Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bosna Hersek'e ve Karabağ'a yaptığı ziyaretler çok önemliydi. Türkiye'nin bölgesel komşularıyla ilişkileri geliştikçe siyasal istikrar da mutlaka gelişir. Bugün Bosna- Hersek ve Karabağ diye bildiğimiz ülkelerin yerinde bir tek Yugoslavya vardı. 1990'lardaki iç savaş ve Bosna katliamı sonunda o bölge parça parça oldu. Ve hiç unutmayalım, Osmanlı geçmişimiz bizi Balkanlar'a çok sıkı bağlar. Bugün Türkiye'de 250 binden fazla Karabağ kökenli insan yaşamaktadır.
Türkiye, Yugoslavya'daki gelişmelere asla uzaktan bakmamıştır. Rahmetli Özal defalarca İzzetbegoviç'i davet etmiş onunla her konuyu görüşmüştür. Benim de tanık olduğum bir toplantıda İzzetbegoviç ile Yaser Arafat'ı karşı karşıya getirip, İzzetbegoviç'e, Arafat'ın hatalarından ders almasını söylemiştir ve demiştir ki "Sana müzakere konusunda bir kapı açılırsa hemen kabul et. Arafat'ın Filistin'i Filistinlilere bu fırsatı 1948'de kaçırttı ve hala devletleri yok."
İçinde bulunduğumuz coğrafyanın trajedilerinde baktığınız zaman hep bölünmüşlük ve beraberinde katliam görürsünüz. Örneğin eski Türk Cumhuriyetleri diye bildiğimiz ülkelerin hepsi birer Sovyet uydusuydu. Şimdi hepsi bağımsız devlet olarak Türkiye ile derin ilişki içindeler. Ve bunları en somut örnek eski bir Sovyet uydusu olan Azerbaycan'ın şu anda Türkiye ile iki devlet tek millet politikası izlemesi değil midir?
Bütün bu gerçekleri Cumhurbaşkanı Erdoğan çok iyi değerlendiriyor. Türkiye bölgenin adeta üst gözü. Bu bölgedeki her gelişme mutlaka Türkiye'nin bilgisi dahilinde oluyor. Ve bunlara Libya'nın da eklendiğini unutmayalım.
Dış politikada vizyon dediğimiz olgu işte budur. Yani Türkiye'nin içine kapalı olmayan, geçmişiyle barışık ve kendisine ilgi duyan bütün ülkelere sıcak bakan bir devlet olması. Bu vizyonun sonucunu Türkiye'nin artan dış ticaretinde ve özellikle ihracatında görmekteyiz. Bu arada Birleşmiş Milletler'de çok etkili bir Türk lobisi de devrededir.
Yorum Yazın