Hıncal Uluç

Hıncal Uluç

Mail: jdgklgkd@homail.com

Sary Galyn, duduksuz kaldı...

Çok minik haberi gazetede okur okumaz dondum kaldım.. "Djivan Gasparyan öldü" diyordu haber.. Niye dondum peki?.
Beni günün herhangi bir anında boş yakalar ve "Şu anda ne dinlemek istersin?" diye sorarsanız, anında cevap alırsınız..
"Civan Gasparyan'dan Sarı Gelin, duduk solo.."
Sarı Gelin bittiğim türküdür.. Salkım Hanımın Taneleri filminde, Doğu'da bir Jandarma Onbaşısı'nı oynayan Yavuz Bingöl, ıssız bir gecede duvara yaslanıp söylediğinden beri, âşığım Sarı Gelin'e..
Sadece ben mi?. Biz mi?. Yüzlerce senedir Anadolu'nun doğusunda ve etrafında yaşamış kim varsa, kendi dilinde çalıp söylemiştir..
Yaşamdan Dakikalar'da Nebil, bulduğu bütün dil ve lehçelerden Sarı Gelinleri arka arkaya ekleyip bir bant hazırlamaya başlamıştı.
O çekmekten büyük zevk aldığım kültür ve sanat programı biterken, Nebil'in bandı 14 ayrı dil ve lehçeye ulaşmıştı.
Başta biz, Kürtler, Azeriler ve Ermeniler çok da çatıştık, "Aslı bizim. Siz bizden yürüttünüz"e vardırdık işi hatta.
Programda da söyledim. Şimdi de tekrar ediyorum..

Önemli olan senin, benim, onun olması değil.. Asıl önemli olan, buralarda yaşayan bütün etnik insanların ayni şarkıyı ayni aşkla sevmesi, ayni şarkıyla efkârlanması, hüzünlenmesi değil mi?.
Sarı Gelin, bizde, çok seven delikanlıyla evlenmesine izin verilmeyen kızı anlatır.
Ermenice Sary Galyn ise, Ermeni dostlardan öğrendim.
Dağlı Kız demekmiş. Ovalı, kasabalı delikanlıya verilmeyen dağlı göçebe kız üzerine onların efsanesi, bizim Hasan Boğuldu gibi..
Köşemde yazmıştım ya. Marmara Bölgesi'nde bir su başına adını veren "Hasan Boğuldu"yu..
Civan, bir çeşit Ermeni kavalı olan duduku muhteşem üflerdi.
Anlatılmaz.. Dinlenir ancak..
Youtube'a girer "Djivan Gasparyan/Sari Galin" yazıp tıklarsanız, dinlersiniz..
Ben Erivan Senfoni eşliğinde solist olarak üflerken dinledim ve öldüm.. O gün bugün işte..
"Ne istersin?" derlerse "Sarı Gelin/Civan Gasparyan/ Duduk Solo" derim..
Hürriyet'te İhsan Yılmaz (Kültürazzi) çok güzel bir yazı yazdı, Civan'ın ardından..
Bizim çok büyük sanatçı Erkan Oğur ve Erivan Filarmoni dışında eşlik ettiği dünya starlarını sıraladı..
Sting, Peter Gabriel, Hüseyin Alizade, Michael Brook, Brian May, Lionel Richie, Derek Sherinian, Ludovico Einaudi, Hans Zimmer, Andreas Vollenweider, Los Angeles Filarmoni..
Bu arada nasıl atlamışım.
Civan'dan az önce kaybettiğimiz Kalan Müzik kurucusu Hasan Saltık, Erkan'la Civan'ı "Fuad" adlı albümde buluşturmuş.
Bu albümü derhal tedarik etmem lazım..
Bütün dünyadaki sanatseverler..
Duduk ve Sarı Gelin âşıkları..
Özellikle Ermeni kardeşlerim, hele de Muşlular, Civan Muş'tan göçen bir ailenin çocuğuydu çünkü..
Hepimizin başı sağ olsun..

***


CESUR FAYTONCU...
New York'un dünyaca ünlü Central Park'ına bayılanlardanım. Gittiğimde orada konser varsa kaçırmam.
Kaçını yazdım bu sütunlarda.. Dolaşırım. Sular, yeşiller, çiçekler arasında, o New York'un gökdelen gölgesi loşluğu ve rutubetinden kaçıp, güneşi ve tertemiz havayı yaşamak için.. Bir de, parkın simgesi faytonla bir tur atmak için tabii..
Çarşamba günü gazeteler yazdı. Türk faytoncu Emre Kaya, atları yumruklayan bir Amerikalıyı kovalayıp tutmuş ve dersini vermiş..
Yani kendisine bıçak çeken herifi, kıskıvrak yakalamış ve New York polisine teslim etmiş..
Hem hoşuma gitti bir Türk'ün bir Amerikalıya hayvanseverlik dersi vermesi, hem de hüzünlendim..
New York gibi bir dünya kenti, faytonları koruyor, bizim İstanbul'un Belediye Başkanı, üç beş sosyal medya yaygaracısına yaranmak için Adaların hem simgesi hem de bir numaralı ihtiyacı faytonları yasaklıyor.
Atları da sürüyor.. Nereye mi?.
Bilmem..
Bildiğim gazeteler yazdı..
800 fayton atı, gönderildikleri yerde bakımsızlıktan ölmüşler..
Peki nerede o yaygaracılar şimdi?.
Peki nerede onlara uyup bir muhteşem geleneği ve simgeyi "cart" diye, aniden yasaklayan Ekrem İmamoğlu..
Bizde hele de sosyal medyada şikâyet kıyameti kopunca, çözüm daima "yasak"ta aranır.. "Yahu şu işi düzene koyalım.. Dünyanın en büyük kentlerinde bu iş nasıl oluyor, bakalım, ona göre yapalım" denmez..
Osmanlı jandarması gibi "Yassah hemşerim" der, güzelliği bitirirler..
Ben o faytoncu Emre ile iftihar ettim, İmamoğlu Başkan..
Sen de ettin mi?.
(Laf ola sordum ha.. Nasılsa cevap mevap vermezsin..)

***


MUHARREM İYİLEŞİYOR!..
Muharrem Dalkılıç'ın Ufuk Hastanesi'nde (Ankara) yatarkenki bu resmini, başucunda duran ortak dostumuz, eski milli atlet Necdet Ayaz yolladı. Arkasından Muharrem'le de konuştum. Kovid'e bağlı olarak platin takılan dizinde oluşan mantar enfeksiyonunu temizlemek için ikinci müdahale yapılmış. Doktoru, "Bu enfeksiyon tamamen temizlenmeli. Bu yüzden on gün içinde bir müdahale daha yapacağız" demiş.
Diz bölgesi mantardan arınır arınmaz, gençlik sakatlığı sonrası dizine takılan platin çivi çıkarılacak, yerine yenisi takılacak ve Muharrem tüm sağlığına ve yürüyüş, koşu dahil tüm diz rahatlığına yeniden kavuşacak..

Muharrem, "Faruk (Çekirge/ Hürriyet) ve sen yazdıktan sonra aramalar başladı, ikinize de teşekkür ederim" dedi.. Aslında tüm ülke insanları olarak biz, ona teşekkür borçluyuz. Ay yıldızı ve Türkiye'yi tüm dünyada hem de nasıl temsil ettiği için..
Aramıza dönüşünü dört gözle bekliyoruz, dostum, can kardeşim!.

***


DAĞ VE FARE!..
Başta en Fenerli yazarlar, Ali Koç'un, bugüne dek 7 hocayı kovan Ali Koç'un sezonu hocasız açmamak için apar topar, eskiden kovulan Pereira'yı yeniden getirmesini ağır eleştiriyor, hatta dalga geçiyorlar. Öyle geçiyorlar ki, bana laf kalmadı..
"Dağ, fare doğurdu" diyorum, diyemiyorum.. Çünkü Ali Koç'a "Dağ" demek, Ağrılara, Nemrutlara hakaret olur gibi geliyor bana.. Kayış Dağı bile çok gelir..

***


REZİL!..
Futboldan sonra, basketbolda da rezil oldu, Milli Takımımız.. Haberiniz yoksa "Öcal Uluç" yazıları diye Google'u tıklayın.
"Utanmalısın Ene" başlıklı yazıyı okuyun. Öcal Ağbime sormak isterim, Orhun Ene mi utanmalı, bu konuda parmak oynatmayan ama Belhanda'nın Adana Demirspor'a transferini manşet yapan "komik" Türk Spor Basını mı?.
Öcal Ağbimi özetleyeyim.
Biz Çekya'yı 17 sayı farkla yenmişiz. Çekya, Yunanistan'ı 25 farkla yenmiş. Biz Yunanistan'a hem de ilk çeyreği 22-8 önde bitirdikten sonra, 18 farkla yenilmişiz..
Ve Olimpiyatlara gitme hakkını kaybetmişiz. 17 farkla yendiğimiz Çekya, Tokyo vizesini almış.
Orhun tabii utanacak ağbim..
Tabii utanacak.. En az Şenol kadar utanmıştır çocuk..
Çevirin spor sayfamızı şimdi, Milli Takım'ı rezil ve Türkiye'yi muhtemel bir Avrupa Şampiyonluğu'ndan eden Şenol'un basın toplantısı palavralarını manşette göreceksiniz mutlak..
Hâlâ işbaşında ve hâlâ kıymette..

***


TEBESSÜM
Bugün Tebessüm, okur Tolga Anıl'dan..
Hırsız, bir öğleden sonra eve girmiş. Evde bir kadın ve adama rastlayınca kadını iple güzelce bağlamış. Eline geçirdiği bıçağı kadının boğazına dayamış ve adama seslenmiş..
"Bana derhal bütün mücevherleri ve paraları getir."
Adam "Evdeki her şeyi alabilirsin" demiş. "Ama önce kadını çöz ve bırak hemen gitsin.."
Hırsız "Karını çok seviyorsun galiba" deyince, adam "Hayır" demiş, "O komşunun karısı.. Benimki birazdan gelecek.."

***


SEVDİĞİM LAFLAR
"Eğitim, hafızayı doldurmak değil, kafayı geliştirmektir." Mark Twain

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar