Dış politika tartışmalarının neredeyse tamamında "pro-aktivite" ve "dinamiklik" pozitif bir durum olarak görülür. Aslında pasif olmaktan iyidir. Fakat her durumda faydalı olduğunu söylemek biraz zor. Dahası bazı durumlarda gereksiz bir dinamizm başınızı belaya bile sokabilir. Özellikle dış politika kararlarıyla değiştiremeyeceğiniz yapısal şartlar varsa fazla zorlamak iyi sonuçlar getirmez. Bazen de o yapısal şartlar kendiliğinden değişir ve özellikle siz bu tür dönemlere uzun vadeli bir hazırlıkla girerseniz önemli başarılar elde edebilirsiniz. Ne kimsenin gözüne batar ne de gereksiz enerji kaybına mal olur.
Türkiye'nin enerji meselesinde de benzer bir gelişmeyle karşılaşma umudumuz doğdu. Türkiye hem uluslararası konjonktürün bir anda dönüşmesi hem de belli bir süredir enerji alanına yaptığı yatırımlar sayesinde önümüzdeki on yıllarda bir enerji koridoru hatta bir enerji merkezi bile olabilecek fırsatlarla karşılaşıyor. Bunun da birkaç temel sebebi var.
Türkiye son yıllarda enerji alanında istikrarlı yatırımlar yaptı. Devasa bir arama ve sondaj filosu kurdu. Çok başarılı bir Doğu Akdeniz siyaseti güttü. Yunan planlarını boşa çıkarttı. Dahası Rusya'nın Ukrayna macerası sonrası tarafsızlığını koruyarak Avrupa'nın yegâne enerji koridoru olma şansını da elde etmek üzere.
Ukrayna Savaşı, sebepleriyle ve sonuçlarıyla, Türkiye'nin etkin olabileceği fakat baştan aşağı değiştiremeyeceği bir gelişme. Bu nedenle Türkiye, dengeli bir pozisyonu özenle koruyor. Ancak Avrupa benzer bir dengeyi tutturabilecek gibi değil. Enerjisinin en önemli sağlayıcısı olan Rusya ile köprüleri atma noktasına geldi. Rusya yakın zamanda, kışa doğru, gaz kesintisine gitmek için avuçlarını ovuşturuyor. Ukrayna krizinin kısa bir süre içinde bitmeyeceğini de hesap ederseniz, Türkiye'nin alternatif gaz merkezlerini Avrupa'ya bağlamanın tek yolu olarak ortaya çıktığını görebilirsiniz.
İşte bu hâl aynı zamanda Doğu Akdeniz meselesi üzerine de etki yapıyor. Avrupa ülkelerinin önceki yaklaşımı Türkiye'yi dışlamak üzere kurgulanmıştı. Ancak Türkiye savunmacı bir zihniyetle fakat kontrataklarla kendine Doğu Akdeniz'de çok geniş bir alan açtı. En azından Avrupalı ülkeler artık Türkiye'yi by-pass edemeyeceklerini anladılar. Bu soğukkanlı tutum devam ettikçe Avrupa öyle ya da böyle Türkiye ile yakınlaşma mecburiyeti hissedecektir.
Coğrafi ve diplomatik şartlar geldi, dönüştü ve filolar inşa ederek bugünlere hazırlanan Türkiye'nin önüne büyük bir fırsat olarak çıktı. Abdülhamid Han gemisinin de göreve başlamasıyla dünyanın en büyük arama-tarama filolarından birini kurmuş olan Türkiye, aynı istikrarlı siyaseti sürdürebilecek olursa önümüzdeki on yıllarda enerji piyasalarının önemli aktörlerinden biri haline gelebilir.
Yorum Yazın