Piyasaların etkileyici aktörleri bu sıralar bir hayli hareketli. Kapalı devre toplantılar, özellikli mahfillerle temaslar. Ana konuları, "ekonomik programa ayar verilmesi" ile ilgili.
Öylesine ikilem içindeler ki...
* Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yeniden seçileceği senaryosunu -çok arzu etmeseler de- ön planda tutuyorlar. Ama Erdoğan'ı, istedikleri yöne sürükleyemeyeceklerini de biliyorlar.
* 6'lı bloku da yakından izliyor, örtülü olarak destekliyor, hatta akıl veriyorlar. Gel gör ki bu dağınıklığın siyasal performansına umut bağlayamıyor, net pozisyon alamıyorlar. Bu nedenle olsa gerek... AK Parti'yi ve Külliye'yi öncelemek zorunda kalıyorlar. Ve maalesef eski alışkanlıklarını tekrar ediyorlar. Acaba "faiz politikasında bir esneme veya değişiklik olur mu?" sorusunu sormaktan, bu noktada altyapı kurmaktan geri durmuyorlar.
Bu soru, farklı argümanlara dayansa da seçime bir yıl kala büyük riskler içeriyor. Hatta içinde tuzak barındırıyor. Bugün kısa vadeli politika faizinin "şu kadar puan" artırılması, hangi hızı ve hırsı keser ki? Faize yeniden dönüş yaptığınızda, seviyenin ne olması gerektiği konusunda her kafadan bir sesin çıktığı ortamı kim, nasıl idare edebilir ki? Piyasaya, uyuşturucu bağımlısı misali faizi verdiniz mi, nerede duracağını kim öngörebilir ki? Hele hele enflasyonist ortamda, piyasalara faizi hatırlatmak ve bir kez daha faize abanmak Türkiye'yi, yüksek fiyat oynaklığı ile eş anlı olarak ekonomik durgunluğa sürüklerse bunun siyasal sonuçları ne olur?
***
Evet, Türkiye Ekonomi Programı'nın karşı karşıya kaldığı güçlükler söz konusu. Bunların ağırlıklı bölümü esasen dış kaynaklı. İçeride ise direnç, algı yönetimi ve kamuoyu manipülasyonu söz konusu. 1- Enerji şoku. 2- Küresel emtia fiyatlarının artışı. 3- Lojistik maliyeti faktörü. 4- Tarım ürünlerinde ülkelerin stoka yönelmesi. 5- Rusya-Ukrayna savaşı merkezli jeopolitik belirsizlikler.
Bu tablonun her bir unsuru, Türkiye'nin ekonomide makas değiştirmeye karar verdiği dönemde arka arkaya gündeme geldi.
Yeni ekonomik yaklaşıma içten içe muhalefet edenler bugünkü durumu, faizi arka plana iten buna karşın üretime ve cari fazlaya odaklanan modele bağlamaktan bir türlü vazgeçmediler.
Ekonominin başlangıç varsayımlarında köklü değişimi hedefleyen ve kararlılığından taviz vermeyen hükümet kanadı ise hem olumsuz dış piyasa koşullarını hem de iç piyasada -vergi indirimi dâhil- alınan tüm önlemlere rağmen kritik sektörlerdeki katılığı her fırsatta vurgulamakta.
Buna bir de turizmdeki güncel riskleri, kredi piyasasında ana amaçtan sapan uygulamaları da eklediğinizde manzaranın izahı balık kılçığı ayıklar gibi ince işçiliği gerektiren bir hal aldı.
Gelinen aşamada...
Türkiye Ekonomi Programı ile ilerlemek, eski programa dönmeye kıyasla halen gerekli ve zaruri durmakta. Faiz kapısı bir açıldı mı, siyaseti dize getirinceye kadar bu oyun oynanmaya devam eder. Biliyoruz ki piyasada, intikam ateşi ile yanıp tutuşanların sayısı az değil.
Lakin...
Seçimden sonra, "melez bir program" üzerinde düşünmekte ve orta vadeli perspektife oturtmakta fayda var. Zira AK Parti geçen yıl 20 yıl içinde takvime bağlı icraat ve uzun vadeli bakış açısını toplumun tüm kesimlerine benimsetti.
NOT: Vatan, millet, istiklal, istikbal, bayrak ve ezan uğruna hayatını ortaya koyan Mehmetçiği Allah korusun, hainlere fırsat vermesin.
Yorum Yazın