ni hatırlayın. Birinci Dünya Savaşı Sonrası… Savaş öncesi 1 liraya satılan potin Mayıs 1917'de 9 liraya, 60 paraya satılan basma 30 kuruşa, 4 kuruşa pazarlanan patiska 65 kuruşa fırlamıştı. O dönemde Men-i İhtikâr Heyetleri istifçilik yapanların mallarına el koyup, hem hapis hem de para cezası kesmişti.
1939-1945'te İkinci Dünya Savaşı bahanesiyle temel ihtiyaç maddeleri stoklanmıştı.
Fiyatlar artmış, hükümet 'karneli' önlem almıştı.
1970'lerden sonra stokçuluk yeniden hortlamıştı. Bakkalda ampul, çamaşır tozu, tuz, yağ yoktu. 12 Eylül darbesiyle birlikte birçok karaborsacı tutuklanıp, yargılanmıştı.
1990'lardaki ekonomik krizle tekrar ortaya çıkmışlardı. Yani ülke ekonomisinde her sıkıntıda stokçular ve karaborsacılar baş gösterdi. Bugünün de dünden farkı yok. Önemli olan bunların bir an önce tespit edilip, cezalandırılması…
Yoksa birileri köşeyi dönmeye, vatandaşın da canına okumaya devam eder…
Yorum Yazın