Şebnem Bursalı

Şebnem Bursalı

Mail: hfhddj@hotmail.com

Terörün gölgesi değil gövdesi düştü

Yavuz Ağıralioğlu, partisi İP'ten istifa etmeden önce isyanını ve itirazını şu cümleyle özetlemişti: "Terörün gölgesinin düştüğü, askerimizin, bağımsızlığımızın pazarlık konusu yapıldığı hiçbir masada olmamalıyız." Sadece İP için değil, masada terör örgütünün siyasi temsilcisi olduğunu saklamayan HDP ile el ele, kol kola, omuz omuza oturan tüm partiler için geçerli olmalı bu sözler.
Seçimlere Yeşil Sol Parti ismiyle katılma kararı alan HDP, önceki gün açıkladığı seçim bildirgesinde vaatlerini de sıraladı: "Suriye ve Irak'a yönelik askeri operasyonlara son vereceğiz. Türkiye'nin Suriye ve Irak'tan çekilmesini sağlayacağız. KHK ve OHAL kararlarını tüm sonuçlarıyla birlikte iptal edeceğiz." Yani, sınırımızda kurulmak istenen Kürt devletinin önündeki engeli kaldırmak adına askerimizi sınırdan ve sınır ötesinden çekeceğiz. Yani, FETÖ terör örgütüyle iltisaklı olduğu için kamuda işten çıkarılan ve PKK terör örgütüne doğrudan ya da dolaylı destek verdiği gerekçesiyle görevden alınan ya da hapis cezası alan herkesi özgür bırakacağız.
Şunu baştan söyleyelim; "PKK terör örgütü değildir" açıklamasını defalarca eşbaşkanlarının ve tüm sözcülerinin ağızlarından tekrarlayan bir parti için bu vaatler hiç ama hiç şaşırtıcı değil. Hatta, "14 Mayıs seçimleri sonrasında terör elebaşı Öcalan'ın özgürleşme dönemi başlayacaktır. Kürt halkının kendi kaderini belirleme dönemi başlayacaktır. Demokratik Cumhuriyet'i yıkmak için bir başlangıçtır. 100 yıllık Cumhuriyet ile hesaplaşmamızdır" diyen sözcüleri olan bir partiden başka ne bekleyebilirsiniz ki?
Şaşırtıcı olan; Atatürk'ün partisi CHP'nin, milliyetçilik iddiasındaki İP'in, Türkiye'nin demokratik tarihinde önemli yeri olan DP'nin bırakın bu sözlere tepki göstermeyi, aynı masada, aynı yolda, aynı hedefte tam bir ittifak halinde bu partiyle seçimlere gitmeyi kabul etmesidir.

***


KADINI İSTİSMAR ETMEYİN
Başlıktaki keskinlik, kadınlar üzerinden siyasetin çirkinleştirilmesi ve bununla da kalmayıp yalan üzerinden oluşturulmaya çalışılan algı çirkinliği nedeniyledir. Malum, seçimlere artık iki aydan az bir süre kala, sosyal medyadan, anketler üzerinden manipülasyonları sansasyona çevirmek artık birilerinin asli işi oldu ve belli ki önümüzdeki 44 gün için de olmaya devam edecek. Cinsiyet üzerinden her türlü ayrımcılığı, mesleki dayatmayı ve siyaseti kesinlikle reddeden bir kadın olarak, 6284 sayılı yasa, kadın hakları ve şiddetle mücadeleyle ilgili son günlerde yürütülen kara propagandayı da aynı kesinlikle reddediyorum.
Kâh Başkan Erdoğan'ın şahsı, kâh Emine Erdoğan'ın bizzat himayelerine aldığı kampanyalar üzerinden son 21 yılda kadın haklarına yönelik yasal ve anayasal kazanımları görmezden gelmek apaçık YALANCILIKTIR, SAHTEKÂRLIKTIR! Kadın-erkek eşitliğinin 2004 yılında Anayasa'da yerini alması, yasal düzenlemenin zihniyet dönüşümüne yansımasının miladıdır da aynı zamanda. Yıllarca eğitim haklarından mahrum kalan başörtülü kızların okuması için 2007'de üniversiteyle başlayan özgürlük, 2013'te kamuda çalışma ve milletvekili seçilebilmesinin önünü açan düzenlemelerle devam etti.
Kadınları eğitim başta olmak üzere ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi yaşamda hem daha görünür kılmak hem gücünü artırmak adına yapılanlar kadar, kadına şiddetle mücadele için Türk Ceza Kanunu başta olmak üzere yapılan düzenlemeler de cabası. Çarşamba akşam ATV-A Haber ortak yayınında Başkan Erdoğan'a bu konuyu sordum ve tüm tartışmalara son noktayı koydu. Hâl böyleyken artık kadın üzerinden siyaseti de bizleri de istismar etmekten vazgeçmeli muhalefet. Hele ki birinin başında bir kadın genel başkan varken, başta onun bu konuda tavrı ve duruşu olmalı.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar