Yüksel Aytuğ

Yüksel Aytuğ

Mail: hffhsyt@hotmail.com

Sarığın derin anlamı

Atv ekranlarında Prof.Dr. Nihat Hatipoğlu'nun programlarını kaçırmamamın pek çok nedeni var. Samimiyeti, olaylara bağnazca değil, ilmin kanıtlanmış verileri ve İslam öğretisi rehberliğinde yaklaşması, sadece din ve ahlak konularında değil, hayatın her kesitinden bilgi içermesi, özellikle de tarih ve kültür alanında geniş bir bilgi ve yorum yelpazesine sahip olması bunların başlıcaları.



Bu hafta da hem mevcut bilgilerimi tazeledim, hem de bilgi dağarcığıma yenilerini kattım. Malum, Osmanlı'da padişahlar ve kadılar kafalarına sarık takarlardı. Sarık dediğimiz, büyükçe bir kumaşın belli bir düzen içinde kafaya sarılmasından ibaretti. Ama o kumaşın bir anlamı vardı. İhtiyaç duyulduğunda kefen yerine kullanılırdı. Yani devlet büyükleri, kefenlerini başlarının üzerinde taşırlardı. Neden? Sadece cesaretlerini göstermek için değil, hayatın içinde ölümün de bulunduğunu bir an unutmamak, verdiği kararların adaleti için kendi kendilerine "Ölüm de var" demek için...
Baştaki sarığın bu derin anlamını daha önceden biliyordum. Ama hatırlamanın ve savaşı bilgisayar oyunu sanan dünya liderlerine hatırlatmanın tam vaktiydi. Onun için köşeme aldım.

Dizi dizi hatalar
Show TV'deki Baba dizisi geçen hafta ilk kez seyirci ile buluşup özellikle Haluk Bilginer'in muhteşem oyunculuk performansıyla dikkat çekmişti. Ödemiş'te mütevazı bir hayat sürerken, kendilerine kalan büyük miras sayesinde bir ailenin hayatının nasıl değiştiğini anlatan dizi ibret düzeyinde mesajlar da içeriyordu.
Bu hafta izleyenler "Para nelere kadir?" demekten kendilerini alamadılar. Zira patron, şirketin hisselerini elinde bulunduran yatalak babasının, ortağının öldüğünü bilmemesi için sahte gazete bastırıp, haberi bile değiştirmişti.
Bu arada son bölümdeki gariplik de dikkatlerden kaçacak gibi değildi. Yeni taşındığı köşkte hizmetliler ve koruma ordusu tarafından her anı gözetlenen, evden dışarıya üç otomobillik konvoyla çıkabilen adamın, sabaha karşı kimse fark etmeden kendi başına nasıl İstanbul'dan kalkıp da Ödemiş'e gittiğini anlamadım. Eğer Alzheimer hastası adamın bu macerası, hastalığından kaynaklanan bir sanrı değilse, vay senaristin haline...
Kanal D'nin çarşamba gecesi gala yapan iddialı dizisi Üç Kız Kardeş'te saflığı enayilik sınırlarını zorlayan gelinin halleri ise beni çıldırttı. Kızla zorla evlendirilen adam, kızı istemeye gelmiyor, nişan yapmıyor, düğün hediyelerini kendi getirmiyor. Günlerdir kızla bir araya gelmiyor, yüzüne bakmıyor. Düğün günü ise bizim kız yüzünden düşen bin parça olan müstakbel eşine "Ne o cenazeye mi geldik?" diye sormuyor. Nikah masasına hem kendisinin hem de damadın şahidi olarak oturtulan iki yabancının kim olduğunu sormuyor. Damat gerdek gecesi geline "Sen benim gerçek karım olmayacaksın" diyerek, eşyalarını toplayıp evden gidiyor ama bizimkinin hâlâ gıkı çıkmıyor. (Bir de damat, düğün salonundan değil de sanki tarladan geliyormuş gibi gelinliğin eteğine basıp kocaman, çamurlu bir ayak izi bırakıyor) Kız, günlerce evde yalnız ve aç yaşamak zorunda kalıyor. Ama ailesinden bir kişi bile onu arayıp ya da yeni evine gelip, "Nasılsın kızım? Evlilik nasıl gidiyor?" diye sormuyor.
Neyse... Her iki dizinin de yolu açık olsun. Zira bu zorlu zamanda ekrana tutunan her dizi, en az 50 aileye ekmek demek...

Gaf kürsüsü
Giresunspor Başkanı Hakan Karamehmet sosyal medya hesabından "Fenerbahçe ile maç oynayamadığı için üzülen şehirden, Fenerbahçe'yi yenemediği için üzülen şehre" diye bir mesaj paylaştı. Ardından yine Hakan Karamehmet adıyla kendine övgüler düzdü: "Siz bu şehrin umudusunuz başkanım. Yıllardır kimsenin yapamadığını yaptınız!.."

Zap'tiye
Madonna en sonunda tuvaletini yaparken verdiği pozu da paylaştı. "Sosyal medyanın b.ku çıktı" diyordum da inanmıyordunuz...

Ne demiş?
Nuri Alço, Fatma Girik'in cenaze törenine atıfta bulunarak yeni nesil oyunculara sitem etti: "Doğum günü olunca hepsi bir araya gelir, ama cenaze törenlerinde hiçbirisi yok..."

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar