‘Dış politikada önyargı ve duygusallık olmaz…’
Ortadoğu’yu adeta kan gölüne dönüştüren Arap Baharı etkisini tüm ülkelerde bitirirken Suriye’yi bitmeyen bir savaş ile karşı karşıya bıraktı. Suriye iç savaşı 2011 yılından günümüze bir iç savaş olmaktan çıkmış çok uluslu bir savaşa dönüşmüştür. Geçen onbir seneye rağmen savaş giderek daha da kaotik bir hale gelmiş lakin bu güne kadar ise henüz barış gelmemiştir. Rusya Ukrayna Savaşı’nın devam ettiği bugünlerde Ankara, Moskova ve Tahran’ın ortak kararları ile Suriye’nin toprak bütünlüğü (Ankara’nın kırmızı çizgisi) korunmak şartı tüm tarafların barış için taşın altına elini koyması gerektiği ve bu doğrultuda birçok noktada birlikte hareket edileceği alanında mutabık kalındı. Barış için alınan bu ortak kararlar bazı grup ve ulusların işine gelmediği için hemen atağa geçtiler. Önce komşumuz Irak’ta PKK terör örgütü 9 sivili katletti ama Avrupa, ABD ve birçok ülke basını TSK’ya mal etmeye çalıştı. Akabinde Irak’ta halk Bağdat’ta bulunan Türkiye Büyükelçiliği önünde gösteriler; Musul’da ise konsolosluğumuza uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Bu gelişmeler devam ederken Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 13. Büyükelçiler Konferansı'nda Suriye konusunda yaptığı açıklamada, "Suriye içinde belirli ajandası olan teröristleri temizlemek için bu operasyonları yapıyoruz. Astana'nın amacı bu sorunu çözüme kavuşturmak. Bunun yolu da diplomasi masasından geçiyor. Muhalefetle Suriye rejimini bizim bir şekilde anlaştırmamız lazım. Aksi takdirde anlaşma olmaz. Artık 11 yılı geçti. Çok insan öldü, çok insan ülkesini terk etti. Bu insanlar ülkesine dönmeli. Bunun için kalıcı barış olması lazım. Ateşkes olmadan yeniden inşa konusunda kimse yardım etmek istemiyor. Bu konuda çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız" ifadelerini kullandı.Dışişleri Bakanı MevlütÇavuşoğlu'nun açıklamasından sonra Suriye Milli Ordusu'nun (SMO) kontrolünde olan Azez ve Cerablus bölgelerinde hareketlilik yaşandı. Biranda binlerce Suriyeli bir araya gelerek gösterilere başladılar. Bir grup gösterici Türk bayraklarını yaktı. Aynı gruplar Türkiye'nin terörden arındırdığı bölgelere saldırdılar ve yıllardır büyük emekler vererek yapmış olduğu hizmetlere zarar verdiler. Birçok kentte Türkiye karşıtı slogan atan muhalifler, Esad ile barışmayacaklarını ileri sürdü.Muhalifler tarafında bu hadiseler yaşanırken,2011 yılından beri ilişkileri oldukça gergin hatta aralarında adı konulmamış bir savaş olan Türkiye ve Suriye nasıl olurda barış yoluna girerler dercesine barış karşıtı bir üst akıl devreye girdi. Ankara ile Şam yönetiminin görüşme olasılığının ‘sadece konuşulduğu’ bir evrede bile ortalık her nedense birdenbire ayaklanmıştı. Öyle ki Türkiye’nin barış ve huzur için tesis ettiği harekât alanlarında, hemen ardından terör örgütü YPG/PKK’nın sahadaki entrikaları, tahrikleri, Rejimle karşı karşıya getirme çabaları, bunun üstüne her an devrede olan terör örgütü YPG/PKK medyası ile onların sevicilerinin yalan ve yanlış haberler yaymaları. Bununla birlikte en büyük muhalif grup Suriye Geçici Hükümeti'nden yapılan açıklamada‘‘Beşşar Esad rejimini alaşağı edene ve Suriye halkının özgürlük ve onur hedeflerini gerçekleştirene dek mücadele vermeye devam edileceği’’ vurgulandı. 2011 yılından beri Suriye’de, rasyonel ulusal çıkarlara göre değil BeşşarEsad’ın gitmesini esas alarak strateji geliştirildiği için hatalar kaçınılmaz olmuştur.Peki kim neden SURİYE BARIŞI’nı istemez? Kendimce birçok sebep var ama 10 yıldan uzun bir süredir Suriye meselesine hakim olan biri olarak önemli birkaç nedeni sizlerle paylaşmak isterim. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ve dünyanın neredeyse tüm ülkelerinin Ukrayna'yı desteklemesi ama kimsenin savaşı durdurmak için çaba sarf etmediği bir dönemde Rusya yaşananlardan ötürü askeri açıdan ciddi şekilde zayıfladı. Ukrayna cephesi sıcaklığını korurken Rusya'nın Suriye'de mukavemet kabiliyeti çok çok sınırlı bir hal almıştır. Bu da diplomasi dinamiğimi değiştireceği gibi barış için atılacak adımları hızlandıracaktır. İran, Rusya ve Türkiye barış için uğraş verirken 11 yıl boyunca birçok insan hakları ihlalinin gerçekleştiği milyondan fazla insanın öldürüldüğü ve bu ölümlerin işkence ve her türlü insan hakları ihlaline maruz kaldığı Suriye’de ABD, AB, BM ve diğer uluslararası güçler neden suskunlar? Bu güç grupları aslında Suriye dahilOrtadoğu’nun kalbinde modern dünyanınsömürgesini kurdular.ABD lojistik ve eğitim desteği vererek Ortadoğu’nun her noktasında kullanabileceği bir kara ordusu(ABD’nin müttefikim dediği bebek katili PKK/YPG terör örgütünden bahsetmekteyim.)oluşturdu. Barış onların işine gelmeyecektir. (Rusya’da masum değil tabii…Beşşar Esad iç savaşın başlaması ile Rusya’dan aldığı desteğe karşılık tüm kıyı şeridini ve limanları 50 yıl boyunca Rusların bölgede kalmasını onaylayarak bin yıllık hayalleri olan sıcak denizlere ulaşmasını bir çırpıda gerçekleştirdi…)Ayrıca silah tüccarları ve uyuşturucu baronları adeta cirit attıkları Suriye’de barış istemezler. Suriye’de on yıllarda beri yaşananlar PKK ile birlikte birçok devletin uyuşturucu kaçakçılığı yaptığını kanıtlıyor. Son yıllarda her türlü uyuşturucuyu kaçak yollarla ihraç ediyorlar ve en yaygın bulunanı da captagon’dur. Terör örgütü PKK ve yandaşlarının bu yoldan geliri milyarlarca doları buluyor. Uyuşturucun bir kısmı Akdeniz üzerinden kalanıise Fars Körfezi'nden gönderiliyor. Bu ticaret neredeyse tüm silahlı gruplar (terörist, muhalif, resmi ) ve müttefiklerine büyük bir yasadışı gelir sağlıyor. Ondan olsa gerek uluslararası aktörler çok basit şekil ve yöntemlerle uyuşturucu ile mücadelede başarılı olmaları gerekirken sanki elleri, kolları bağlanmış şekilde seyirci olmaktalar…(rant büyük olunca sus pus olanlar üç maymunu oynamaktalar…)Türkiye iç savaşından beri Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanadır. Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğünün korunması ve Suriye topraklarında asla bir terör devletinin kurulmasına müsaade etmeyeceğini dile getirmiş ve bu alanda somut adımlarda atmıştır.Suriye’nin geleceğine Suriye halkı karar verecektir. Türkiye, bu süreçte Suriye halkına verdiği desteği sürdürmektedir.
Dr.İmbat MUĞLU
Yorum Yazın