Risk analizini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan paylaştı. 2023 seçimlerine gidilirken, seçmen davranışları üzerinde etkili olabilecek, iç ve dış muhalefet odaklarınca kullanılabilecek tehditleri dört başlıkta topladı.
1- Ekonomi. Bu konuyu, "hayat pahalılığının önlenmesi" olarak özetleyebiliriz. 2- Suriyeli sığınmacılar. Gerek seçmen yapıldıkları gerekse sosyolojiyi bozdukları iddiası belli ki önümüzdeki dönemde ısıtılacak. 3- Diplomasi. Sn. Cumhurbaşkanımız; dış politikadaki cesur hamleleri, Körfez ülkeleri, İsrail ve Mısır'dan sonra Suriye ile ilişkileri normalleştirme sürecini açıktan hedef alan çıkışları, Yunanistan kaynaklı güvenlik sorunlarını, Türk dünyası ve Afrika açılımlarını sekteye uğratmaya yönelik faaliyetleri öncelikle ele alıyor. 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan küresel sistemin çatırdadığı bir ortamda, "Girişimci ve İnsani Dış Politikası" ile takdir toplayan ve global sistemi sorgulaması ile dikkat çeken Türkiye'nin, bu hızını kesmeye ve içeriye yansıyan olumlu havayı dağıtmaya dönük atakların gelebileceği hesap ediliyor. Sn. Cumhurbaşkanımız, TİSK Genel Kurulu sırasında değindiği risk unsurlarının dördüncüsünü bizzat isimlendirmedi ama konuşmasının akışından o başlığın "Terörle mücadele" olduğu gayet net anlaşılıyordu. "Terörü kaynağında kurutma, tehdit nerede ise orayı hedef kabul etme, sivil hassasiyetini gözetme, uluslararası hukuktan doğan meşru hakları savunma ve gerektiğinde her türlü dışsallığı göze alarak kendi göbeğini kendi kesme" biçimde çerçevelenebilecek doktrin sonuna kadar takip edilecek.
Sn. Cumhurbaşkanımızın, "Türkiye'yi istikrarsızlaştırma, ekonomik kırılganlığın fay hatlarını tetikleme, toplumun geleceğe güvenini sarsma" şeklinde dizilebilecek tehlikeleri, dış terörü şehirlere taşıma planlarını anlık olarak masaya yatırdığına ve bu tezgâhları bozmak üzere siyaset dili geliştirdiğine, devlet dinamiklerini harekete geçirdiğine kuşku yok.
Kanımca, bu dörtlü risk tablosuna bir ek daha yapmak gerek. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın hassasiyetle büyüteç altına aldığı psikolojik harekat denemeleri ve sistematik dezenformasyon kampanyaları da kritik önemini korumakta.
Bakınız, TBMM'deki bütçe müzakereleri gösterdi ki...
Tahrik, provokasyon, yalanla bezeli anlatım bolca sahnelenecek. TBMM, çalışmalarına ara verdiğinde ise bilgi kirliliği pandemisi Ankara'dan tüm Türkiye'ye yayılacak.
Bu vesile ile...
Kadına şiddet, spor sahalarında şiddet, TBMM'de şiddet... Ülkeyi şiddet sarmalında gösteren her türden kaba kuvveti en güçlü şekilde kınıyor ve reddediyoruz. Ve Cumhurbaşkanımızın Türkiye Yüzyılı Vizyon Belgesi'ndeki çağrısını yineliyoruz:
"Gelin, ülkemizi herkesin kendi yankı odasından çıkıp birbirini dinlediği, birbirini anladığı, birbirine saygı duyduğu bir yer haline getirelim!"
***
MERKEZ BANKASI BAŞKANI KAVCIOĞLU NE DEDİ?
Önceki akşam, TRT Haber'de Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu ile canlı yayında idik. Gözlemlerimi ve aldığım mesajları aktarmam gerekirse...
Başkan, ilk günlerdeki tutukluğu büyük ölçüde üzerinden atmış. Ancak, piyasa aktörleri ile vatandaşa hitap arasında biraz daha ince ayara ihtiyacı var.
Türkiye Ekonomi Modeli 'ne ve Merkez Bankası'nın yeni rolüne sonuna kadar inanıyor. Eleştirilere kulak veriyor ama çok da takılmıyor.
Para politikasını bundan sonra faizden ziyade makro ihtiyati önlemlerle sürdürmeye kararlı olduğunu açıkça ilân ediyor.
Liralaşma politikasına kendisini adamış görüyor. Öyle ki yakın zamanda bankaların portföyündeki atıl dövizlerin Merkez Bankası'na akışını teşvik edecek bir dizi tedbir daha yolda.
Ve en mühim husus, enflasyon. Aralık-ocak dönemine özgü ve baz etkisine dayalı enflasyon düşüşünü kabul ediyor ama geçen yıldan bu yana alınan tedbirlerin olumlu etkisinin Şubat 2023'ten itibaren hissedileceğini savunuyor.
Sözün özü...
Merkez Bankamız birinci derecede fiyat istikrarından sorumlu. Ama finansal istikrar, ekonominin büyüme performansı, katma değerli üretim ve sürdürebilir istihdam da karar ufkunun merkezinde yer alıyor.
Yorum Yazın