Bu satırları yazdığım saatlerde çevremiz iyiden iyiye ısınmaya başladı, ateşin harını yüzümüzde hissetmeye başladık!
Neden mi bahsediyorum?
Ukrayna Rusya gerginliğinden...!
Oyun kuranlar, Irak, Suriye, Libya, derken sıraya Ukrayna 'yı aldılar!
Durum gösteriyor ki, bu gidişat sadece Ukrayna ile kalmayacak, korkarım Kafkasya'yı da saracak!
Rusya'nın dillendirmesine de bakacak olursak, işin içine Başkanları da katacaklar gibi...
İmdi!
Bu gidişatın yakacağı ülkelerin başında, Türkiye gelecek desem, birileri kalkıp, "Bize ne... " diyecek!
Demezler demeyin, dün Irak, Suriye için, "Ortadoğu bataklığı", Libya için de "Bizim Libya çöllerinde ne işimiz var?" dedikleri gibi!
Oysa, Libya'nın dünün Trablusgarp 'ı olduğunu ve orada da Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın bir gözünü kaybettiğini, kimseler bilmiyor bilenler de bile bile bilmezden geliyor!
Bağdat'ın, Şam'ın bin yılı aşkın Türk vatanı olduğunun bilinmemesi, bilenlerin de bile isteye bilmezden gelmesi gibi...!
Peki, ya Ukrayna?
Gözümüzün içine baka baka Kırım gitti!
"Dilde birlik, fikirde birlik, işte birlik" parolasının ateşlendirildiği Gaspıralı İsmail'in memleketi, var olduğu günden beri Türk vatanı olan Kırım!
Kafkaslar'ı anlatmaya gerek var mı, bilmem?
Baştan sona Türk vatanı...
Bütün bu olan bitenler öyle bir anda oldu ki...
Karabağ'da son iki yüzyılın zaferini kazanmışken...
Türk Devletler Teşkilatı kurulmuşken...
Suriye, Irak, Libya'da Türk askeri varken...
Suriye, Irak, Libya' da iyi kötü Rusya ile bir nebze de olsa birbirimizi anlıyorken...
Peki, nasıl gelindi bugünlere?
Aslına bakarsanız, ABD binlerce tır dolusu silahı, önce eli kanlı PKK'ya sonra da burnumuzun dibine bir başka Türk vatanı Dedeağaç'a, bugünler için yığınak yaptı!
İşin bir başka yanı da, ülkemizin Ukrayna ile özellikle sanayi, savunma sanayi ile ilişkisi!
Bütün yazdıklarımın neticesinde, hedefte Ukrayna gibi görünse de asıl hedefe konulan ülke Türkiye!
Öyle bir oyun kurdular ki, tabiri caizse bir taşla birkaç kuş vurmanın peşindeler.
Irak, Suriye, Mısır ile kalınmayacağını, er ya da geç ateşin Kafkaslar'ı saracağını, merhum Türkeş'ten kırk yıl öncesinde kırk kez dinlemişimdir!
Sayın Cumhurbaşkanımızın da tüm gayreti, bu oyunu görüp ona göre strateji geliştirmeye çalışmaktı.
Olayların bugünkü bu hale gelmemesi için her iki tarafa arabuluculuk teklifinde bulunduğunda, ilk itirazın ve itibarsızlaştırmanın içimizdeki siyasilerden gelmesi ise, bir başka enteresan durumdur!
Hülasa, Türkiye'nin güvenliği sınırlarımızdan başlamıyor, Afrika'dan Viyana'ya, Viyana'dan Türkistan'a uzanmakta.
Bunu idrak etmediğimiz müddetçe de ağır bedeller ödememiz, işten bile değildir!
Yorum Yazın