CHP'yi sol sanan, hele hele İmamoğlu'na falan solcu diye oy verecek olanlar bu yazıyı okumasınlar.
Çünkü bunlar "umutsuz vaka" ve ne desen iflah olmazlar.
Sözümüz akıllı uslu insanlaradır...
Türkiye'nin alacağı biçim üzerinde her türlü "spekülasyon" yapılıyor, her türlü "kombinasyon" konuşuluyor ama bu denklemlerin hiçbirinde sol yok.
Koşulmuş oldukları Kürt milliyetçiliğini sol sananlar da yazının burasında okumayı bırakabilirler.
Başlıktaki soruya verilecek doğru cevap "Ne zaman vardı ki?" de olabilir.
Oyu hiçbir zaman yüzde 3'ü geçemedi, ama altmışların sonları, yetmişlerin başları ve sonlarında öyle bir fırtına kopardılar ki...
Sesi çok çıkan kalabalık görünür.
12 Eylül'de kaçacak delik arayacaklar darbeden önce "Ha geldik ha geliyoruz" diye şişiniyorlardı...
***
Türk solu yıkılalı kırk, Sovyetler Birliği yıkılalı otuz sene oldu.
Ne dünyada ortaya çıkabildi "yirmi birinci yüzyılın solu" ne de Türkiye'de.
Türkiye'de çıkamazdı, çünkü bizde fikir hareketleri "ithalatçılığa" dayalıdır. Batı'da bir düşünce doğacak ki bizimkiler de onu alıp benimsesinler.
Hiçbir yeni strateji ve taktik üretemediler.
"Sosyalizm ölür mü canım, sosyalizm hiç ölmez" diye mezarlıkta ıslık çaldılar.
En aklı başında geçinenlerinin bile tavsiyesi "bilgisayar kullanın" gibi basitliklerden ibaret kaldı.
Çevreyi temiz tut, yeşili koru...
Bunlar, azıcık kafası çalışan her sağcının da altına imzasını atacağı genelgeçer laflardı.
Sol, o korkunç Sovyet fiyaskosunun ardından toparlanamadı.
Türkiye'de solcu geçinen "bürokrat vesayetçileri" de halka suna suna "yoksullukta eşitlik" gibi çıkmaz sokaklar sunabildiler.
Sol kendini "Kemalist dikta özleminden" de kurtaramadı.
Devlet kapitalizmini solculuk sanmak da bunların hastalıklarından biridir.
Solun ne Türkiye'nin yapısından haberi oldu, ne sınıf özelliklerinden, ne halkın umut ve beklentilerinden... Ne işçiyi tanıyorlardı hele ne de köylüyü...
Sol, ezberlerini gözden geçiremedi.
Kendine yeni ezberler de uyduramadı.
Çok sevdiği "özeleştirinin" yanından bile geçemedi.
Hastalıklarına çok bağlı olduğu için de onlara sıkı sıkı sarıldı, bölünmeyi ve birbirini yemeyi sürdürdü.
İki farklı komünist grubunun Ankara'da birbirine bıçak çekmesi hem komik hem trajik bir magazin haberidir.
Sorarsan "devrim yakındır" bile diyebilirler.
Kürt milliyetçileri de Türk safdillerini böyle keklemiyorlar mı?
***
Zavallılığın doruk noktası: Bir zamanlar yeri göğü titreten, anlı şanlı DİSK, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, şimdi eylem niyetine "para isteriz" diye ağlamaktan öte bir şey yapamıyor.
Yorum Yazın