Türkiye bundan 81 yıl önce tarihinin en ilginç müstehcenlik tartışmasını yaşadı.
Tartışmanın konusu “Afrodit” adlı bir kitaptı...
Yani Yunan mitolojisinin “Aşk ve güzellik tanrıçası” üzerine...
Daha doğrusu Fransız yazar Pierre Louys’un 1896 yılında yayınlanmış “Afrodit” adlı kitabı üzerine patlayan tartışmaydı bu.
*
Bu kitap Türkçeye ilk defa 1913 yılında çevrilmiş ve yayınlanmıştı.
Üstelik kitapta 70 tane de çok güzel illüstrasyon vardı.
Osmanlı Balkan Savaşı’nın utancını ve hüznünü yaşıyordu.
O yıl kitaba kimse itiraz etmemişti.
Ne olduysa, Atatürk’ün ölümünden bir yıl sonra, 1939 yılında ikinci baskısından sonra oldu.
*
26 yıl sonra yapılan yeni baskısında kitabı bambaşka bir akıbet bekliyordu.
İlk işaret İbrahim Hakkı Konyalı adında bir tarihçiden geldi.
Hazırladığı raporda kitabı çevireni şu sözlerle suçluyordu:
“Bu kitabı çevirerek, halkın ar ve hayâ duygularını rencide etmiştir...”
İhbarcı tarihçi orada durmamış ve aynı yıl bu tür “müstehcen” kitapları yasaklayan Hitler’e de ayrıca teşekkür etmişti.
*
Polis, savcılar ve hâkimler harekete geçti ve ‘Afrodit’i çeviren, yayınlayan, satan herkes hakkında dava açıldı.
Ve bu dava ile birlikte o günün Türk aydınları karara karşı çıkan yazılar yazdılar.
Aynı anda yeni Cumhuriyet devletinden iki çok çarpıcı tepki geldi.
*
Mahkeme önce kitabı değerlendirmek için bir üniversite bilirkişi heyeti kurulmasına karar verdi.
Akademik bilirkişi heyeti şu görüşü bildirdi:
- “Muharrir, şehevi kıymetlerle plastik güzellik kıymeti arasında bir taarruz (çatışma) dramı aksettirmek istiyor. Çok eski bir devri güzel bir üslupla canlandıran kıymetli bir sanat eseridir.”
Bilirkişi heyeti burada kalmamış, ayrıca kitabı okuması için herkese tavsiye etmişti.
*
Ancak tutucu kesimlerin büyük baskısı altındaki mahkeme yine de son çare olarak Talim Terbiye Kurulu’na başvurmuş.
Yani Milli Eğitim Bakanlığı’na...
Bayanlar ve baylar şimdi sıkı durun...
Size, 1940 yılında, yani 81 yıl önce Milli Eğitim Bakanlığı’nın “müstehcen” denilen bu kitapla ilgili resmi görüşünü aktarıyorum:
*
- “Eser bugünkü cemiyetin ar ve hayâ duygularını zedelemek veyahut büyük okuyucu kitlelerinin tabii ve
gayritabii cinsi münasebet tasvirlerine karşı tecessüsünü (merakını) tahrik ederek çok satış yapmak gibi maksatlarla yazılmamıştır.”
Evet bundan 81 yıl önce Talim Terbiye’nin “Afrodit” isimli kitapla ilgili görüşü budur.
Yani “Kitap edebi bir eserdir” diyor...
*
Sonunda mahkeme günü gelip çattı.
Ve mahkeme heyeti kitabı savunan avukat olarak karşısında çok güçlü bir insanı buldu. Bu avukat ünlü yazar, “Kadın İsterse” romanının yazarı Esat Mahmut Karakurt’tu...
Karakurt önce hâkimin önüne İncil ve Tevrat’ı koydu.
Sonra şunu söyledi:
- “Eğer bu şekilde tetkik edilmeye kalkılırsa, İstanbul kütüphanelerinde başsavcılığın elinden kurtulacak tek edebi eser kalmaz.”
*
Türkiye’nin ilk büyük müstehcenlik tartışması, beraatla sonuçlandı...
.....................................
- NOT: Bu yazıdaki bilgileri Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitaptan derledim. Çok güzel bir popüler kültür ve dönem magazini kitabı.
- Derya Bengi, Erdir Zat: “100’üncü Yılında Cumhuriyetin Popüler Kültür Haritası 1: 1923-1950” Yapı Kredi Yayınları, Aralık 2020
KİM NE DEDİ 1
PEYAMİ SAFA SAVCILARA SESLENEREK NE DEMİŞTİ
PEYAMİ Safa 7 Aralık günü Cumhuriyet’te savcılara şöyle sesleniyordu:
- “Bu memlekette san’at eserlerinin polisten evvel, sıra sıra birçok düşmanları vardır ve göze görünmeyen kasaturaları ile her gün onların üstüne yürürler. Bu düşmanlar bilgisizlikler, filan. Bunlara bir de adalet kılıcını ilave etmeyelim.”
KİM NE DEDİ 2
NURULLAH ATAÇ: BU BAŞLARSA NEREDE DURACAĞI BİLİNMEZ
NURULLAH Ataç 14 Aralık günü Haber’de şöyle diyordu:
- “Pierre Louys sevdiğim muharrirlerden değildir. Romanı da en sinirlendiğim eserlerindendir. Onun gibi açık saçık olmadan da cismani aşkın, arzunun hazlarını, sırlarını, ızdıraplarını, facialarını hissettirmek kabildir... Buna rağmen Afrodit’in toplattırılmasını doğru bulmadım. Çünkü bir kere bu yola girilirse artık nerede durulacağı belli değildir.”
KİM NE DEDİ 3
NECİP FAZIL: ŞEHVETLİ AMA HAYVANİ DEĞİL
NECİP Fazıl Kısakürek Son Telgraf gazetesinde Afrodit kitabı ile ilgili şunu yazmıştı:
- “Şehevi fakat behimi (hayvanca) olmayan bir sanat eseri...”
SEVİYELİ MAGAZİN
UPPER CİHANGİR’İ SARSAN SON MÜTHİŞ DEDİKODU
ÖNCE son günlerin en “In” paylaşım olayı haline gelen bir Clubhouse istihbaratı.
Geçen hafta katıldığım ilk Clubhouse sohbetinde karşıma T24’ün “Upper Cihangir” muhabiri ve seviyeli magazin yazarı Tuğrul Eryılmaz çıktı.
“Master of Cihangir” kod adını kullanıyor.
Şimdi vereceğim haberin kaynağı da o. T24 haber sitesinin içinde gizli bir “heteronormatif yapılanma” varmış.
Bu hücredekilerin isimlerinin baş harfleri de şuymuş:
AE, HC, MYY, DA, FB, YD, MS...
Bazılarını çıkardım ama muhbirlik yapmayayım. T24’ün kadın yazarlarından Oya Baydar işte bu heteronormatif yapılanmayı çökertmek için mücadele bayrağı açacakmış.
Evet Upper Cihangir’de haftanın haberi bu.
İktidar Boğaziçi’nde LGBT’yi çökertmeye çalışırken, muhalif yazarlar da T24 içindeki “heteronormatif yapılanmayı” çökertmeye çalışıyor.
WEEKEND FANLARI BU GECE SUPERBOWL’U KAÇIRMAYIN
AMERİKA’nın en büyük spor organizasyonu olan Superbowl bu gece Türkiye saati ile sabaha karşı 02.30’da başlıyor.
Amerikan futbolunun zirvesi sayılan karşılaşma SSport 2 ve SSport Plus’tan yayınlanacak.
“Bana ne Amerikan futbolundan” diyebilirsiniz.
Hayır öyle demeyin çünkü müthiş bir eğlence bu aynı zamanda.
Ve devre arasında The Weeknd konseri var.
Etiyopya asıllı Kanadalı şarkıcı son 3 yıldır müziğin yeni Michael Jackson’ı... Geçen yıl çıkan son albümündeki “Blinding Lights” adlı şarkı 2020’nin en çok dinlenilen parçası oldu.
Şarkı sadece Spotify’da 1 milyar 925 milyon kere dinlendi.
Diyeceğim kaçırılmayacak bir şov bu...
EDİRNEKAPI ŞEHİTLİĞİ’NDE YATAN BİR YABANCIYA GÖRE İSTANBUL’UN RENGİ
ESKİDEN beri hep düşünürüm. İstanbul’un rengi nedir?
Hangi renk olduğuna karar veremedim ama dün bir kitapta hangi renk olmadığını öğrendim. Atatürk’ün katafalkını tasarlayan, Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin mimarı, uzun yıllar Türkiye’de yaşamış, Türkiye’de ölmüş ve Edirnekapı Şehitliği’ne gömülmüş göçmen bir Türkiyeli olan Bruno Taut’un gözünden aktarayım size...
İstanbul...
“Bizi yerimizden alıp katı hakikatın üzerine çıkaran ve muhayyileye başka dünyalara ait bir dilim vaat eden her ne varsa, gündelik hayatın grisine karşı her ne varsa ona ait bir sedadır, ışık, pırıltı renk cümbüşüdür...”
Demek ki İstanbul’un rengi “gri” değilmiş...
..........................
- Bruno Taut: “İstanbul Günlüğü, 10.11.1936-13.12.1938”
Çev: Tevfik Turan, Kırmızıkedi Yayınları, Ocak 2021
SON 15 GÜNDE TÜRK DİJİTAL SPOR SEKTÖRÜNDE İKİ ÖNEMLİ GELİŞME
BU arada dün Türkiye eğlence piyasasında çok önemli bir gelişme oldu. BluTV ile SSport Plus bir anlaşma yaptı. SSport’un yayınları BluTV streaming platformundan da izlenebilecek.
Geçenlerde hisselerinin bir bölümünü Discovery’ye satarak onunla ortaklık kuran BluTV böylece öteki streaming platformlar karşısında önemli bir avantaj sağladı.
Yani bir film platformu olmanın yanında spor platformu haline de geldi. Premier League, La Liga, NBA gibi çok önemli uluslararası spor karşılaşmaları buradan izlenecek.
Bu, Türk spor ve eğlence sektöründe son 15 gündeki ikinci önemli gelişme oldu. Geçtiğimiz günlerde DSmart da Asya futbol karşılaşmaları ile ilgili dev bir anlaşmaya imza atmıştı.
Yani Türk eğlence platformlarında spor rekabeti artıyor ve küreselleşiyor.
İSTANBUL’DA AYRILAN ARTIYOR AMA ‘KALALIM’ ŞARKILARI ÇIKIYOR
ÇARŞAMBA günü Türkiye’nin yeni nüfus rakamları açıklandı.
Bir önceki sayıma göre İstanbul’un nüfusu 56 bin 815 kişi azalmış.
Tabii buna pandemi sırasında sahil kasabalarına yerleşen İstanbulluları da eklerseniz, bana göre fiilen yaşayan nüfus en az 500 bin azalmıştır.
Ama İstanbul tutkusu bitmiyor.
Cuma sabahı streaming platformlarına yeni bir İstanbul şarkısı kondu.
“Kaldım İstanbul’da...
Döndün hatalarına...”
Yani, ayrılsak da kalıyoruz bu şehirde...
Bir zamanlar Ferdi Tayfur’un “Hadi gel köyümüze geri dönelim/ Fadime’nin düğününde halay çekelim/ Buralarda ağaçları kesmişler, taş beton dikmişler” şarkıları çıkıyordu.
Demek ki şimdi “Kalalım” nostaljisi başlamış.
BU HAFTANIN EN İYİ ÇIKIŞ YAPAN TÜRK ROCK PARÇASI
- Dolu Kadehi Ters Tut: “Islansın”
“Aradığım an ulaşamazsam” diyerek başlayıp “Bu gece imkânsız” diye devam eden harika bir şarkı.
Orijinal bir ritim...
Hiç kuşkusuz cuma sabahı streaming platformlara konanlar arasında en iyi çıkış yapan Türkçe şarkı bu...
Türkçe rock sevenlere tavsiye ederim...
KLASİK MÜZİK
GÜNEY KORELİLER BENİ ŞAŞIRTMAYA DEVAM EDİYOR
BU hafta çıkan yeni parçalar arasında en hoşuma gidenlerden biri de Güney Koreli piyanist ve besteci Yiruma’nın “Kiss The Rain” adlı klasik senfonik parçası oldu.
Yiruma Amerika’daki konserlerde devasa salonları dolduran bir müzisyen.
Geçen yıl ‘Parazit’ filminde bir başka Güney Koreli besteci Jung Jae-il’in “The Belt of Faith” adlı harika bir klasik müzik parçasını keşfetmiştik.
KPop ile dünyayı fetheden Güney Kore, şimdi klasik müzikte dev adımlarla geliyor.
Bu parçayı dinlerseniz ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Yorum Yazın