Dikkatinizi çekiyor mu, bilmem.
Virüs bölüyor, ayrıştırıyor, horluyor...
Seçkinci vesveseleri körüklüyor, aşağılayıcı tutumları meşrulaştırıyor...
İnsan durup şöyle bir bakınca...
Anlıyor ki, meğer Yılmaz Özdil'e en gıcık olanların bile içinde bir Yılmaz Özdil gizliymiş...
Çünkü herkeste bir heves...
Maskesini doğru düzgün takmayı bilmeyen, hijyene yeterince dikkat etmeyen, uyarılara kulak asmayan, aşıları hafife alan "göbeğini kaşıyan adamlar" bulsam da, şöyle dümdüz gitsem hevesi...
Şimdi çoğunuz ayağa kalkıp "Sağlık bu, şakası yok, tabii haklıyız" diyeceksiniz, biliyorum.
Haklısınız ama işte melun tehlike de tam burada tetikte bekliyor!..
Yani bir tür pandemi burjuvalığı...
Ve durmaksızın suçlanacak bir "sorumsuz halk" bulma kolaycılığından bahsediyorum.
***
Kovid-19 sadece kişisel tutumlarımızı değil, ülkeleri, halkları tehdit eden bir zihin virüsüne dönüşmek üzere...
Hindistan'a bakın!
Daha bir yıl öncesine kadar Batı tarafından nasıl pohpohlanıyordu bu ülke, hatırlıyor musunuz?
Ülkedeki kast sistemi, önü alınmaz yoksulluk ve artan Hindu şovenizmi unutuluvermişti.
Neler söylenmiyordu ki...
Çin'e rakip olacak, geleceğin yıldızı olacak, hakiki demokrasinin simgesi olacak...
Hindistan denilince akla zeki kopyacı yazılımcılar, enerjik işadamları, Bollywood şarkıları ve Goa plajlarından ötesi gelmiyordu.
***
Derken virüs geldi ve her şey değişiverdi...
Hindistan şimdi "salgını umursamayan kalabalıkların dini bayramlarında birbirine inek dışkısı fırlattığı" çok "geri" bir ülke...
Bizim sosyal medyada bile aynı rüzgâr esiyor.
Hindistan'daki aşı kuyrukları ve Ganj Nehri'nde yıkanan yığınların fotoğraflarının altına "Bunlar da Asyalı çomarlar" diye yazılıyor;
Hintlilerin inanışları aşağılanıyor, alay ediliyor, horlanıyor.
Anlayacağınız, kolonyal bakış geri dönüyor.
***
"Yeni dünya düzeni"nin zihinsel tasavvuru hakkında tehlikeli ipuçları içeren gelişmeler...
Global tablo yavaş yavaş belirginleşiyor.
Yeni sermayenin seçkinleri...
Giderek yoksullaşan ve devletler tarafından maaşa bağlanan orta sınıflar...
Ve parya kitleler...
Bu yazdıklarım yaşadıklarımıza dair bir dipnot olarak kıyıda dursun...
Bakalım, zamanı geldiğinde uzun uzun konuşma fırsatımız olacak mı?
Yorum Yazın