Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, yeniden ve yoğun biçimde sahaya çıkması ile siyasetin yapılma biçimine ilişkin gerçekler de bir kez daha hatırlanmaya başlandı.
Biliyoruz ki muhalefet, konjonktürden yararlanmak için "içi boş erken seçim çağrısında" ısrarcı. Seçimlerin öne alınmasının şartlarını ve bunun mümkün olmadığını muhalefet temsilcileri de iyi biliyorlar. Ama istiyorlar ki suni ittifak bileşenleri konsolide olsun ve Türkiye, "erkenden seçim atmosferine" girsin.
Gel gör ki...
Meydan sanıldığı gibi boş değil. Pandemi şartları nedeniyle evlere kapanan kitlelerin sosyal medya ağları üzerinden manipüle edilebildiği günler geride kalıyor. Sadece, iddia ve iftira siyasetine dayanan, "sosyal medya yıkılıyor" söylemine yaslanan "tek kale siyaset dönemi" kapanıyor. Yaz ayları ile birlikte tüm siyasi partilerin hakiki güçleri ve etkileri ile boy göstereceği reel siyaset dinamikleri hareketleniyor.
Elbette, koşullar iktidar partisi için güllük gülistanlık değil. Kuşkusuz, pandeminin yarattığı sosyoekonomik tahribat var. Aynı şekilde uzun iktidar dönemi sırasında Külliye veya AK Parti çevresine giren, yük almaktan ziyade yük olmaya başlayan kimi simalara ilişkin eleştiriler de mevcut.
Ancak...
Bütün bunların muhalefet ağzından ya da sosyal medya diliyle eriştirildiği geniş kitlelerin, bugünden sonra "yüz yüze siyaset ortamında" edineceği arı duru bilgiler ile vereceği tepkiler her şeyden önemli olacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçen hafta Antalya'da ifade ettiği, dün Hatay'da tekrarladığı sahici siyaset yöntemi, sanal siyasetin karşısında test edilecek.
Türkiye tecrübesi gösteriyor ki...
Seçmen haklıdır. Lakin... Sorunlar ne olursa olsun samimi iletişim, kişi bazında empati ve çözüm odaklı yaklaşım pek çok ezberi bozabiliyor.
Tam da bu nedenle...
Tanıdık, eş dost ziyaretlerine sıkışmış siyasetin, AK Parti için tam saha siyasete dönüşmesi ile ak karadan ayrılacaktır.
***
FETÖ DİASPORASI!
Yazarımız Hilal Kaplan, cuma günkü yazısında dikkat çekti. FETÖ'cüler ile Türkiye karşıtı lobinin gerek Demokrat gerekse Cumhuriyetçi Parti'ye mensup Amerikalı aktörlerinin bir araya geldiği oluşuma işaret etti. Esasen benzer işbirliklerine yakın tarihte Almanya ve İsveç'te de tanık olmuştuk. İşte bu tablo karşısında artık bir "FETÖ Diasporası" geliştiğini kabul etme ve buna karşı strateji geliştirme zorunluluğu gün gibi aşikar. Yukarıda zikrettiğimiz üç ülke başta olmak üzere FETÖ'nün firari kilit isimlerinin çeşitli başkentlerde, bilhassa sosyal medya üzerinden yürüttüğü kamuoyunu zehirleme faaliyetleri ciddiye alınmak durumunda. Aynı şekilde, sivil toplum örgütü görünümlü yapılanmalarla bulundukları ülkelerde siyasetçilere nüfuz etme girişimlerinin de yakından izlenip tedbir alınması kaçınılmaz gereklilik.
Maarif Vakfı sayesinde FETÖ okulları projesini çökertebilen Türkiye Cumhuriyeti, hedef odaklı çalışarak, kadro ve kaynak tahsis ettiği "kamu diplomasisi" ile bu kin ve fitne odaklarının da etkisini kırabilir, kırmalıdır da...
Yorum Yazın