Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı "Türkiye Yüzyılı" programı daha ilk günden siyasi rekabeti derinden etkiledi. Etkilemekle kalmadı, "Vizyoner" ile "Televizyoner" tartışmasının da fitilini ateşleyiverdi.
Bir yanda...
Cumhuriyetin 100. Yılını eserlerle taçlandırmaya çalışan ve Türkiye için asırlık gelecek vizyonu çizen bir "liderlik."
Diğer yanda...
Günlük, politik, kısır söylem ve iddialarını tekrarlamak adına ekranlara odaklı "televizyoner genel başkanlık!"
***
Maalesef Sn. Kemal Kılıçdaroğlu, parti siyasetinde gösterdiği mahareti, aradan geçen 12 yılda -sayısız fırsata rağmen- Türkiye siyasetinde gösteremedi. 2019'daki yerel seçimler "CHP ve Dostları" için -az da olsa- bir umut ışığı yaktı. Ama son üç yılın gelişmeleri gösterdi ki...
Konjonktürel başarılar yetmiyor.
İstanbul'dan üretilmeye çalışılan politik aktörlük Ankara'da boğuluyor.
Kemal Bey, kendi eliyle -ama kulağına fısıldandığı şekliyle- sahneye çıkardığı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun önünü kesmek için harcadığı mesaiyi, 2023 seçimleri için harcamıyor!
Hiç aklında yokken Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş bile -yedekten oyuna girerek- Türkiye'yi yönetebileceğini söyleyen çevrelerin gazıyla ciddi ciddi heyecanlanıyor!
Gelgelelim...
CHP'li belediyelerin performansı, 6'lı masa için bir an açan güneşi, partilerin içindeki karabulutların gölgesinde bırakıyor.
Örneğin İstanbul...
Marjinal sol sınırlarda ve milletin sinir uçlarında dolaşan, açığa alınmış il başkanı ile.
16 milyon İstanbulluya hizmet vaadiyle yola çıkıp, sadece kendi kariyerini ve bireysel konforunu düşünen muhteris belediye başkanı ile...
Seçim kazandırdığı düşünülen siyasi ortaklara dağıtılan makamlar ve paylaştırılan kent rantı ile...
Hasılı...
Günü ve gemisini kurtaran zihniyetin türlü örnekleri ile...
Öylesine dağınık, öylesine küçük çıkarlara odaklı, hatta siyasi rövanşizme hazırlıklı duruyor ki... Böylesine karmaşık yapıya Türkiye'yi teslim etmek, maceradan başka bir anlam taşımıyor.
***
Unutmadan...
Son grup konuşmasında Kılıçdaroğlu'nun yaptığı yorum, şayet Cumhurbaşkanının çağrısını yanlış anlamadı ise tam bir garabete işaret ediyor.
Kemal Bey dedi ki:
"Bir vizyon belgesi açıklandı. 'Gelin hep beraber bu vizyon belgesinin içini dolduralım' diye bir çağrı yapıldı. Bu ne demektir? 'Aslında bizim bir vizyon belgemiz yok da bari bize katkı verirseniz yeni bir vizyon belgesi yapalım' demektir."
Neresinden tutsanız elinizde kalan bir değerlendirme... Vizyon belgesinin bir çerçevesi olduğunu, katılımcı yaklaşımla herkesin,
"Benim de katkım var" demesinin amaçlandığını elbette görmezden geliyor.
E peki geriye ne kalıyor?
Kılıçdaroğlu'nun, "Yeni bir anayasayla güçlendirilmiş parlamenter sistemi kuracağız, dedik. Vizyon dediğin budur işte" sözü.
Ne diyelim?
Allah selamet versin.
Yarın yeni bir dünya kurulur, yeniden inşa edilmesi mukadder olan CHP de orada yerini alır!
Yorum Yazın