Her gün hem kendimle hem de ülkemizle ilgili düşünmek ve bunu yazıya dökerek paylaşmak suretiyle faydalı olmayı umuyorum.
Ülkemizin; yönetimde, ekonomide, eğitimde, hukukta, sağlıkta ciddi yapısal sorunları var. Bu sorunların çözülmesi günlük siyasi hesapların dışında devletin ayakta kalması ve gelişerek varlığını devam ettirmesi bakımından önemlidir. Çağın şartlarına uyum sağlayamayan devletler geçmişte olduğu gibi günümüzde de yok olmaya mahkumdur.
Bu durum açık bir gerçeklik olarak karşımızda iken sorunların esasına ilişkin olmayan siyasi polemiklerle gündemimiz meşgul edilmektedir. Siyasi dedikodular hep bir belirsizlik ve kaos ortamı oluşturarak güven duygusunu zedeliyor. Geleceğe dair umut ve güven azaldıkça toplum ve devlette içten içe çürüme başlıyor.
Asıl sorunlara yönelik bir iki kelam edecek olsam, gündemin dışında ilgisiz sözler ediyormuşum gibi geliyor. Gündemle ilgili yazacak olsam sabun köpüğü gibi ertesi gün hükmü kalmayacak bir sürü söz cürufu üretmişim gibi geliyor.
Acaba suni gündemlerin oluşturulması asıl sorunların üstünü örtmek bir kamuflaj malzemesi olarak mı kullanılıyor? Türkçemizde “gürültüye getirilmek” diye bir deyim var. Acaba gürültüye mi getiriliyoruz. Belki deyimin nereden geldiğini öğrenirsek içinde bulunduğumuz durumu da açıklığa kavuşturmuş oluruz.
Bir zamanlar askeri okullarda hafta sonu tatili perşembe günü öğleden sonra başlar, öğrenciler okulun bahçesinde toplanırmış. Okulda bir hafta içinde oluşan olaylar hakkında bilgi verilirmiş. Akabinde hafta sonu izinsiz kalanların ve ceza alanların isimleri okunurmuş. Her ismi okunan öğrenci herhangi bir şey diyemesin, konuşamasın, itiraz edemesin diye isim okunduktan hemen sonra boru ve trampet çalınırmış. Böylelikle kimse sorununu söyleyemez, mazeretini bildiremez, itirazını yapamaz gürültüye getirilirmiş.
Zaman zaman gerçek sorunları dile getirmememiz için suni gündemlerle gürültüye mi getiriliyoruz diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.
Yorum Yazın