Pazar sabahı evdeyim. Dışarıda kar yağıyor. Buz gibi soğuk.. Cebime durmadan hava durumu uyarıları düşüyor.. Zaten çıkma niyetim yok.. Napıcaz?.
Bizim evde haber kanalları açılmaz.. Çünkü doğru dürüst tek haber kanalımız yok.. Birkaçında şahit oldum. Hepsinin yayın müdürünün masasının karşı duvarında, rakip kanalları gösteren ekranlar dizili.. Biri ne yapıyorsa, ötekiler de onu..
Ana kanalları zaten açmam.. 180 dakikalık dizilerle tüm geceyi kapatan taklitçilerle işim olmaz ki.. Gündüzleri mi?. İyi bir şey olsa, hemen duyarım nasılsa..
Mesela 40, öyle bir programdı. Jülide Ateş imzalı.. Duyduğum hafta izledim.. Olmaz böyle şey.. Bugüne dek, yabancı kanallar dahil izlediğim en iyi 10 talk şova girer..
Bizim RTÜK'ün feci reklam yönetmeliği yüzünden, tüm yayınlar piç olduğu için, mecbur kalmadıkça hiçbir programı canlı izlemem. Kayıt.. Sonra o bitmez tükenmez ve bin hile hurda ile uzatılan ve RTÜK tarafından nedense göz yumulan reklam ve tanıtımları atlayarak, öz programı, sadece o programı canımın istediği zaman izlerim. 40'ın tekrar izlediğim bölümleri oldu. Öylesine müthişti. Sonra.. Bu ülkede güzel şeyleri yaşatmazlar. 40 yok oldu. Jülide "Kendimi nadasa çektim" dedi.
Neyse.. Laf lafı açıyor..
Alt katta çalışırken, sese tahammül edemem. Bu yüzden cep telefonum bile sessizde durur ve yazım bitip gazeteye maillenene dek açılmaz.
Yukarı çıktığım zaman ise tersine sessizliğe tahammül edemem. Müzik sesi duymalıyım.. Fonda ille müzik.. Her ne yapıyor olsam da.. Mesela okuyorsam..
TRT Müzik dinlenir gibi değil.. Bazı şarkıcılar kiralamış sanki kanalı.. Her yerde onlar.. Bol bol türküler.. Yüzde 80 nerdeyse. Benim gibi birini türküden nefret ettirir. Alaturka zerre gibi.. Pop, hele klasik zerre bile değil.. Gazinolar kapanalı beri bu ülkede doğru dürüst alaturka izleyemez olduk. Ama TRT dedim ya, halkın değil, birtakım solist(!)lerin kölesi sanki..
Yahu bir tatil gecesi, cuma, cumartesi gecesi, dededen toruna tüm aileyi bir araya getirecek eğlence program yapmaz mı, kamu televizyonu..
Yahu "Aile" için bakanlık kuran ülkede tek, bir tek "Aile" programı yapmayan kamu televizyonu olur mu?. Hele de benim vergilerim, yani benim paramla yaşayan 40 kanallı kurum, bir aile programı yapmaz mı, bir tatil gecesi ya da sabahı, tüm aileyi ekran başına toplasın. Dedeler, Y kuşağı, Z kuşağı gençler, çocuklar bir araya gelsin..
TRT Müzik mesela "Siyah Beyaz" diye, "Hey Gidi Günler" diye, TRT'nin tek kanal olduğu ve teknik imkânsızlıklar içinde bulunduğu, benim de TRT muhabirliği yapıp içlerinde olduğum günlerden kayıtlar yayınlıyor.. O yokluklar içinde neler yaratmış TRT.. Bugün ne isterlerse var.. Bolluk içinde sefalet..
Çünkü TRT'de ne Genel Müdür, ne Yönetim Kurulu, ne de kanal yönetmeni var.. Hele de TRT Müzik'te.. Artık açmaz oldum.. Evvelden ne güzel yurt manzaraları gösterirdi, arkasındaki radyo çalarken, tiryakisi olmuştuk. Şimdi 24 saat ayni şömine görüntüsü.. Öf ki öf.. Ama TRT Nağme harika program yapıyor. Onu açıyorum. Ondan sonra, okuyor muyum, internette bir şeyler mi arıyorum, Caner, Mehmet, Fatoş evdekiler ya da gelen bir konukla sohbet mi ediyorum. Açık kanal 404.. Yani TRT Nağme radyosu..
Pazar sabahı kalktım. Ezber minik kahvaltım. Kahvem. Gazetemi okumam da bitti. Salona geçtim. Fatoş, Caner izinli. Mehmet öğleye doğru gazetelerimi getirecek. Ama masada cumadan kalma 4-5 gazete var, ekleriyle beraber.. Bir de benim keyifle okuduğum haftalık gazete Oksijen ve en iyi Türk gazetesi Daily Sabah.. Onlarla idare ederim.
Müziksiz ev olmaz ya..
Televizyonu açtım. TRT 2'de takılı kalmış. Bir eski kovboy filmi.. En kötü kovboy Randolph Scott'un bir filmi, tatil sabahı ki, benim gibi dedeler bile izlemesin... Hemen 104'e döndüm.. TRT Müzik.. Tatil sabahı için Aile Özel Programı diye bir şey yok. İsteyen de yok, denetleyen de.. TRT "Aile mefhumu kalmasın" istiyor, sanki.. Yahu tatil sabahı, herkes evde..
Tıkladım TRT Nağme'yi. Gazetelere gömülürken cebim titredi.. Sessizde ya.. İnanın benim telefonumun zil sesini ben dahil bilen tek kişi yoktur bu dünyada..
Çünkü, bu telefon benim emrimdeki iletişim amacı. Ben onun oyuncağı değilim. Bu yüzden, bu telefon sadece konuşmaya, mesaja ve maile yarar. O kadar.. Bunlardan biri geldi mi de titrer, o da o kadar..
Titredi işte.. Baktım Serpil..
"53'te Kafkas dansları.. Ara ara.."
Serde Çerkeslik var.. Şeyh Şamil'in torunlarıyız.. Kafkas danslarının hepsine bayılırım.. Ankara, lise ve üniversite yıllarında, Elbruz Bey'in (Işıklar içinde yatsın) harika bir Kafkas ekibi vardı. Gösterilerini kaçırmazdım. Ankara Koleji'nin de bir Kafkas dansları ekibi vardı. Serpil de aralarındaydı. Onları da kaçırmazdım.
İstanbul'a bu baştan sona sanat ve kültür merkezine gelince, yerli guruplar bir yana, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Dağıstan başta, nerden Kafkas gurubu geldiyse izledim, o müthiş erkek ve harikulade zarif kadın danslarından oluşan bir yanda ilahi, öte yanda coşturan koreografiyi..
Hemen 53.. Halk TV imiş.. Minik bir Kafkas gurubu, karlar üzerinde kızlı erkekli dans ediyorlar..
Meğer Serhan Asker'in hazırlayıp sunduğu Görkemli Hatıralar programı imiş.. Serhan Asker'in, Hürriyet yazarıyken tiryaki okuyucusuydum. TRT'de imiş ayni zamanda.. Sonra kayboldu ortadan.. Oysa enfes yazılar yazardı. Hürriyet'in "En çok okunan yazarları kovma" geleneğine mi uydu yoksa bilemem.. Meğer TRT'de de varmış. Ordan da ayrılmış. Halk TV'ye girmiş. Bu Görkemli Hatıralar'ı yapıyormuş işte..
Bu hafta Kars'talarmış.. Ama nasıl bir Kars.. Oraya ulaşan kara ve demir yolları.. Civardaki ovalar, yaylalar, donmuş göller.. O buzlar üzerinde atların çektiği kızaklar.. At üstünde oynanan geleneksel cirit oyunumuz. Tahtadan kızaklarla kayan, yarışan gençler, çocuklar..
Arada Kars oyunları.. Tabii bol Azeri de var oralarda. Kafkas dansları ve Azeri türküleri olmaz mı?. Yerel türküler de nefis.
Bir de bizim Nebil çıktı karşıma.. "Osmanlı- Rus Savaşı belgeseli" yapmış. Rus'un gözü hep, Kars ve Ardahan'daydı ya bir zamanlar.. Neler neler..
Saat birde bitene dek ekran başından ayrılamadım.. Ara ara, Halk TV kanalının fikir ve kafa yapısına uygun laflar da ediliyor tabii..
"Ama işin, tarihi, coğrafi, kültürel ve sanatsal Kars yanı o kadar güzel ki.." İşte TRT Genel Müdürü'nün ve tüm yöneticilerinin ezberlemesi gereken cümle bu..
Eğer bir fikre sahipseniz ve bu fikri yaymak istiyorsanız, bunun birinci şartı "seyredilmektir"..
Hatta "Tüm aile tarafından seyredilmek"..
Yolu.. İşte bu..
İçinde her ama her şey, hem de çok ilginç şeyler olan bir aile programı yapacaksın.. O fikri arada, kafana balyozla vurur gibi değil, arada, saygın bir isme söyleteceksin.. İşte bu "hüner" ister, TRT'ciler..
Cuma ve cumartesi geceleri ile cumartesi ve pazar saatleri özel aile eğlence programları yapıp, her ama herkes tarafından izlenmek de biraz zahmet, biraz zekâ ister..
Bu iki "Z" olursa, Z kuşağı da izler sizi, dedeleriyle kucak kucağa..
Bilmem anlatabildim mi?.
O zaman niye yapmıyorsunuz, ayni TRT'nin siyah-beyaz ve tek kanal günlerinin yoklukları içinde, yani 50 sene önce yaptıklarını..
Her hafta yayınlayıp, her gün tekrar ettiğiniz bir Siyah-Beyaz programını, bir kez de baş başa verip kendiniz izleyin TRT Genel Müdürü ve TRT Müzik Genel Sanat Yönetmeni..
***
ON PARA ETMEZ FUTBOLA 2 MİLYAR!..
BeIN girmedi. Saran, ana yayın gurubu "1a" dahil tüm yayın haklarına talip oldu ve 2 milyar lira önerdi. Teminatını da yatırdı ama ihaleyi açan TFF, nedense hâlâ Saran'ı imzaya çağırmadı..
Bir şeyler dönüyor ama ne dönüyor bilemem.. Bildiğim dönenler Saran lehine..
Çünkü adı Süper, ama kendisi döper bile olmayan bu rezil futbolun canlısı on para etmez ki, yayını için mille t Saran'a para ödesin?. O yayın reyting yapmaz ki, şirketler reklam versin..
Ligin sonu yaklaştı. Şampiyonluk ve aşağıda kümede kalma, yukarıda Avrupa'ya gitme için müthiş bir mücadele olur, böyle son haftalarda.. Yani, pardon..
O-lur-du!.
Şimdi bir halt olduğu yok.. Geçen hafta Kemal (Belgin) üç kelimeyle özetledi..
"Karşılıklı ikramlar maçı.."
Bu hafta nerdeyse tümü öyle..
Sanırsınız daha Ramazan başlamadan Şeker Bayramı.. İkram eden edene..
Giresun'un yenildiği ve kalma şansının zirve yaptığı hafta, Altay, iddiasız ve eski Sivas'ın çeyreği olmayan Sivas'a maçı adeta zorla verdi. Ne güzel oynarken, birden savunmaya çekilme. Sivas'ı üstüne çekme.. Sonra 3 kişi birden değiştirip onlara ısınma fırsatı bırakmadan gol yeme.. Hele de uzatma dakikalarında, kaleci degajının asist olması sonucu yenen aptal golle 3 puandan 0'a düşme.. Bu ne iştir?.
Benim skor yazarı medyamın destanlar yazdığı Galatasaray'ın Barcelona'ya elenmesine kızmış, "Beşiktaş galibiyetine aldanmayın" demiştim. İşte ilk golü attıkları halde, Antep'te nerdeyse 4'lük oluyorlardı, Domenec efendinin, kaprisleri, yanlış analizleri, yanlış işleri yüzünden.
Şimdi Altay'ın kalma ihtimali ne kadarsa, Galatasaray'ın düşme ihtimali de o kadar..
Burak Elmas, çok ama çok iyi düşünmeli.. Deneyimleri başkanlık için yeterli değil. Kadrosunda futbol dünyasının tanıdığı ve saydığı tek ama tek kişi yok..
Yapacağı en akıllı iş, mali kongreye "seçim maddesi" koydurup, yeni ve ehil bir kadro ile güvenoyu istemek gibi geliyor bana..
Kendi sahasında, maçı onlara ikram için elinden gelen her şeyi yapan Ömer Erdoğan Hoca'nın Hatayspor'unu, hem de 1-0 önde iken yenmemek için elinden geleni yapan Önder Karaveli, Şenol Güneş'in yolunu açtı. Medyada Allah'ın günü ortaya atılan yabancı isimlere aldanmayın. Çebi'nin kafasındaki hoca belli..
Bizde öne geçen takımın kapanması, bir sıkıyönetim emri sanki. Yahu kendi sahandasın, öndesin.. Yani gidip ikinciyi arasana, iyice açılan Hatay önünde. Hayır.. "Buyurun" dercesine çekilince Hatay da attı..
Attı da, bu defa gözü kapalı çekilen, "Aman gol yemeyeyim" diye tüm gol adamlarını çıkaran Ömer Hoca, sahanın ortasına fıstıklı baklava koydu ama, nerde oyunu okuyan Beşiktaş hocası.. Yahu Alex, Galatasaray maçında "Sıfır kere sıfır" oynamadı mı?. Koşan, mücadele eden, hem kanatta, hem santrfor arkasında gol adamı Güven oyundan alınır mı?. Genç adamın kendine güvenini yok etmek için geldiğinden beri elinden geleni yapıyorsun. Sen yarın gideceksin. Gideceğini de biliyorsun. Ama bu genç adam Beşiktaş'ın geleceğinde var. Kıskandın da ondan mı yok ediyorsun?.
3 puanı alsan, Avrupa ile aranda 1 puan kalacaktı.
Fenerbahçe mi?.
İlhan Palut, bir maç ille, zorla nasıl verilir, onu kanıtladı. Trabzon tamam, şampiyon. Bu maç Şampiyonlar Ligi mücadelesi yapacak iki rakip için final maçı sanki. Konya 55, Fener 50 puanda. Beraberlik 5 puan farkı koruyacak. Konya kazanırsa, fark 8 puana çıkacak, nerdeyse iş bitecek. Fener kazanırsa fark 2'ye düşecek ve kalan 8 maçta bir hatalı düdük bile Fener'e yetecek.
Palut'un yapması gereken şey ne?. Kendi ipiyle kuyuya inmek. Başkasının ipine güvenir durumda kalmamak.
Ama şu korku var ya, şu korku.. Her hocanın gözlerini sımsıkı kapayan ve onların maçı okumalarını önleyen korku..
Yahu Palut Hoca, Fenerbahçe'nin en zayıf yerinin savunması olduğunu ben bilirim de sen nasıl bilmezsin?. Buna karşılık, bekleri ve stoperleri dahil gol gücünün yüksekliğini..
Millet Fener'in adından öyle korkup kendi sahasına çekildiği için Fener bugün 2'ncilik yarışında.. Çünkü rakip sahada oynamak Fener'in en sevdiği şekil..
1-0 öne geçtin. Geçmez olaydın. Konya'yı, o sahaya harika yerleşen, harika paslarla anında gol pozisyonuna giren, dönen tüm ikinci topların nerdeyse hepsini toplayan Konya'yı yıktın. Bir geri çekildin, bir Fener'in istediği oyunu oynamaya başladın ki, sağ açıkta bek Osayi keser, stoper Serdar şutlarken sol bek Szalai ortalar, stoper Kim vurur oldu. Fener topu durmadan dışarı atar ya da yuvarlar gibi Sehiç'e gönderirken ayılmadın.. "Bunlar daha kaç topa böyle kötü vururlar" demedin. 30'a yakın şut attırdın Fener'e, seyrederek..
Dahası.. Oyuna girer girmez takımın liderliğini alan Pelkas'ın farkına varamadın.
10 kişiyi geriye çekmek savunma değil, korkaklıktır. Savunma oynayan takım Pelkas'ın başına birini diker. Savunma taktiktir, 10 kişiyle geri çekilme değil. Hâlâ öğrenemedin mi?.
Maçı 10 kişi ile izlerken, arkadaşlara iki kez bağırdım..
"Bunlar daha kaç topu dışarı vururlar sanıyorsunuz?."
"Pelkas'ın üzerine birini koyması lazım.."
Ne oldu?. Önce Kim Min Jae bir gol attı ki, o gol aslında İrfan Can'ındı. Bir de o faule sebep olan telaşenin.. Bu defa ikisi de dışarı atmadı.
Sonra Pelkas, o kadar rahat bırakılınca topu Sehiç'in kalesine lamba gibi astı..
Atı alan Üsküdar'ı geçtikten sonra aklına gelen hücumu, 1-0 galipken unutmasaydın, bugün Avrupa yolun garantilenmişti, korkak Palut!.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Bu dünyada ileri gidenler, sabah kalkınca istedikleri hedefe gitmek için mevcut koşullara bakan, bulamazsa onları yapanlardır. George Bernard Shaw
***
TEBESSÜM
- Doktor, küçük oğluma çimento torbasının başında rastladım. Kaşık kaşık ağzına atıyordu. Ne yapmalıyım?.
- Sakın ha, içecek bir şey vermeyin!.
Yorum Yazın