"Van gönüllü muhabirimiz Nuray bizi unuttu" diyordum. Öyle ya..
NASA'nın açtığı "Uzaydan çekilen fotoğraflar" yarışmasında astronot Kate Rubins'in çektiği Van Gölü fotoğrafı, milyonlarca görüntü arasından seçilip önce son 190'a, ardından son 32 fotoğraf arasına girmiş. Yapılan oylamada finale kalmış, son seçimde de "Stars in Motion/Hareket Eden Yıldızlar" fotoğrafına fark atarak birinci olmuştu. Ben de Nuray'dan haber bekliyordum.. Nihayet geldi.
*
Dünyanın en güzel noktasından selamlar Hıncal Hocam..
Van Gölü'nün uzaydan çekilen fotoğrafının dünya birincisi seçilmesinden bu yana, tahmin ettiğiniz üzere pek bir havalıyız. Ve siz; başından bu yana Van'da olayların normal bir güzellik yarışması algısında yaşanmadığını hissedip sorguladınız! Her zamanki gibi çok ama çok haklıydınız. Şöyle ki:
NASA'nın Uluslararası Uzay İstasyonu'nda görev yapan astronotları tarafından çekilen, 32 fotoğrafın yarıştığı dünya turnuvasında Van Gölü'nün de yer alması, Van'da çok büyük bir heyecan yarattı. Nasıl olmasın ki? Yarışmayı takip edenler hatırlayacaklar:
Van Gölü'nün sadece bir bölümünün görüntülendiği tatlı mı tatlı bir fotoğrafın karşısında, tüm haşmetiyle ABD'den Grand Kanyon, Bolivya'dan Colorado Gölü, Bahamalar'dan Andros Adaları, bu da yetmez dercesine Sahra Çölü gibi birbirinden iddialı rakipler vardı.
Dahası var! Van Gölü fotoğrafı; uzay istasyonunda 20 yıl boyunca arşivlenen milyonlarca görüntü içinden seçilen, 190 fotoğraf arasından tüm elemeleri geçerek "En güzel son 32 karede" yer almayı başarmıştı. Uzaydan görüntülenen ise; sonbahar döneminde Van Gölü'ne ulaşan su akıntılarının, göldeki soda ile oluşturduğu muhteşem bir görsel şölendi.
Gölün binbir gizemi içinden sadece küçük bir detayla anılması, itiraf etmeliyim ki Van'da, kısa süreli bir şaşkınlık yarattı. Sonrasında ise jet hızıyla adeta bir seferberlik ilan edildi. Bireysel boyutta ilerleyen ve çığ gibi büyüyen bir hareket!
Böylece; Van Gölü fotoğrafını, en zorlu aşama olan çeyrek finalden yarı finale taşımayı başardı. Türkiye genelinde olay duyulduktan sonra ise bildiğiniz üzere Van Gölü'nü tutabilene aşk olsun!
Dikkat edildi mi bilmem ama bu yarışmada Van Gölü; tüm zamanların en güzeli ve en ses getireni olmayı başardı! Nasıl mı?
2020 yılında NASA'nın aynı ölçekte yaptığı dünya turnuvasında toplamda 56 bin kişi oy kullanmışken, bu yarışmada sayı 930 binin üzerine çıktı. Yani katılım tam tamına 17 kat arttı!
2020 yılının birincisi olan Bahamalar yüzde 66 oy potansiyeliyle finale doğru yürürken; 2021 yılının birincisi Van Gölü yüzde 94 oy potansiyeliyle adeta uçuşa geçti!
Peki; oylama sırasında, NASA'nın Dünya Gözlemevi sitesinin çökmesine yol açacak kadar ısrarlı hareketin sebebi neydi?
Aslında aklınızdan geçen hemen her şey!
Ama ötesinde, Vanlılar için Van Gölü'nü dünyaya tanıtmak, gündem yapmak ve korunmasını sağlamaktı. İşte bütün sırrımız buydu!
Astronot Kate Rubins'in 2016'da uzaydan Van Gölü'nün fotoğrafını çektiği anlara geri götürmek isterim sizleri.
2016 yılı, eşsiz güzellikteki Van Gölü'nün kirlendiğine dair belirtilerin ilk kez su yüzüne çıktığı ve Vanlıların var gücüyle serzenişte bulunduğu dönemler. Sizce Van Gölü'nden uzaya, uzaydan tekrar dünyaya yansıyan tesadüfi bir işaret miydi? Yoksa son şans dedikleri şey miydi yaşadığımız!
Sonrasında ne mi oldu?
Van Gölü dünya güzeli seçildikten yaklaşık iki hafta sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koordinasyonunda ilgili tüm bakanlıklar, Van Gölü çevresindeki yerel yönetimler, Yüzüncü Yıl Üniversitesi ve sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla hazırlanan Van Gölü Koruma Eylem Planı'nın tamamlandığı açıklandı.
En güzeli de; bu çalışmaların, Cumhurbaşkanı'mızın değerli eşi Sayın Emine Erdoğan'ın himayesinde ve uzun süredir çalışmalarını koordine ettiği "Sıfır Atık Projesi" kapsamında gerçekleştirilmiş olmasıydı.
Aaa!.. Unutmadan astronot Kate Rubins'e tüm bunlara vesile olduğu için teşekkürler sunuldu.
Son olarak..
Türkiye'nin yüzde 94'lük başarısını gören NASA, "Külkedisi masallarını unutun" diye ilginç bir paylaşım yaptı. Belli ki onlar da şaşkındı olup bitenler karşısında.
Ne dersiniz; büyü bozulmadan, Van Gölü Masalı'nın mutlu sonla bitmesini sağlayabilecek miyiz?
Nuray HAYTABAŞI
***
ANAHTAR... BU NE ANAHTAR SÖZCÜKTÜR, YAŞAMDA...
(Bu pazar gene eski yazılardan biri.. 4 Ocak 2004'te yayınlandı. Tekrar değil benim için. Önemli bir hatırlatma..)
*
Anahtar sözcüğünü ilk düşündüğümde 60'lı yıllardı ve ben üniversitede idim..
Düşündüren de bir filmdi..
Anahtar.. The Key!..
Sophia Loren bir İtalyan kızını oynuyordu.
Evinin anahtarı bir savaş gemisi kaptanından ötekine devroluyordu hep.. Dönülmesi çok güç bir görev için denize açılan kaptanın anahtarı, yeni kaptana geçiyordu.. Atilla Dorsay daha iyi hatırlar.. Kaptanlar mı birbirlerine devrediyorlardı anahtarı.. Yoksa onların ölüme gittiğini bilen Sophia mı, her yeni gelen kaptana bu ölümler dünyasında bir kısa mutluluk yaşatmak için kendi mi veriyordu bilmem.. Bildiğim, anahtarı kullanan hem evin, hem Sophia'nın sahibi oluyordu..
Yani anahtar müthiş bir simgeydi..
*
İki insanın yaşamlarını birleştirmesine neden "Evlenmek" demişiz.. Evlenmek çünkü.. Evin anahtarının iki olması..
Anahtar, evin iki sahibi olduğunun simgesi..
Evlenmenin simgesi.. Yani alyanstan çok daha anlamlı aslında.. Anahtarı verdiniz mi, "Evli"siniz demektir.. Belediye başkanı onasın, onamasın..
*
"Her eve gelişimde kapıyı anahtarla açmaktan yoruldum" demiştim.. "Ne güzeldir zili çalmak ve size birinin kapıyı açması.." Bunu sağlamak için anahtarı bir başkasına vermeniz gerekir.. Ki gelsin sizden önce eve.. Evi ısıtsın.. Sımsıcak yapsın..
Yuva yapsın.. Kapıyı çaldığınızda koşsun, kucaklasın kapıda sizi.. Mutluluk tariflerinden biri bu mu acaba?..
*
Birisini bulursunuz.. "İşte bu" dersiniz..
Anahtarı verirsiniz.. Bu özgürlüğünüzü terk edişiniz anlamına gelir.. Bu yüzük vermekten de öte bir sadakat yeminidir. Anahtar vermek "Canın ne zaman isterse gel. Bu evde seni üzecek tatsız bir sürprizle karşılaşmayacaksın" demektir. O andan itibaren anahtarı verdiğiniz özgürdür artık, siz kendinizi bağlarken..
İstediği zaman gelir ve "İstediği evi" bulur.
Bulacağından emin olarak..
Özgürlüğünden vazgeçmesi insanın hayatta yapacağı en büyük fedakârlıktır.
Ve bu büyük fedakârlık sizi de beklentilere iter tabii.. Gecenin bir vakti evin önündeki arabanızdan inerken, evin ışıklarını yanık bulmayı istersiniz.. Sadece bunu istersiniz.. "Evde biri var. Kapıyı çaldığınızda keyif çığlıkları atarak koşacak, boynunuza sarılacak" diye düşünürsünüz.
Işığı gördünüz mü, sokağın ayazını yaşamazsınız bile.. Öylesi ısıtır içinizi camlardan sızan loş ışık demetleri.. Bu anahtarın en mutlu yanıdır. Ama her zaman böyle olmaz..
*
365 gün beklersiniz.. Bitmez günler, bitmez geceler beklersiniz.. Her eve yaklaşışınızda o ışıkları görmek istersiniz pencerelerde..
Bulamazsınız.. Karanlık.. Hep karanlıktır kahrolası camlar.. O anahtar kullanılmaz.. Siz her an kullanılacakmış gibi yaşadığınız halde.. Umutsuzca bekleyerek.. Siz verdiğiniz anahtara teslim olmuşsunuzdur. O anahtarla özgür..
Sonra bir gün sabrınız taşar.. "Ver anahtarımı geri" dersiniz.. Ver anahtarımı geri.."
*
Gençler.. Her yaştan gençler.. Size en büyük ağabey tavsiyesi.. Sakın ola anahtarınızı kolay kolay kimseye vermeyin.. Nasıl olsa gelmeden önce telefon ediyor.. O zaman anahtara ne gerek var?.. Anahtarınızı birisine vermek, yaşam düzeninizi tepetaklak etmektir.
Hayattaki en büyük fedakârlıklardan biridir, insanın yaşamını birisi için tepetaklak etmesi..
Anahtarı verdiniz mi, kendi hayatınızı değil, onunkini yaşıyor olursunuz aslında.. Anahtar, sevgiliye en büyük armağandır. Çünkü hayatınızın en büyük fedakârlığıdır, evinizde özgürlüğünüzden vazgeçmek.. Büyük fedakârlıklar, büyük beklentilere sebep olur.. Karşılanmayan beklentiler de ilişkilerin sonunu getirir. O zaman.. Anahtarınız sizde kalsın. Kapıyı çalınca açarsınız.. Canınız isterse açarsınız!. O nasıl canı isteyince geliyorsa..
*
Sağlıklı bir ilişki için.. O ne kadar özgürse, siz de o kadar hür olmalısınız.
***
PAZAR NEŞESİ
Bu hafta Pazar Neşemiz, gene Eyüp Karadayı'dan kalan dosyadan..
Temel, gece vakti şehitlikten geçmek zorundadır, ama çok da korkar...
Arkadaşları, "Korkma yahu!.." derler..
"Mezarlıktan geçerken bir şarkı söylersin, korkun da kalmaz, hiçbir şey de olmaz!?.." Temel'in aklı yatar. Şehitliğe girer...
Zifiri karanlıkta korku içinde aklına da hiç türkü gelmez!?.. O anda, askerlikte yürürken, koşarken söyledikleri bir marş aklına gelir. Bağırmaya başlar..
"Ay akşamdan ışıktır!.." Birden mezarlıktan müthiş bir koro yükselir:
"Yaaaylalar, yaylalar!?.."
***
LATİN SÖZLERİ
"Quot homines, tot sententiae!"
Ne kadar insan varsa, o kadar düşünce vardır. Terentius
Yorum Yazın