Maşallah iyiden iyiye karmakarışık olduk, hal böyle olunca da telaşlanmaya başlıyoruz!
İşte, ne oluyorsa da o andan sonra olmaya başlıyor!
Bir panik bir panik..!
Paniğin olduğu yerde her kafadan bir ses çıkmaya başlıyor, bir bağırış çığırış, bir gürültü..!
Paniğin olduğu yerde korku..!
Hele hele bizim gibi eğitim seviyesi malum ülke vatandaşları, doğru mu yanlış mı demeden her denilene inanıyor, dolayısıyla iş içinden çıkılmaz bir hal alıyor!
Neden mi bahsediyorum ?
Covid19 derken, yetmezmiş gibi şimdilerde bir de Whatsapp derdimiz oldu nur topu gibi!
Neymiş efendim, bilgilerimiz paylaşılacakmış(!)
Bir dakika efendiler!
Ne yani, bu zamana kadar paylaşılmıyor muyduk?
Gerçekten, bu zamana kadar her hangi bir dijital ortamda paylaşımlarımız, “Aman ayıptır, insanların mahremiyetidir paylaşmayalım” mı deniyordu?
Eğer, buna inanan bir tek kişi varsa, bıraksın Whatsapp’a kafa yormayı da derhal bir hekime gitsin!
Allah aşkına, Facebook, Instagram ya da her hangi bir sosyal paylaşım hesabınıza girdiğinizde önünüze düşen reklamları da mı görmediniz?
Hadi görmediniz, öyleyse bir deney yapalım!
Herkes elindeki telefonları koysun ortaya ve hangi mal ya da hizmeti almak istediğini konuşmaya başlasın, sonra da yatsın uyusun, kalkınca da hesaplarına bir baksın!
Ne gördünüz, bir önceki gece kim ne mal ve hizmet almak istemişse, şakır şakır o mal ya da hizmetle alakalı reklamlar önünüze düştü mü, düşmedi mi?
Yani..?
Siz hala, “yani” diyebiliyor musunuz?
Bu ülkede yıllardır, “Bakmak ve Görmek” diye bas bas bağırıyorum!
İki yıl önce, İstanbul Pera Palas Oteli’nde bir programda, Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk Bey ile tanıştım. O tanışmamızda kendisine bir zamanlar Türkçe kitaplarımızdaki, “Bakmak Görmek” adlı okuma parçasının neden çıkarıldığını, bu okuma parçasının tekrardan Türkçe kitaplarına konulması hususundaki fikirlerimi arz etmiştim.
Sonra..?
Sonrası, birkaç kez bana yönlendirdiği danışmanına ulaşmaya çalıştım, derken ben de adım yüzsüze çıkmasın diye pes ettim!
Israrımın sebebi, işte bugünler içindi!
Bakmazsak göremeyiz!
Kim, neye bakmamızı, neyi görmememizi isterse, ona bakar ona inanırız!
Şimdi nüfusumuz bakmayan görmeyen bir hale geldi ve dijital ortamda önüne ne konuyorsa ona bakıyor, onu görüyor, gösteren “höt” dediğinde de ödü patlıyor!
Whatsapp’tan kaçan kaçana!
Kimimiz Rus’a kimimiz Çin’e sığındık!
Ne acı ne acı, acınacak hale geldik!
Whatsapp bizi, Avrupa vatandaşlarına uygulamadığı muameleye tabi tutuyor!
Bu muamele yeni de değil!
Üstelik bendeniz, Facebook’un süresiz, Instagram'ın ise süresi belli olmayan canlı yayın yasağı getirdiği kişilerden biriyim!
Nedeni, merhum Abdullah Çatlı’nın mezarı başında yaptığım iki paylaşımla, merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile alakalı paylaşımlar..!
Merhum Muhsin Başkan ile bir seyahatimizde yaşadığım bir hadiseyi anlatarak yazımı bitireyim.
Merhum Başkanla Anadolu yollarında bir seyahatimiz esnasında, Başkan bir telefon konuşmasında konuşmadan anladığım kadarıyla da karşısındakine acayip kızmıştı!
Konuşma bittiğinde dayanamadım, “Başkanım bu tür konuşmalarınızı kendi telefonunuzdan yapmasanız” demiş bulundum, lakin dediğime de bin pişman oldum!
Az önceki konuşmasının iki katı bir sinirle, “Bana bak arkadaş, ağzından çıkan sözün arkasında durmayacaksan, o söz ağzından nasıl çıkar! Asıl silinmeyen kayıt var” !
Evet, bırakalım Whatsapp’ı falanı filanı da asıl, silinmeyen kayıt tutanın kaydını düşünelim!
İşte, o hiç silinmeyecek kaydın sahibi Allah’ı aklımızdan çıkarmazsak, diğerleri hikaye!
Allah’ı aklımızdan hiç çıkarmazsak, hem bakarız hem görürüz!
Bakıp görünce de asıl önlemi almış oluruz.
Yorum Yazın