Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Mail: shjbjdsk@hotmail.com

Tanrı misafiri kovulmaz!

İhtiyar dünya, yüzyıllardır göçün her türlüsünü gördü. İnsanlık tarihi, tabiri caizse tam bir göçler tarihi. Tarihçilerin anlattığı kadarıyla; Sümerler Asya'dan Mezopotamya'ya, Etrüskler Asya'dan Avrupa'ya, Anglo-Saksonlar, Gotlar, Germen Kavimleri Asya'dan Avrupa'ya göçmüşler. Boşuna dememişler koskoca kavimler göçü diye, şimdi baktığımızda her biri Avrupa'nın yeni sahibi.

Öte yandan Türk kelimesi göç ile birlikte anılırmış. En meşhur göçebe kavim olarak tarihe adımızı yazmışız. Asya'nın bir ucundan, Avrupa'nın ortalarına kadar göçen Türk kavimleri var. Açıkçası biz de yerimizde pek durmamışız. Her göçün bir sebebi var, kimisi afetlerden kimisi kuraklıktan kaçar, bazen de zalimlerden kaçar insanlar, zulmün hüküm sürdüğü topraklarda, artık ne yaşayacak ne de yaşatacak insanca günleri kalmadığı için kaçar.

Doğrusu, kendilerine haksızlık eden kimselere, melekler canlarını alırken: "Neden bu durumdaydınız?" derler. Onlar: "Biz yeryüzünde mustaz'af kimselerdik" derler. Melekler: "Allah'ın arzı geniş değil miydi, hicret etseydiniz ya!" derler. İşte bunların yeri Cehennem'dir. Orası ne kötü bir yerdir. (Nisa Suresi 97. Ayet)

Ayette de söylediği gibi, zulme uymak zorunda kalmak yerine, seçilmesi gereken hicret etmek... Her köşesi ayrı cennet Anadolu'muz, kavimler için zaten cazibe merkezi olduğu gibi, aynı zamanda geçiş göç güzergahı. Göçün elzem olduğu ülkelerin yaşanamaz hale geldiği dönemlerde, her zaman kucak açmış Anadolu. Osmanlının son dönemi Çerkes Göçü, Balkan Göçü, bu iki unsur da Anadolu'nun yeniden inşasında büyük rol oynamış.

Göçün kaçınılmaz olduğu coğrafyamızda, entegrasyonda yetersiz kalınması istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Zaten uluslararası camiada ortalık karışık, bu karışıklıkta bizim de içimizde bocalamamızı isteyen çok. İlk akla gelen içerinin kaşınması, en kullanışlısı da etnik kaşıma. Mazluma git dememek, hem örfümüzün hem dinimizin gereği, fakat gelenleri buranın nizamına sokmak da devlet olmanın gereği.

Bazı ahlaki suça karışmış ve toplumun kırmızı çizgilerine dokunan davranışlarda bulunmuş mültecilerin, sınır dışı edildikleri haberleri geliyor. Bu tıynette olan adamların ülkede barındırılmaması güzel bir şey, fakat caydırıcılık hususunda yetersiz mi kalıyor acaba? Adam, zaten kendi ülkemde değilim en fazla sınır dışı edilip, başka bir ülkeye mi giderim, diyor, Uluslararası hukuk mu eli kolu bağlıyor, bilmiyorum. Ahlaki suçlar toplumumuzun kırmızı çizgilerindendir. Kaşınacak yara bırakmamak için, bu tip olaylarda daha caydırıcı cezalandırma yöntemlerine gidilmelidir. Yalnızca sınır dışı, yeterli caydırıcılıkta olmayabilir. Her zaman göçlerin durağı olan bu coğrafyaya ve topluma gelenlerin katkı sağlaması ve entegrasyonu başarıyla sağlanmış. Nasıl olduğunu, kendi tarihimizde bulabiliriz.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar