Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

SAFSATAYI SAF DIŞI EDİN-9

Mevcutta var olan bir sorunu ya tarihin parlak bir sayfasıyla kapatmak ya da gelecekteki bir vaatle durumu geçiştirmek, sık kullanılan bir safsata türüdür. Çünkü bugünün sorununa geçmişin bir başarısı asla çözüm getirmez. Bir atasözümüz bunu gayet güzel ifade eder. “Dünkü güneşle bu günkü çamaşırı kurutamazsın. Yine bugün ki bir sorunu gelecek bir vaatle de çözemezsiniz. Bunu bir Rus atasözü güzel ifade eder. “Vaat edilmiş bir ata binemezsin” Yine bu durum bir Ukrayna Atasözünde “Ağa kürk vaat etmiş, ama vaat ısıtmaz ki…” ifadesiyle vurgulanır.
Peki insan neden mevcut durumu bertaraf edip ya tarihe ya geleceğe kaçar? Tarih bir hatıradır geçmiştir, gelecek ise bir hayaldir ve belirsizdir. Her iki zaman dilimi için üzerinde gerçekten tasarruf edebileceğimiz bir durum yoktur. Geçmişe kaçmak bugünle yüzleşememek ve bugünün sorumluluğunu atlatmaya çalışmaktır. Bu durum hem insanın kendini hem de başkasını kandırmaya çalışmasıdır. Bugünü göz ardı edip geçmişle övünmek ezik toplumların psikolojilerini rahatlatmak için başvurduğu bir yoldur. Bir çeşit uyuşturucu etkisi yapar, çağdaş uygarlıkla yarışma yerine geçmişle övünerek sahte bir tatmin duygusu uyandırır.  Bu durum toplumların geleceğe parlak bir tarih bırakması gerekirken, bunu başaramadığı için geçmişteki mirası yemekle meşgul olması anlamına gelir.
Amerika’nın efsane başkanı Abraham Lincoln’la (1809-1865) ilgili bir anekdot bunu çok güzel şekilde anlatır.
Lincoln başkanken huzuruna bir genç iş istemek için çıkmış. Genç konuya girmeden önce de dedesinin, babasının, amcasının iç savaş sırasında gösterdikleri kahramanlıklardan, bu yolda hayatlarını bile feda ettiklerinden bahsetmiş. Lincoln delikanlıyı sakin sakin dinledikten sonra şöyle demiş. “Evlat, sen bana patatesi hatırlatıyorsun, zira onun da işe yarayan kısmı toprak altındadır.”
Yani şunu demek istiyor. Mevcut halin beş para etmez ki soy geçmişindeki başarılarına tutunmaya çalışıyorsun.
 Diğer yandan insanlar gelecekteki muhayyel parlak bir durum hedef gösterilerek aldatılır.  Peki bunu neden yaparlar? Gelecek durumdaki bir vaadin bir ispat zorunluluğu yoktur. Diğer yandan bir sözün verilmesi sanki onun verilmiş gibi algılanmasına yol açmaktadır. Bu nedenle siyasetçiler bol bol vaat ederler. Geçmişte bir siyasetçi “Herkese biri ev biri araba olmak üzere iki anahtar” vaat etmişti. 'Bir Portekiz atasözü var. “Söz vermek, vermek değildir ama aptalları memnun eder.”
Yine aynı bağlamda Belçika atasözünde “Tatlı bir vaat aptalı mutlu eder.” Ama vaadin gerçeğini Bir Danimarka atasözü ortaya koyar. “Vaatler memleketinde insan açlıktan ölür.”
Mevcut durumu göz ardı edip gelecekteki bir varsayımla kapatmaya çalışmak aşağıdaki fıkra gibidir.
Adamın biri kahveye girmiş “Kim bu Osman” demiş. Biri kalkmış “Osman benim” demiş. Adam Osman’ı evire çevire dövmüş. Sonra çekip gitmiş.
Osman zor güç yağa kalkmış sonra çevresine bir bakmış, mevcut durumu çok berbat, izahı oldukça zor. Gülümseyerek ve kendini güçlü gösterecek şekilde, “Bir daha vursa ne yapardım biliyor musun? Onu anasından doğduğuna pişman ederdim” demiş.
Mevcut durumu görmeyip gelecekteki bir varsayıma inanmak bir çeşit akıl sakatlığıdır. Bu tür safsatalara ancak aptal kişiler inanır.
Fıkralara gülüyorsunuz, değil mi? Bence gülmeyin. Zira Romalı Şair Horatius’un (MÖ 65-MÖ-27 dediği gibi “Ne gülüyorsun? Anlattığım senin hikâyen”
(Devam edecek)

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar