Bu ülke öyle pek de "pir-ü pak" değildir.
Birinci Dünya Savaşı'nda (ve ondan sonra da) uzun süre Alman işgalinde kaldı.
İşbirlikçiler vardı, milliyetçiler vardı, Nestor Mahno yönetiminde anarşistler vardı... Her biri Ukrayna'yı bir yana çekmeye çalışıyordu.
Almanya boşaltınca Bolşevikler bastırdılar ve Ukrayna'yı ele geçirdiler.
Meraklısı, ayrıntılarını, büyük Rus yazarı Mihail Bulgakov'un "Beyaz Muhafızlar" adlı romanında bulabilir. Dizisi de var, Doktor Turbin'i ünlü Rus aktörü Konstantin Habiensky oynuyor.
Stalin bu romandan uyarlanan oyuna, "Turbin Günleri"ne bayılmış, her akşam gider gider seyredermiş... Sonra da yasaklamış.
İkinci Dünya Savaşı'nda gene Alman işgali...
Birçok Ukrayna köylüsü, Alman askerlerini geleneksel "tuz ve ekmek" sunarak karşıladı...
Almanlar'ın onları komünizmden kurtaracağını umdular.
Ne ki, Almanlar'ın "Slav ırkını köleleştirmek" için geldiklerini çok geç anladılar.
Birçok Ukraynalı faşist, Alman toplama kamplarında gönüllü nöbetçilik yaptı.
Bunlara "askari" denirdi, askerden kinaye.
***
Ama Ukrayna Bolşevikler'den çok çekti.
Stalin'in zorla kurduğu "kolhozlara" tıkıldılar. Birçok Ukrayna köylüsü devlete teslim etmemek için kendi hayvanlarını öldürdü.
Stalin de onları "açlıkla terbiye" etti.
Milyonlarca Ukraynalı açlıktan öldü. Kendi çocuğunu yiyen anneler görüldü (evet, yanlış okumadınız.) Ukrayna ile Rusya arasındaki hesap bitmez.
Kardeştirler ama düşman kardeştirler.
En iyisi hiç bulaşmamaktır.
***
BERBAT SÜLEYMAN DİYOR Kİ
İki yıldır kafamızı ütülüyorlar.
Omega 3... Antioksidan... Vitaminler... Kelle paça çorbası... Nane limon... Ihlamur... Adaçayı... Zencefil... Zerdeçal... Ispanak... Davul tozu... Minare gölgesi...
Bütün bunlar elbette faydalıdır.
Ama koronavirüse karşı faydalı olmadıkları açıklandı.
Ya kendimizi kandırıyoruz, ya da birtakım uyanıklar bizi kekliyorlar.
Bunlar sizi diyelim soğuk algınlığına karşı korurlar ama virüse karşı korumazlar.
Gene tek çare aşı olmak.
Aşı olmak ama tedbiri de elden bırakmamak.
Maskeni takacaksın, kapalı mekanlardan kaçınacaksın, kimsenin burnunun dibine girmeyeceksin.
Kimseyle şapır şupur öpüşmeyeceksin.
"Nasıl olsa aşılıyım" demeyeceksin.
Hele hele "bana bir şey olmaz abi" kafasını hemen değiştireceksin.
Gerisi tevekkül...
İstediğin kadar da dua edebilirsin tabii.
Ben iki senedir berberin yolunu unuttum yahu...
Makineyle vuruyorum bir numaraya, Kasımpaşa Canavarı Berbat Süleyman gibi dolaşıyorum.
Bıyık da var, hapisten yeni çıkmış da hatıra fotoğrafı çektirir gibi.
Yorum Yazın