Kendi etki alanındaki sorumluluklarına yerine getirmeyip, ülkeye, dünyaya nizam vermeye çalışan “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi” olduğunu zannedenlerin konuşmaları da bir çeşit safsatadır.
Günümüzde bu tür safsata çok yaygındır. Adam arkadaşına tebessüm edemez ama dünya barışından bahseder. Adam yoksul komşusuna bir tabak yemek ikram etmez ama Afrika’daki açlıkla ilgili fikir beyan eder.
Ziya Paşa bu tür insanlar için şöyle demiştir. “Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât/Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde” Yani onlar ki dünyayı sözleriyle düzene sokmak isterler, oysa onların evlerine gidip bakın, kendi evlerinde bin türlü ihmal ve düzensizlik görürsünüz.
Bir zamanlar K. Maraş Sağlık Müdürlüğünde çevre sağlığı teknisyeni olarak görev yapıyordum. Görevlerimiz arasında işyerlerinin denetimi de vardı. O zamanlar süpermarket, hipermarket vs. yoktu, bakkallar vardı. Ara sokaklardan birindeki bir bakkal dükkanını denetliyoruz. Bütün raflar toz içinde ve dükkânın bazı köşelerinde örümcek ağ kurmuş. Yaşlı bir adam olan bakkal oturmuş müşteri bekliyor. Kendimi tanıttım, sonra ortalığın kirli, tozlu, bakımsız olduğunu görünce, “Amca neden bu tozları almıyorsun? Neden örümcek ağlarını temizlemiyorsun? Neden rafları düzenlemiyorsun?” dedim. Adam gözüme baktı baktı, sonra “Sanki Belediye görevini yapıyor mu?” dedi.
Bu tür insanlara çok rastlanır. Adam önündeki masayı temizlemiyor, sanki belediye müfettişiymiş gibi ahkam kesiyor. Adam cebindeki paranın hesabını yapamıyor ama ülkenin ve dünyanın bütçesi üzerine konuşuyor.
Sorumlusu olmadığı alanlarda yeterli bilgiye sahip olmayıp aynı zamanda sonuca hiç etki etmeyecek her konuşma bir safsata olmaktan öteye gitmez.
2021 yılı TBMM tarafından İstiklal Marşı Yılı olarak ilan edildi. Bu vesileyle tüm yurtta Mehmet Akif Ersoy ve İstiklal Marşı konusunda etkinlikler düzenlenecek.
Mehmet Akif Ersoy’un şu anekdotu bugün için de geçerliliğini koruyor.
“Avrupa’yı dolaşıp gelen Akif’i yakın dostları ziyaret ederler ve bu arada memleketi nasıl gördüğünü memleketin o günkü durumu hakkında yorum isterler. Akif ise şu değerlendirmeyi yapar:
-Berlin elçisi oturmuş tefsir yazıyor, Fatihteki hocalar ise siyaset konuşuyorlar. Artık ülkenin durumu hakkında başka yorum yapmama gerek var mı?”
Günümüzde de siyasetçi din adamlığı yapıyor, din adamı siyaset yapıyor. Akademisyen kendini kadı gibi görüp fetva veriyor.
Umarım ki Mehmet Akif siyasi bir malzeme olarak kullanılmaz ve Onun anlayışına uygun olarak bu tür safsatalardan vazgeçebiliriz.
Yorum Yazın