Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülen Ayla Algan, “Bu coğrafyada doğduğum için çok mutluyum” diyerek yıllar önce ABD’den kendisine gelen teklifi reddettiğini söyledi: “Benimle 8 yıllık kontrat yapmak istediler ama ülkemden ayrı kalamam diye kabul etmedim. Fransa’dayken de bana güzel bir teklif gelmişti ama Türkiye’yi kötü gösteriyorlardı. Ülkemi kötü gösteren hiçbir projenin içinde yer almadım, almam!”
Usta sanatçı Ayla Algan GÜNAYDIN'a çok özel açıklamalarda bulundu. Geçtiğimiz aylarda Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü'ne layık görülen Algan, "Yaşarken kıymetim biliniyor. Halkımızın da ilgisi çok özel" dedi.
■ Oyunculuk, şarkıcılık, yönetmenlik, oyuncu koçluğu gibi birçok meziyeti tek kimlikte barındırıyorsunuz. Bu renkliliğinizi nasıl açıklıyorsunuz?
İnsan yaratıcı doğar, bu yaratıcılığı kullanmazsanız körelir. Ben var olan yaratıcılığımı kullanmaya çalıştım. Pandemi sürecinde çok üretken oldum. Ne oyunculuk yapabildim ne de şarkı söyleyebildim, yazıya verdim kendimi. Hatta bu süreçte yazdıklarımı kitaplaştırdım. İki tane çocuk oyunu kaleme aldım. Çocukları bu oyunlar sayesinde hem eğitiyoruz hem de içlerindeki yaratıcılığı ortaya çıkarıyoruz.
YUNUS EMRE'DEN ETKİLENDİM
■ Yunus Emre'nin dünyaya tanıtılmasına büyük katkı sağladınız...
Elimden geleni yapmaya çalıştım. Benden sonra bu konuda çok çalışan da olmadı. Onu anlayabilmek için Yunus Emre'nin felsefesine uygun yaşamak gerekiyor. Kenan Işık'ın sahneye koyduğu 'Şeyh Galib'in Aşk Hastası' oyununda rol aldım, bu oyun beni çok etkiledi. Yunus Emre'den o kadar etkilendim ki kızımın adını bile 'Sevi' koydum. Mevlana'ya benzeyen bir felsefe onunkisi... İçinde hem aşk var hem de maneviyat var. Yunus Emre de an'ı yaşamak var. Yeni neslin Yunus Emre'den öğrenmesi gereken çok şey var. Sevgi, barış, eşitlik... Yunus Emre'nin sözlerini birçok dilde dünyaya tanıtmaya çalıştım. Tüm dünyayı Yunus Emre şarkılarıyla gezdim, konserler yaptım. Özellikle Fransızca söylediğim Yunus Emre şarkıları büyük ilgi görmüştü. Dünyanın dört yanındaki insanlar Yunus Emre'yi tanıyor ve çok seviyor.
Bu toprakların en önemli değerlerinden biridir Yunus, böyle ilgi görmesi de beni mutlu ediyor. Yunus Emre şarkılarım bu kadar ilgi gördükten sonra dünya çocukları için UNICEF ile çalıştım uzun bir süre. Hatta 70'lerde Fransa'da para kazanırken Türk çocukları için para temin edemiyorduk. Türk UNICEF'i yoktu. Türk UNICEF'i kuruldu ve çok güzel çalışmalar yaptı. Emine Erdoğan hanımefendi bu konuda çok büyük destek oldu. Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü'nü aldığım gün Emine Hanım'ın yanına gidip, teşekkür etmek istedim ama yürümekte zorlandığım için ödülümü almaya gidemedim. Emine Hanım ile birlikte çocuklarımız için çok çalıştık. O çok özel bir hanımefendi. Türkiye için çok yararlı çalışmalar yürütüyor. Geri dönüşüm adına da o kadar önemli projeler gerçekleştiriyor ki, takdir ediyorum.
■ Bu toprakların sanatçısısınız. Size neler kattı bu coğrafyada doğmak?
Ben hep Anadolu diyorum. Ben çok mutluyum bu coğrafyada doğduğum için. ABD'de bana sekiz yıllık kontrat yapmak istediler ama ülkemden o kadar ayrı kalamam diye kabul etmedim. Fransa'dayken tiyatro yaparken Brigitte Bardot'nun menajeri bana bir filmde rol almam için teklifte bulunmuştu. Ben de "Senaryoyu okuyayım önce" dedim. Bana güzel bir rol teklif etmişlerdi ama Türkiye'yi çok kötü gösteriyorlardı filmde. Ben de kabul etmedim. İki defa üst üste teklif ettiler ama kabul etmedim. Ülkemi yurt dışında kötü gösteren hiçbir projenin içinde yer almadım, almam da..
MERYEM UZERLİ'Yİ UYARDIM AMA BENİ DİNLEMEDİ
■ Dizi sektörünü nasıl buluyorsunuz?
'Aliye' gibi içinde topluma dair çok güzel hikayeler anlatan, toplumu bir arada tutan aile dizileri şimdi yok. Oyuncuların suçu yok ama onlar da kendi yorumunu getiriyor. Ama bazıları da abartıyor tabii. Ben Halit'i Süleyman rolü için çalıştırırken yakından biliyorum. Hürrem'i oynayan Meryem Uzerli kendini o role o kadar çok kaptırdı ki senaryoya bile müdahale eder hale gelmişti. Ezber yapmıyordu, her şeyi doğaçlama yapmaya çalıştı. Almanya'dan geldi ve çekimler süresince uzun zaman otelde yaşadı. Ben ona söylemiştim, "Kendine ev aç, evde yaşamazsan aidiyet hissedemezsin, ailen yanında değil, Almanya'daki yaşamına dair hiçbir şey yok burada" demiştim. Öyle de oldu tükenmişlik sendromu yaşadı maalesef.
ÖĞRENCİLERİM HAKKINDA KÖTÜ LAF SÖYLENMESİNDEN HOŞLANMIYORUM
■ Bugüne kadar birçok oyuncunun da koçluğunu yaptınız. Dizi oyuncularının performansı zaman zaman çok eleştiri alıyor. Neler söylemek istersiniz? Oyunculuk performansı göreceli bir şey ama öğrencilerime kötü laf söylemelerinden hoşlanmıyorum. Eleştirenlere de Muhsin Ertuğrul'un sözüyle cevap veriyorum: "Gözlük numaranızı değiştirin, kötü görüyorsunuz." Bergüzar Korel, Barış Arduç, Çağatay Ulusoy, Hazal Kaya, Sera Tokdemir, Tolgahan Sayışman, Nihat Altınkaya, Onur Tuna, Melisa Sözen, Gökhan Keser, İlker Kızmaz gibi gençleri çalıştırdım. Ben insan ayırmadan, benden eğitim almak isteyen herkesi çalıştırırım. Kimden ne cevher çıkacağı belli olmuyor. Mesela görme engelli bir öğrencim var. Hiçbir okul kabul etmemiş, bana geldi. Görme engelinin zorluğuna rağmen o kadar azimli ki; ezberi de, yeteneği de çok iyi. Görmediği için kayıttan dinleyerek ezber yapıyor. Diplomasını da aldı. Şimdi ona kitap yazdıracağım, nasıl bir metotla ezberlediğine dair.
SURİYELİ ÇOCUKLARIMIZLA TİYATRO YAPMAK İSTİYORUM
■ Yapmak istediğiniz projeler var mı?
Almanya'ya göç edenlerin hikayesini anlattığım 'Giden Tez Geri Dönmez' oyununun farklı versiyonunu yapmak istiyorum. Türk işçileri orada ırkçılığa maruz kalmıştı. Kendi yaşamımdan da biliyorum. Dört-beş yaşındayken kızımı Almanya'daki okula gönderememiştim. Okullar Türk çocuklarına karşı o kadar ırkçı yaklaşıyorlardı ki... Göç eden çocuklar ötekileştirilerek yaşamıştı. Bunları gördüğüm için, ülkemizde yaşayan ve uyumda zorlanan Suriyeli çocuklarımız var. Bu çocukların uyum sağlaması, kendi içlerindeki yaratıcı yönlerini ortaya çıkarmak için onlarla tiyatro yapmak istiyorum.
KENDİMDEN DAHA ÇOK AJDA'NIN ÖDÜL ALMASINA ÇOK SEVİNDİM
■ Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü'ne layık görüldünüz. Neler söylemek istersiniz?
Çok değerli isimlere ödül verildi. Seçici kurul başta olmak üzere bu ödülü bana layık gören herkese teşekkür ederim. Aşık Veysel gibi büyük ozana ödül verilmesi o kadar önemliydi ki... Kendimden daha çok Ajda Pekkan'ın ödül almasına çok sevindim. O da hayatını sanata verdi. Ona hep "Diva" derim ben. Bu ödülü de sonuna kadar hak etti. Ödül alınca "Yakında öleceğim galiba ondan ödül veriyorlar" diye düşünüyorum. Şaka bir yana, 87 yaşındayım, kafam yerindeyken daha çok üretmeye çalışıyorum. Yaşarken kıymetim biliniyor. Halkımızın da ilgisi çok özel. Çok mutluyum yaşarken böyle kıymet gördüğüm için, kendimi hiç yalnız hissetmiyorum.
Algan, oyunculuk ve şarkıcılık dışında yönetmenlik de yaptı.
BAŞKAN ERDOĞAN TİYATROYLA İLGİLİ SORUNLARIMIZDA BİZE HEP YARDIMCI OLDU
■ Cumhurbaşkanımızla geçmişten gelen bir tanışıklığınız var değil mi?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde ben de Kenan Işık ile birlikte Şehir Tiyatroları'nda yöneticiydim. O zamandan beri tanıyorum kendisini. Tiyatro için sorunlarımızı konuşurduk, bize hep yardımcı oluyordu. Hatta Ümraniye'deki tiyatroyu kurdu. Cami yapılması konuşuluyordu. Kendisinin yanına gittiğimizde "Ümraniye'de cami var. Buradaki gençler boş vakitlerini kahvehanelere gidip geçirmesin, kumar oynarlar, kötü alışkanlıklar edinirler. Tiyatro binası yapalım" dedi. Ve temelini de attı. 500 kişilik tiyatro, spor salonu ve kütüphane yapıldı Ümraniye'ye.
Yorum Yazın