Bazen insan "E yeter ama!" diye öfkeye kapılıp aklın şalterini indirmek ister...
Sadece tek tek insanlar mı?
Kalabalıklar, toplumlar, milletler de bazen öyle bir dürtüye kapılırlar.
Çünkü aynı anda bütün düğmelere basılmaktadır.
Çünkü uğursuz uğultu yükseldi mi, sükûnet kuytuya çekilir.
Peki çare midir? Asla! Hiçbir zaman.
Öfke, birine fırlatmak istediğiniz kömür parçasıdır ki, ilk yanan elinizdir.
***
Sürekli çeşitlenen ama (iddiaya göre) şiddeti asla azalmayan virüs...
Hiç bitmeyecek aşı tartışmaları...
Yeni kısıtlamalar ihtimalinin ekonomik ve sosyal çöküntü oluşturacağı endişesi...
Göçmen / mülteci / sığınmacı sorununun hız kesmeden büyümesi...
Gıda tedarik zincirinin giderek narinleşmesi...
Orman yangınları, "mutfak yangını" ve artık hem şık, hem de popüler bir benzetme olmaktan çıkıp gerçekliğe dönüşen "bir çağ yangını!" Daha sayayım mı?
Liste kabarık çünkü...
Ama bakıp da sarsılmak için bu kadarı yeter!
***
Bir de memleketin kötülüğüne yeminli bir tayfa var tabii. (Kendi memleketleri olduğu yalan, çünkü burada doğduğuna hepsi pişman!) Başlarını da "ünlü mamuller" çekiyor...
Batı'nın fonla yoğurduğu hamurun sonuçları...
İnkâr etmek gereksiz; bu tiplerin etrafa yaydıkları "elektrik" toplumu çarpıyor.
***
Yine de sakin kalmayı becerebilmek gerek...
Sosyal medya hırgürünü sokağa taşımamak gerek...
Çünkü sakin olmayınca...
Ya korku ya da endişe iklimi hâkim oluyor ortama...
Sakin kalamayınca...
Vesvese veren (şeytan) işe müdahil oluyor.
Provokatörler heyecanımıza, öfkemize, endişemize bakıp el ovuşturuyor.
Oysa yaygaracıların ortasına düştüğümüzde çare sükûnettir.
Nuri Pakdil miydi, hani "Dilimin döndüğü kadar sustum" diyen?
Bazen ihtiyacımız olan bu!
***
Daha sakin lütfen!
Sokaklar, meydanlar, kamusal ortamlar...
Özellikle de her an ateşlenmeye hazır göç/sığınmacılar meselesinde...
N'olur sakin!
Ama bir dakika!
Şu nokta önemli...
Halkın heyecanını kontrol etmesi ile hükümet edenlerin sessizliği aynı şeyler değil.
Onlar kritik konularda uzun süre sessiz kalamazlar, kalmamalılar.
***
AYNA
"Eğer bilmediklerim ayağımın altında olsaydı, başım göğün en yüksek katına değerdi." (İmam-ı Azam Ebu Hanife)
Yorum Yazın