1Temmuz'da başlayan normalleşme takvimiyle gelişen süreç, ekonomik hayatın akışı bakımından önemli ipuçları verdi. Fırsatları ve riskleri içinde barındıran bu tablonun umut vadeden yanları daha ağır basıyor.
Birincisi... Ekonominin müthiş dinamizmine ve etkileyici hızda toparlanmasına tanık oluyoruz.
İkincisi... Dış talebe dayalı üretimde, yani ihracatta gözlenen yüksek performans ile turizmdeki canlılık, ödemeler dengesinin iyileşmesini sağlıyor.
Üçüncüsü... Emtia fiyatlarındaki artış, tarımdaki kuraklık, iç tüketimdeki kıpırdanma hem maliyet hem de talep yönlü enflasyon baskısını artırıyor!
Esasen, Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'nu güncelleyen Uluslararası Para Fonu da (IMF) ekonomik beklentilere ilişkin analizinde küresel iyileşmenin ön şartlarını sıralarken, gıda/emtia fiyatlarındaki oynaklığa ve aşıya erişimin yarattığı avantaja dikkat çekiyor.
IMF, aşı tedarik eden ülkelerdeki pozitif ekonomik gelişmelere değinirken, diğer ülkelerin negatif ayrıştığını vurguluyor. Ve bütün bunlara rağmen salgın devam ettikçe vaka sayısının çok düşük olduğu ülkelerde bile toparlanmanın garanti edilemeyeceğinin altını çiziyor.
***
Yukarıdaki tespitleri paylaşmamın iki ana nedeni söz konusu...
İlki, "Aşı!" Belli ki Türkiye, aşı arzını arzu edilen düzeye getiremeseydi, ekonomik ve siyasal mühendislik faaliyetlerinin icra sahasına dönüştürülecekti. İstikrarsızlık üretmek isteyen çevreler, aşı teminini ciddi mesele yapacaktı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın devlet ve hükümet başkanları nezdindeki diplomasisinin katkısı, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın gayretleri ile Türkiye, toplumsal bağışıklığa ulaşılacak sayıda aşı alabildi. Yerli aşı da yıl bitmeden devreye girecek aşamada. İhtimal o ki bugün ülkemizde aşı karşıtlığını körükleyen çevreler, Türkiye'nin pandemi şokunu çabuk atlatmasını istemeyenlerle aynı çizgide buluşuyorlar!
Diğeri ise Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nun bugün açıklayacağı yılın 3. Enflasyon Raporu ile bağlantılı. Kabul edelim ki enflasyonla mücadele tek başına Merkez Bankası'nın işi değil. Ama Bankanın ana görevi fiyat istikrarı! Mevcut koşullarda Merkez Bankası'nın gerek enflasyon gerekse faiz baskısını yönetme mecburiyeti apaçık ortada. Tam da bu nedenle IMF'nin değindiği bir husus Türkiye için de kritik değerde:
"... Bazı gelişmekte olan ekonomilerde yüksek gıda fiyatlarına bağlı olarak enflasyon artışı beklenmekte. Merkez bankaları temel fiyat dinamikleri netleşene kadar sıkılaştırmadan kaçınmalıdır!"
IMF diyor ki...
"Aceleci olmayın. Faiz artışı yerine enflasyonda beklentilerin şekillenmesi ve finansal koşulların erken sıkılaşmaya karşı korunması için para politikası görünümüne ilişkin net iletişime yönelin!"
Tabii şu uyarıyı da ihmal etmiyor:
"... Ancak geçici baskıların daha kalıcı hale gelme riski de var. Merkez bankalarının önleyici tedbirler alması gerekebilir!"
Özetle...
Türkiye, pandemi tahribatını onarma döneminde de sonrasında da enflasyonla mücadelesini kararlılıkla sürdürmek zorunda. Ama birilerinin dayattığı gibi çözüm, "Faiz artışı olamaz!"
Faiz indirimi ise...
"O da gerekli ama enflasyonda aşağı yönlü eğilim belirginleşince..."
Yorum Yazın