Kurumsal genetik dizilimi, "risk ve tehditlere" işaret etmek üzerine kuruludur. Entelektüel birikimi göz ardı edilemez. Aylık toplantılarında, bilhassa yılın son mesajlarını vermek için Ankara'da bulunduklarında değindikleri başlıklar evrensel niteliklidir. Etkilenmemek mümkün değildir... "Demokrasi, laiklik, hak ve özgürlükler, kuvvetler ayrılığı, denge denetleme mekanizmaları, yargıya güven, sürdürülebilir büyüme, Merkez Bankası bağımsızlığı, eğitimin kalitesi..." gibi. Ancak, bir baskı grubu olarak faaliyet yürüttüklerini bilir, kuruluşundan bu yana oynadıkları rolü anımsarsanız, analizinizin içeriği ister istemez değişir. Zira fonksiyonları, siyasete veya devletin işleyişine ayar vermeye dönüşüverir. Yani, kaygı beyanı gibi sundukları hususların tamamı özünde, iktidarlara "özellikli uyarı!" niteliği kazanır. Daha mühimi, hassas sosyoekonomik ortamlarda, yeni dinamiklerin hareketleneceğinin de habercisidir.
Evet... Tahmin ettiğiniz gibi TÜSİAD'dan, hatta son Yüksek İstişare Konseyi toplantısına hakim olan havadan bahsediyorum. Ayrıca, gerek toplantıya davet zamanlaması, gerek çağrışım odaklı çalışması, gerekse TÜSİAD zemininde yaptığı konuşmadaki bazı vurguları bağlamında MIT öğretim üyesi Daron Acemoğlu'na da dikkat çekiyorum. İlaveten Acemoğlu'nun, "Diktatörlükler hiçbir zaman kendi başlarına gitmiyorlar. Ekonomik krizler içinde... Ekonomik krizler çoğu zaman demokrasiye yol açıyorlar..." şeklinde gelişen anlatımını da bir kenara not ediyorum.
Şimdi de Ford Otosan'ın, 58 milyon Euro yatırımla geliştirdiği Türkiye'nin ilk ve tek yerli şanzımanının Eskişehir'deki tanıtım töreninde Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanvekili Ali Koç'tan yansıyan mesajları okuyalım... Koç'un, TÜSİAD'ın beyanlarıyla aynı tarihe denk gelen ifadelerindeki öncelemeye ve seçiciliğe yakından bakalım.
Koç diyor ki...
Türkiye'yi kısa dönemli analizlerle anlamaya çalışmak yanılgıdır. Uzun vadeli vizyonla bu ülkeye yatırım yapan herkes kazanır.
Yarınlara ilişkin bir hayal kurmanız ve onun için çabalamanız gerekiyor. Geleceğin daha müreffeh, daha istikrarlı, daha mutlu Türkiye'si tabii ki her Türk vatandaşının ortak hayalidir. Bu hayalimizi elbirliğiyle gerçekleştirecek potansiyele sahip olduğumuza yürekten inanıyorum.
Böylesi zor bir dönemde, "Biz istersek yaparız" inancını pekiştirerek geleceğe ilişkin umutlarımızı tazeleyen, sanayimiz açısından çok anlamlı bir başarıyı birlikte kutlayacak olmaktan kıvanç duyuyoruz.
Sanayi konusu çok önemli bir alan. Türkiye'ye güvenen, risk alan, yatırım yapan herkesin Allah önünü açsın, şansını bol etsin. Biz, devlet omuz verdiği zaman, bu gibi girişimlere destek olduğu zaman ne kadar fazla ivme kat edebileceğimizi gördük!
***
Diyebilirsiniz ki...
"İki konuşmanın yeri ve maksadı farklı..."
Eyvallah...
Fakat buradaki asıl mesele, Türkiye'ye nasıl baktığınızla ilgili. Ülkede, dönem dönem nükseden, her defasında yeni bir motivasyonla üstüne üstüne gidilen problemlere mi takılacağız? Yoksa, çözümü için "nutuk atmaktan öte" inisiyatif mi alacağız?
Kuşkusuz ne pembe tablo çizeceğiz ne de karamsarlığın bulaşıcılığına teslim olacağız.
Peki ya ne yapacağız?
Kazanımlarımızı hatırlatıp, ileriye yürüyüşümüzü sürdürmenin güncel gereklerini birlikte paylaşacağız.
Bakın bugün Türk özel sektörünün en geniş tabanlı örgütü olduğunu iddia eden TOBB "Arazi", TÜSİAD "Marazi", MÜSİAD da "Arızi" kaldıkça hakiki manada mesafe alamayız. Gün, bir masa etrafında toplanıp, sadece elini değil gövdesini taşın altına koyma günü...
Tabii, anlayış ve niyete göre!
Yorum Yazın