Malum, İstanbul'da boş taksi bulmak, yolda külçe altın bulmak kadar zor. Uygulama yardımıyla garantili taksi çağırma yöntemini ise Atv Haber sayesinde öğrendim.
Buse Özübek uzun süre Beyoğlu'nda internet uygulamasından taksi çağırdı ama aldıran taksici olmadı. Sonunda yanındaki erkek arkadaşı, hesabındaki ismini El Ethemi olarak değiştirip profiline de bir Arap şeyhinin fotoğrafını ekleyerek yeniden taksi çağırdı. Bu kez taksi iki dakika içinde yanlarındaydı.
Bu paylaşım sosyal medyada viral olunca Atv'nin acar muhabiri Yavuz Oymak işin peşine düşüp Buse'yi buldu. Beraber Sultanahmet'e gitmek için Osman Yalçın ismiyle uygulamadan taksi çağırdılar. Taksici yarı yoldan geri dönüp "Kusura bakma kardeşim buraları bilmiyorum, kafam karıştı, iptal ediyorum" diye mesaj gönderdi. İkili bu kez bir Rus ismi uydurup Polina Oborin adıyla yeniden taksi çağırdı. Bu kez taksileri şıp diye geldi... Yıllar önce bu sütunlarda "Taksi çevirebilmek için Arap kefiyesi takın" diye yazmıştım. Belli ki bu iş artık espri olmaktan çıkmış...
Peki ya milletvekilleri?
Yürürlüğe giren yeni tasarruf tedbirlerini her hücremle destekliyorum. Hatta geç bile kalındığını düşünüyorum. Eminim bu tedbirler kısa sürede ekonomimize katkı sağlayacak ve en sonunda vatandaşın cebine de yansıyacaktır.
Yalnız, bir maddeye kendimce muhalefet şerhi koydum. TBMM'nin bu tedbirlerden muaf tutulmasına...
Milletvekillerinin kamuda görev yapan diğer kişilerden ne farkı var? Onlar da bizi temsilen kamuya hizmet eden kişiler değil mi? Üstelik aralarında koca bir yılda üçdört kez Meclis'e gelen, iki el kaldırıp eşek yüküyle maaş alan, son model otomobillerle gezip, lüks lojmanlarda kalan, Meclis lokantasında 34 liraya Çökertme Kebabı yiyen, hayat boyu tüm sağlık giderleri devlet tarafından karşılanan, 6 ay görev yapsa bile ömür boyu üst kademeden emekli maaşı alanlar var.
Milletvekili olsam, beni buraya gönderen milletime örnek olmak için kemer sıkmaya halkın meclisinden başlardım. "Madem kamuda tasarruf tedbirleri uygulanacak, bir memur olarak ben de üzerime düşeni yapmak zorundayım" derdim.
Bakalım içlerinden biri çıkıp da, "Ben tasarruf tedbirlerine destek olmak için tüm bu haklarımdan feragat ediyorum" diyebilecek mi?
"Yeşilçam bitti"
Bu söz bana değil, değerli aktör, yaşayan Yeşilçam efsanesi Ediz Hun'a ait.
Verdiği bir röportajda kaçınılmaz sonu yüreklilikle dile getiren Ediz Hun "Yeşilçam sineması bitti, yok artık. Son geriye kalanlar da bizleriz. Bizlerden sonra da maalesef kimse kalmayacak. Çünkü zaman geçiyor. En yaşlı dördüncü benim. Birinci Ahmet Mekin, 1932'li galiba. Sonra İzzet Günay var, çok kibar bir adamdır. İzzet 1934'lü. Sonra Göksel Arsoy var, 1936'lı. Ben de 1940'lıyım. Benden sonra da bir Kadir İnanır kaldı. Tarık Akan rahmetli oldu. Kimse kalmadı. Hanımlardan da Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit ve Filiz Akın var" diyerek Yeşilçam sinemasından geriye çok az kişinin kaldığını söyledi.
Kültür, sanat ve sinemayı işleyen onca televizyon kanalımız var. Başlarında da TRT 2 geliyor. Acaba yukarıda sayılan isimlerin her biri için bir biyografik belgesel hazırlansa ve henüz hayattayken onlara sevgimizi, saygımızı, minnetimizi ifade edebilsek, nasıl olur?
Keşke yaşayan değerlerimizi koruyup kollayacağımız, onları pamuklara sarıp saklayacağımız bir sığınak olsaydı.
Zap'tiye
Uygulanan ambargo nedeniyle Cumhurbaşkanı'nı hurda helikopterle uçurmak zorunda kalan İran, bu haliyle mi ABD'ye kafa tutacak?
Şeref kürsüsü
Cannes'daki kırmızı halı üzerinde siyah, beyaz ve yeşil renkli kıyafetiyle Filistin bayrağı oluşturan cesur yürek Kate Blanchett'e helal olsun.
Ne demiş?
"Etsiz hayat, çaysız simide benzer..." (Atv Haber'de mikrofon uzatılan kebapçıdaki adamın sözleri)
Yorum Yazın