Okan Müderrisoğlu

Okan Müderrisoğlu

Mail: dfdgdgd@hotmail.com

Taktik nükleer silahların gölgesinde güvenlik arayışı!

Küresel sistemin "dikişleri atıyor!" Uluslararası hukukun ve kurumlarının, bu çağda askeri güç kullanımı yoluyla değiştirilmesi ve bunun giderek normalleştirilmesi Ukrayna'nın, Rusya tarafından işgalinin özünü oluşturuyor. Bilhassa Rusya'nın, NATO blokuna karşı "nükleer silah" kartını açması, geleceğin dünyasını şekillendirecek kritik bir hamle oldu. Ukrayna krizi çözülse bile, güvenlik katmanını güçlendirmek isteyen devletler, caydırıcılık için "taktik nükleer silah" edinme arayışına girebilecekler. Ya kendileri üretmeyi deneyecek ya da bu konuda kapasite geliştirmekte olan ülkelerle şaşırtıcı işbirliklerine yönelecekler. Malûm, bölgesel çapta etkili, stratejik ve askeri hedeflere yöneltilebilen kısa ve orta menzilli başlıklar taktik nükleer silah sınıfına giriyor. Soğuk Savaş yıllarının "dehşet dengesi" aracı olan nükleer füzelerin, 21. yüzyılda imha edilmesi bir yana, yeniden ülkeler için ihtiyaç haline getirilmesi başlı başına bir mesele olarak karşımıza çıkıyor.
Daha önce de yazdık.
Rusya, Kırım dâhil Ukrayna'da işgal ettiği topraklardan çekilmeli ve NATO'ya karşı "güvenlik teminatı" beklentisini masada karşılamanın yollarını bulabilmeli.
Lakin... Ukrayna'nın işgali nedeni ile Rus sanatçılarının, sporcularının hatta takımlarının cezalandırılması, oligark da olsalar para akladıkları biline biline Avrupa ülkelerine yatırıma çağrılan isimlerin varlıklarına el konulması da "kuralsız global düzenin" tipik bir yansıması.
Kremlin yönetimini dize getirmek için uygulanan mali önlemlerin anlaşılabilir yanları olsa da tüm Rus halkının topyekûn cezalandırılması aynı ölçüde anlaşılabilir değil.

***

Ukrayna'daki işgal ve artan insani dram, Kiev'in yarım yamalak silahlandırılması, Avrupa'nın kendi evinin dibindeki yangını, komşunun bahçesinde karşılama yaklaşımı ile aşılamayacak. Ve sarsıcı artçı şoklarla ilerleyecek.
Bugün gelinen noktada...
 Moskova'daki tüm karar alıcıların kapsamlı işgal planına sıcak bakmadığı, devlet kurumları arasında katışıksız uyum olmadığı anlaşılıyor.
 Rusya'nın, bir şok dalgası ile üç günde Kiev'e ulaşma ve Zelenski yönetimini devirme stratejisi çökmüşe benziyor. Bunda, Rus Genelkurmayı'nın savaş planlaması ile savaşa sürdüğü kara gücünün kabiliyeti ve lojistik koordinasyonuna kadar birçok açık nokta gözleniyor.
 Yaptırımları göze alan Rusya'nın, plan güncellediği ve Kiev üzerinde baskı kurarken esasen Ukrayna'nın denizle bağlantısını kesme, ağır sanayi tesislerinin bulunduğu kentleri ele geçirme, enerji ve su kaynaklarını kontrol etme planına yöneldiği, bu yolla el artırarak farklı bir pazarlık aşamasına geçtiği görülüyor!
 Bence en kritik hususu ise Suriye'deki modelin Ukrayna'ya da uygulanabileceği yanılgısı oluşturuyor. Doğu Guta'da, Halep'teki bombardımanlarla taş üstünde taş bırakmayan Rus ordusu aynı savaş yöntemini dünyanın gözü önünde Ukrayna'da kolaylıkla yapamıyor. Suriye'de, güya cihatçı (!) teröristlerle savaştığını söyleyen Rusya, bu nedenle Batı'dan örtülü destek dahi alırken o günlerde Şam, Avrupa'dan çok uzakta görünüyordu. Oysa şimdi, Avrupa Birliği de güvenlik doktrinini değiştirme, Alman savaş makinesinin çarklarını yeniden işletme, Trans Atlantik İttifakı'nı güçlendirme noktasına geldi.
Elbette...
Türkiye'nin özgün konumu da çok mühim. Bir yandan AB ve NATO ile müttefiklik bağları diğer yandan Ukrayna ile tesis edilen stratejik işbirliğinin somut sonuçları ve nihayet Rusya ile savunmadan enerjiye, tarımdan turizme kadar derinlik kazanan bağların kapsamı Ankara'yı dengeli ve dikkatli politikalar uygulamayla zorluyor. Şu ana kadar başarıyla sürdürülen bu duruşun, Ukrayna'daki çatışmanın dozu azalıp, sivillerin üçüncü ülkelere transferi gerçekleştikten sonra nitelik değiştirebileceği ve "yaptırımlar delinebilir" iddiası ile bir tür baskıya dönüşebileceği de hesap edilmeli!

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar