Terör örgütü PKK-YPG militanlarının, Ankara'nın güvenlik ağının kalbinde bombalı saldırı düzenlemesi, terörle mücadele doktrininde yeni bir aşamaya geçilmesini zorunlu kıldı. Dün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın verdiği ilk mesajın ardından Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Genelkurmay Başkanı Org. Metin Gürak'la "güvenlik zirvesinde" bir araya gelmesini, terörle mücadelede diplomatik ve askeri hareket tarzına ilişkin güncellenen stratejinin ilk adımı olarak görmek gerek. Esasen, çerçevesi daha önce çizilen bu yeni faz, terörü kaynağında kurutma hamlesi ile birlikte terör örgütü ve hamilerinin bağlantılı kapasitesini felç etmeyi de içeriyor.
Bakan Fidan'ın, "Irak ve Suriye'de, terör örgütü PKK-YPG ye ait tüm altyapı ve üstyapı tesisleri güvenlik güçlerimizin meşru hedefidir. Üçüncü taraflara buralardan uzak durmasını tavsiye ediyorum" uyarısını, anlık bir mesajın ötesine geçileceğinin ön haberi olarak da okumak mümkün. Terörle mücadelede klasik unsur ve yöntemlerin dışında uygulanacak önlemler, yakın coğrafyamızda epeyce nasıra basılacağına da işaret ediyor.
Bir başka anlatımla...
Terör örgütünün finanse edildiği bilhassa Suriye sahasındaki rafineri benzeri tesisler, petrol sevkiyatı yapan araçlar artık imha edilecek hedefler kapsamına alınmıştır. ABD üs bölgeleri yakınına kurularak kendini garantiye almaya çalışan terör örgütüne ait eğitim merkezleri, kamplar, mühimmat depoları da vurulacak hassas noktalar arasına girmiştir. Aynı şekilde, YPG'nin sıklıkla kullandığı iletişim sistemleri, kritik yollar, stratejik güzergâhlar ve elektrik bağlantı hatları da terörle mücadelenin öncelikleri arasında değerlendirilecektir.
14 ve 28 Mayıs seçimlerinin oluşturduğu uzun vadeli siyasi istikrar dönemini hazmedemeyen, Karabağ'daki gelişmelerden rahatsızlık duyan, Balkanlar-Kafkaslar-Ortadoğu- Afrika ekseninde oyun kurucu haline gelen Türkiye'ye açık-örtülü operasyon çeken güçler de taşeronları da anladıkları dilden cevabını alacaklardır.
***
ENFLASYONLA MÜCADELEDE 'GEÇİŞ DÖNEMİ' AMA NASIL?
Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan gerek 27 Temmuz'daki enflasyon raporu tanıtım toplantısında gerekse 3 Ekim'de TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'na yaptığı sunumda tüm taraflardan tam puan aldı. Açık, net konuşması, düne takılmaması, risklerin yanında fırsatları paylaşması, hedef odaklı takvim vermesi, samimi beyanları Başkan Hanım'a müthiş kredibilite kazandırıyor.
Ekonomi ile ilgili tüm gelişmelere ve dinamiklere hâkim olduğundan kuşku duymadığımız Sn. Erkan'ın tam açıklık getiremediği veya bu aşamada detayına girmeyi uygun görmediği konular, "geçiş dönemi" olarak adlandırdığı, kendisine ve politika uygulamalarına geniş saha açan bu yeni süreci zorlayacak boyutlar da taşıyor!
Elbette kararlılığı çok mühim. Parasal sıkılaştırma, seçici kredi sıkılaştırması, iç talebi dengeleyici tedbirler tabii ki araçlar arasında.
Bugün... Akaryakıt, doğalgaz, elektrik, tütün mamulleri ve alkol hariç yıllık tüketici enflasyonu yüzde 69'un üstünde ise... Enerji, gıda, alkolsüz içecekler, alkollü içkiler, tütün ürünleri ve altın hariç TÜFE yüzde 69'da seyrediyorsa... Sadece parasal sıkılaştırma, selektif kredi politikası, tüketim hızını yavaşlatma yaklaşımı an itibarıyla gerekli görülse de ileride yetmeyebilir. Hele ki ham petrol fiyatları tırmanır, ihracat pazarlarımızın iştahı kesilirken...
Sn. Erkan'ın değindiği enflasyon ataleti yaşanan eğitim/sağlık/tarım başlıklarında yapısal ve hatta radikal çözümler devreye girmeden, rekabet aksaklıkları giderilmeden, ürün takip modeli işletilmeden, mevsimsel arztalep ayarlamasına gidilmeden, şimdi çekilen faiz silahının menzili ile varılan enflasyon oranı arasındaki olası fark, hepimizi düşünmeye sevk edebilir!
Yorum Yazın