Ne yazık ki artık TikTok diye bir gerçeğimiz var. Her türlü acayipliğin, garabetin, zaafın paraya dönüştürüldüğü bir kontrolsüz mecra...
TikTok geçenlerde Mehmet Ali Erbil'in kazandığı günlük para ile yeniden gündeme geldi. Erbil'in günde 50-100 bin lira kazandığı iddia edildi. Sonradan öğrendik ki, bu meblağ devede kulakmış. "O parayı ben bir saatte kazanıyorum" diyen TikTok fenomenlerine (!) rastladık. Günlük 500 bin lira kazanmayana da fenomen demiyorlarmış aralarında...
Paranın büyüklüğünü bir tarafa bıraktım, "kolaylığı" aklımı başımdan aldı. Adam sabah uyanıyor, gözünün çapağıyla ayna karşısında geğiriyor, 300-500 bin beğeni alıyor. Hediye adı altında gönderilen paraları topluyor. Sonra TikTok hesabında izlenme oranı karşılığında biriken parayı cebine indiriyor ve "Acaba yarın nasıl bir tuhaflık bulsam?" diye keyifli keyifli düşünmeye başlıyor.
Yahu bu memlekette asgari ücretle yerin iki bin metre altında kömüre kürek sallayanlar var. Ben şimdi bunları gören kızımın doktor olmasını nasıl sağlayacağım? TikTok; adalet anlayışını da, eğitim sistemini de tehdit ediyor. Anormal olmak, ahlakı hiçe saymak, sövmek para ediyorsa normal vatandaş niye okulda dirsek çürütsün, neden eşek gibi çalışsın?
Konu geçen hafta Kanal D'deki Neler Oluyor Hayatta programında da enine boyuna ele alındı. Sosyal Medya Uzmanı Deniz Erkin Pürüt, TikTok'taki sistemin (!) nasıl işlediğini tane tane anlattı.
Öncesinde Hakan Ural'ın yaptığı enfes yorum da okullarda ders olarak okutulacak cinstendi. (Kaçıranlara Hakan'ın salı sabahı 10.00 - 10.20 arasında yaptığı konuşmayı şiddetle tavsiye ediyorum.)
Ah Lina... Canım Lina...
Yine Müge Anlı çıkarttı olayı ortaya... Zavallı anne, kayıp iki çocuğunun bulunması için programa başvurmuştu. Biri sağ salim bulundu... Ya diğeri? Üç yaşındaki Lina bebek?.. Gaziantep'te bir işletmenin derin dondurucusunda bulundu cesedi... Üzerinde sigara yanıkları, her yerinde morluklar, darp izleri vardı. Belli ki günlerce işkence gördükten sonra öldürülmüş ve oraya konulmuştu.
Düşündüm, düşündüm, cevabını bulamadım. Bir insan evladı, üç yaşındaki bebeğe nasıl bu eziyeti yapabilir, ona nasıl kıyabilir? Şeytanı bile şeytanlığından utandıran bu vahşet, nasıl olur da bir insanın elinden çıkabilir? Goriller bile hayvanat bahçesinin duvarından düşen bebekleri, diğer hayvanlar zarar vermesin diye bağırlarına basıp, bakıcılara teslim ederken, Lina'ya kıyanları canlılar aleminin hangi kategorisine dahil edebiliriz?
Ah Lina, canım bebeğim... O buzlukta senin için dondurma saklayamaz mıydık?..
Bu filmi çocuklar görmeli
Minika ve Minika Go kanalları Ela'mız doğduktan sonra bizim evin en çok izlenen kanalı oldu. Öyle olunca da Minika'nın Hızlı Ayaklar Olimpiyat Yolunda filminin galasına ailece gitmek farz oldu.
Animasyon film, bizimkinin Minika'da büyük keyifle izlediği Hızlı Ayaklar'ın sinema filmi versiyonu. Atlet Ali'nin küllerinden doğuşu, Trabzon'da bir amcanın nezaretinde olimpiyatlara hazırlanması anlatılıyor. Film, çocuklardaki spor aşkının fitilini de ateşlemeyi hedefliyor. Bu filmi izleyip "Ben de atlet olmak istiyorum" demeyen çocuk olmaz gibime geliyor.
Bu arada asırlık bir hayalimiz de filmde gerçekleşiyor. İstanbul Olimpiyatları... Öyle bir açılış seremonisi resmediliyor ki, tüylerim hâlâ diken diken... Düşünsenize, semazenler paraşütle Atatürk Olimpiyat Stadı'na iniyorlar... Bugün hayal, yarın gerçek... Eminim, o akşam o salonda bu filmi izleyen çocuklardan en az biri, İstanbul Olimpiyatları'nda göğsüne madalya takacak.
Bu arada Manga'nın film için hazırlayıp seslendirdiği Olimpiyat şarkısına bayıldım. Bence ev sahipliği yapacağımız ilk olimpiyatın resmi şarkısı olmalı.
Gaf kürsüsü
Kız öğrenci, Ahmet Davutoğlu'na 10. Türkçe Olimpiyatları'nda Fetullah Gülen'e "Hoca Efendi" diye hitap ettiğini hatırlatınca, Davutoğlu itiraz etti: "Hayır öyle demedim. Ne dediğimi bilirim ben." Ancak bir başka öğrenci, telefonundan o konuşmasını dinletip, "Hoca Efendi" dediğini kanıtlayınca Davutoğlu fena mahcup oldu.
Zap'tiye
Allah bu ülkenin polisini, askerini CHP'nin "gazeteci" saydıklarından korusun!..
Ne demiş?
Atv'deki Ben Bu Cihana Sığmazam'dan bir diyalog: Atakan: Madem ölmedin, niye bir köşeye çekilmedin? Cezayir: "Çekilecek köşe yoktu. Malum, dünya yuvarlak ya..."
Yorum Yazın