Engin Ardıç

Engin Ardıç

Mail: jdfdnd@hotmail.com

Sadistler cenneti

Alışkanlık yaptı, korkarım bağımlılık da yaptı: Lumpen haberleri, daha doğrusu "lumpen dalaşı" haberleri.
Her akşam televizyonun karşısında "Şunun oğlu bunun oğlu muhabbeti bitse de lumpen haberleri başlasa" diye bekliyorum...
Malum varoşlarda malum hırlaşmalar: Yol vermeyene yumruklu saldırı, komşuya bıçakla dalmalar, tabanca çekmeler, polise bile ateş etmeler, dükkan soygunları... Havada uçuşan masalar iskemleler...
Her yerde kamera, her tanığın elinde de bir cep telefonu... İnsanlar gönüllü foto muhabiri oldular.
Metroda, metrobüste birbirine girenler... Birbirini dövemeyince bu sefer sürücüyü dövenler...
Kadın öldürmekle yetiniyorlardı, şimdi şarkıcı öldürmeye de başladılar. Öldüremediklerinin burnunu kırıyorlar.
Buna bir de "sağlıkçıya saldırı" ekleniyor.
Demir çubuk, pala, satır ve döner bıçağı henüz "kişisel" dalaşlarda kullanılıyor.
"Toplu saldırıya" henüz geçmediler, o da yakındır.
Bir şey yapmış olmana gerek yok, bu sefer de "yan baktın" diye dalıyorlar.
"Uzakdoğu sporları" bilmeyenin işi çok zor.
Ama silah karşısında o da para etmiyor. Hiçbir samuray mermiden daha hızlı tekme atamaz.

***

"Sağlıkçıya saldırının" modası geçti, şimdi "sağlıkçının saldırısı" dönemi başladı.
Hastalara eziyet edenler çıktı ortaya...
Yaşlı ve aciz hastalara işkence yapan sağlık görevlileri...
Hani bu ülke yaşlılara saygı duyan bir ülkeydi?
Bu tür "sapık hemşire" olayları ancak Amerikan korku filmlerinde görülürdü...
Şimdi sağlık memuru yoğun bakıma girmiş yaşlı kadıncağızı pataklıyor... Kadın kendini korumaktan aciz, ne kalkabiliyor ne de konuşabiliyor...
"Seni öldüreceğim" diye korkutuyor, manevi işkence de yapıyor.
Niçin bu kadar gaddarlık, bu vahşet?
"Enflasyondan" diyeceklerdir kazmalar.

***

Bu ülkede cahillik ve aptallık olduğu kadar "sadizm" de kol geziyor.
Hem sadizm, hem de onun zıddı ama ayrılmaz parçası olan mazoşizm... Bir paranın iki yüzü gibidirler.
Hem acı vermekten hem de acı çekmekten zevk alırız.
Gücümüzün yettiğini ezer, gücümüz yetmeyince de ağlamaya koyuluruz.
Evde de bu böyledir, okulda da.
Dayakçı ana babadan başlar, öğrenci dövmekten zevk alan öğretmene kadar gider.
Büyüyünce bu sapıklığı kontrol altına almayı iyi kötü başarırız, ama fırsatını bulunca hemen su yüzüne çıkar.
"Sosyalleşme" gelir gelir bir noktada foslar.
Dürtülerimize engel olamayız...
Ha, bir de yaşlıların gençlere ettiği manevi eziyet var tabii, kocakarı fütursuzluğu...

***

Ortalama eğitim düzeyi ilkokul üçüncü sınıf, ortalama IQ düzeyi 80 dolayları, ruh sağlığı da bu kadar bozuk olan bu toplum nereye gidecektir?
Herhalde Avrupa Birliği'ne değil.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar