Geçen hafta Fatih Altaylı ile Hakan Ural arasında sert bir polemik yaşandı. Hakan Ural, Kanal D'deki sabah programında Amiraller Bildirisi ve Montrö Antlaşması hakkında yorum yaptı. Fatih Altaylı da Habertürk'teki köşesinde Hakan Ural'ın ortaokul mezunu olmasına ve magazin programı yapmasına vurgu yaparak onu zır cahil olmakla suçladı.
Her gün Kanal D'deki Neler Oluyor Hayatta programını izleyen bir televizyon yazarı olarak öncelikle söylemeliyim ki, Hakan Ural'ın yorum yaptığı, bir magazin programı değil. Adli olaylardan, sanat etkinliklerine, magazin dünyasından, önemli memleket meselelerine kadar son derece geniş bir yelpazede değerlendirme yapılan bir sabah programı. Ayrıca bir yapımın 'magazin programı' olması, eğer hakkıyla yapılıyorsa, onu 'hafifleten' bir unsur asla değildir. Kaldı ki, magazin programı yorumcularının da ülke sorunları üzerine kişisel görüşlerini dile getirme hakkı vardır. Tüm bunların yanı sıra 5 yıldır ülkenin en önemli televizyonlarında program yapma başarısı gösteren Hakan Ural'ın halk nezdinde 'karşılığı' olduğunu da gözlemliyorum. Bu nedenle sevgili Fatih Altaylı'nın bu kez topa fazla sert girdiğini düşünüyorum. Bu yaklaşım, demokrat bir yazarı "Benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi?" çizgisine taşır, Allah korusun... Montrö'yü ve Amiraller Bildirisi'ni, sadece akademisyenlerin tartışabileceğini ileri sürmek, sıradan vatandaşların ağzına bant yapıştırmak, her şeyden önce demokrasinin ruhuna aykırıdır.
Ayrıca... Hakan Ural, konulara iyi çalışıyor. Programa çıkmadan önce okuyor, inceliyor, uzmanlardan görüş alıyor. Ortaokul mezunu olması, bir insanın herhangi bir konuda görüş ileri sürmesine engel olmamalı diye düşünüyorum. Tabii ki eğitim insanı donatır. Ama Anadolu, okul yüzü görmemiş 'bilgelerle' dolu. Örnek mi? Alın size Aşık Veysel... Tabii ki Hakan Ural ile Veysel'i teraziye koyacak kadar aklımı yitirmedim. Derdimin ne olduğunu anlamış olmalısınız diye umuyorum.
Gıdada israf şampiyonuyuz
Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından hazırlanan 2021 BM Gıda İsrafı Endeksi Raporu'na göre Türkiye'de her yıl 11.3 milyon tondan fazla gıda israf ediliyor. Evlerde 93 kilo, restoranlarda 28 ve satış noktalarında 16 kilo yiyecek çöpe atılıyor. Türkiye, dünya genelinde en fazla gıdanın israf edildiği ülkeler arasında yer alıyor.
Dünya genelinde ise her yıl 931 milyon ton gıda israf ediliyor. Bu, küresel çapta tüketime hazır gıdanın yüzde 17'sinin doğrudan çöpe gitmesi anlamına geliyor. Dünya genelinde israf edilen gıdanın toplamı, 40 tonluk 23 milyon kamyon dolusu yiyeceğe karşılık geliyor. Bu kadar kamyonun uzunluğu dünyanın çevresinin yedi katı...
Ramazan ayındayız. Sofraların bereketi, öncelikle israfı önlemekle gelecek, bunu unutmayalım. Yazının finaline ise şu bilindik söz çok yakışacaktır diye düşünüyorum:
"Dünyadaki açlık ve sefaletin nedeni fakirleri doyuramadığımızdan değil, zenginleri doyuramadığımızdandır..."
Yine 'Koca' bir babacanlık
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, 'babacanlığını' bu kez de Athena grubunun solisti Gökhan Özoğuz'a karşı gösterdi. Medyadan izlemişsinizdir, Gökhan, Bakan Koca'nın "Salgının artmasında hepimiz, 84 milyon sorumluyuz" sözüne tepki gösterip, "Ben niye suçluyum? Kendi kendime konuşmaktan psikolojim bozuldu" şeklinde bir paylaşımda bulunup, Bakan Koca'yı etiketlemişti.
Koca, Özoğuz'a yine sosyal medya üzerinden cevap verip, "Suçtan değil, sorumluluktan söz ettim. Tabii ki sizin suçunuz yok ama bunda hepimizin sorumluluğu var. Desteğinizi bekliyoruz" diye son derece hoşgörülü ve makul bir yaklaşım gösterince, Gökhan da yumuşadı ve "Her türlü desteğe hazırım" mesajını paylaşınca iş tatlıya bağlandı.
Daha önce de çeşitli vesilelerle yazdım. Ülkemizin bu musibet sırasındaki en büyük şansı; böylesine babacan, uzlaşmacı, insancıl bir Sağlık Bakanı'na sahip olması. Keşke onun bu tavrı, gerginliğin had safhaya ulaştığı siyaset ikliminin tümüne egemen olsa...
Gaf kürsüsü
Kanal D Haber, İtalya'daki pistte kaza yapan Formula 3 sürücüsünün haberini "Rallici" diye vermesin mi?
Zap'tiye
Kripto paraya yatırım yapanlara şaşırıyorum. Adı üzerinde, 'kripto' işte. Sonradan çıkar oyunu...
Ne demiş?
Seren Serengil, Koronavirüs nedeniyle yoğun bakıma kaldırılan Burak Sergen için, rol aldığı Sadakatsiz dizisine atıfta bulunarak, "İnsanın böyle bir kızı olunca rol de olsa dayanmaz" dedi. Serengil'in paylaşımı büyük tepki topladı.
Yorum Yazın