Okan Müderrisoğlu

Okan Müderrisoğlu

Mail: dfdgdgd@hotmail.com

Türk Aile Yapısı ve yaşatılması gereken umutlar!

Siyaset kurumuyla ilişkilendirilen toplumsal algılar ne olursa olsun hayatın olağan akışında "görüntü ile gerçek arasındaki kritik fark" mühimdir. Türkiye'nin muhafazakârlaştığı iddiası da Atatürkçülük söylemi etrafındaki kenetlenme de bu hükmün istisnası değildir. Herkes kendi bakış açısına göre, toplumu ve gidişatını yorumlar ama gösterge kabul edilmesi gereken hususlar, somut ve ölçülebilir verilere dayanmak zorundadır. Nitekim Türkiye İstatistik Kurumunun "2021 Yılı Türk Aile Yapısı" çalışması bizlere çarpıcı bilgiler sunuyor. Örneğin,
 Dün olduğu gibi bugün de ev işlerini kadınlar üstleniyor. Çocuk bakımı, çamaşır-bulaşık, yemek, evin derlenip toparlanması yüzde 85 ila 95 oranında kadınların sırtında kalıyor.
 Evliliklerin yaklaşık yarısı (yüzde 46.1'i) görücü usulü ve kişinin rızasıyla, yüzde 35'i bireyin kararı ve ailesinin rızasıyla gerçekleşirken, her 10 evlilikten 1'inin (yüzde 10.7) kişinin rızası bile aranmadan aile kararı ile yapılması da sosyolojik ders olarak karşımıza çıkıyor.
 Boşanmaya giden süreci; yüzde 32 ile ilgisiz-sorumsuz davranma, yüzde 14 ile aldatma, yüzde 10 ile geçim sıkıntısı, yüzde 8'le dayak ve kötü muamele tetikliyor.
 Gelecek 3 yıl içinde evlenmeyi düşünmeyenlerin oranının yüzde 80'i aşması da dikkat çekiyor! Eğitimi önceleme, maddi şartların yetersizliği veya uygun birini bulamama gibi nedenleri de not etmek gerekiyor.
 Ve nihayet... Bireylerin yaşlandıklarında nerede yaşamayı tercih ettikleri incelendiğinde en az üçte biri evde bakım hizmeti almayı, dörtte biri çocuklarının yanında kalmayı, yedide biri huzurevine gitmeyi istiyor!

***

Araştırmanın farklı perspektiften ele alınabilecek pek çok yönü ve birbirinden değerli mesajları söz konusu. Ama biz değerlendirmemizi güncel şartlarla biçimlendirmek durumundayız. Zira Türkiye iç politikada, ekonomide ve uluslararası ilişkilerde büyük sınamalardan geçiyor. Tehditler kadar hatta ondan öte fırsatların ağır bastığı tarihi bir kavşaktayız. Küresel itibarımızın artıyor, onarıcı diplomasinin artı değer üretiyor olması hepimizi ilgilendiriyor. Ama seçmen, bugünü ile yarına ilişkin umutları arasında gidip geliyor. Öyle ki... Gençlerin, maddi koşullar nedeniyle evlilikten uzak durması, evliliklerin geçim sıkıntısıyla çatırdaması da güncel dengenin titizlikle yönetimini kaçınılmaz kılıyor.
Tam da bu nedenle...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, pandemiden bu yana son iki yılda sergilenen ekonomik inisiyatifi, hayat pahalılığı ile mücadele için alınan önlemleri, Türkiye'nin büyüme potansiyelini, iş ve aş yaratma davasını her fırsatta anlatmak gerektiğini savunuyor.
Esnafı ve tüccarı ayakta tutmak, sanayide çarkların dönmesini sağlamak, toplumun mali açıdan en kırılgan kesimlerini hibe ile desteklemek, gelişmiş ülkeleri ciddi oranda sarsan sağlık krizinden alnının akıyla çıkmak hakikaten büyük iş!
"Kur-faiz-enflasyon sarmalını" kırmak için yerleşik düzene meydan okumak, kur istikrarı etme adına kamusal sorumluluk üstlenmek, stokçunun ve fahiş fiyat oyuncusunun üstüne üstüne gitmek, vatandaşın bütçesinde ağırlıklı yer tutan gıda ve temel ihtiyaç malzemelerindeki vergi yükünü azaltmak, maaş ve ücretleri reel olarak artırmak... Hepsi, ülkeyi yönetenlerin samimi gayretinin kısa özeti gibi.
Lakin bütün bunlara rağmen...
Büyük özveri içeren sosyoekonomik reçeteyi bizim vatandaşımız "zaten olması gereken" olarak kabul ediyor! Ve sonrasını ise takvimi ile beraber görmek istiyor. Bu talep karşısında halkın lehine alınan ekonomik tedbirleri, geleceğe dair ümitleri canlı kılan hedeflerle birlikte sunmak gerekiyor.
Şu an moral kondisyon, siyasi ve ekonomik kondisyonun anahtarını oluşturuyor. Bu anahtarı elinde tutan, sandığın da kilidini açacak!
NOT: Ramazan; "rahmet, bağışlanma ve günahlardan kurtuluşumuz" için büyük fırsat! Hepimizin bu bereket ayından hakkıyla nasiplenmemiz dileğiyle...

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar