Yüksel Aytuğ

Yüksel Aytuğ

Mail: hffhsyt@hotmail.com

Sadece havaalanı yapmamışlar

Geçenlerde rahmetli annemden ayırt etmediğim sevgili kayınvalidemi Edremit'e yolcu etmek izin bir kez daha İstanbul Havalimanı'ndaydım. Pazar öğle saatleri olduğu için check-in bankolarının önü çok kalabalıktı. Biz sıramızın gelmesini beklerken, son derece kibar bir görevli yanımıza yaklaştı ve "Annemizi ayakta bekletmeyelim. Dilerseniz onu tekerlekli sandalye ile uçağa kadar götürebiliriz. Bunun için D 20 bankosundan biletinizi alabilir ve tekerlekli sandalye temin edebilirsiniz" dedi. Ne yalan söyleyeyim, yaşlı ve engelliler için böyle bir hizmet bulunduğunu bilmiyordum. Önce Refia annemi bir koltukta ağırladılar. Hemen bilet işlemlerini hallettiler. Yine son derece nazik bir görevli tekerlekli sandalyeyi getirdi. Bana da "Siz hiç merak etmeyin. Ben annemizi uçağın kapısına kadar götürüp koltuğuna oturtacağım. İneceği havaalanında da aynı hizmeti talep edebilir" dedi.
O zaman anladım ki sadece betondan görkemli bir havalimanı inşa etmemişler. Harcına bolca insanlık da katmışlar. Hep söylerim, mekanları güzelleştiren mimarisi değil, içinde yaşayanların kalbidir diye. Bu güzelliği bana yaşatan herkese helâl olsun...



Kalkansız dışarı çıkmayın!
Haber bülteni izlerken şaşırmaktan uzun süre önce vazgeçtim. Yıllardır gözümün önünden öyle haberler geçti ki artık hiçbir şeye şaşırmıyorum. Yine de son zamanlarda haberlerde giderek daha sık gördüğüm 'kılıçlı vahşiler' hakkında birkaç söz söylemek istiyorum:
Polis, yabancı uyruklu bir adamı yakalamış. Üzerini ararken bir de ne görsünler? Kemerinin içinde kılıç... İnce metalden yapıldığı için kılıcı büküp, kemer gibi beline dolayabilmiş. Yakalanmasa kim bilir onunla ne yapacaktı?
Ertesi gün bültenlerde bir sokak kavgası haberi... Adam bir ara yumruklaşmayı bırakıp evine gidiyor. Döndüğünde elinde bir Zülfikar kılıcı, önüne gelene sallayıp iki kişiyi yaralıyor.
Geçtiğimiz aylarda da bir sapık katil, Samuray kılıcıyla masum bir genç kızımızı katletmişti.
Yahu ne oluyoruz? Dönem dizileri bazı eşeklerin aklına karpuz kabuğu mu düşürdü?
Sokaktaki sade vatandaşlar olarak ne yapmalıyız? İşe kalkanla mı gidelim? Şövalye zırhı mı giyelim? Baksanıza, yanlarında ışın kılıcı taşımadıkları kaldı...

Farka bakar mısınız?
Sokak köpeği Boji'yi artık tanımayan yok. Toplu ulaşım araçlarını kullanarak her gün İstanbul'u boydan boya turlayan sevimli dostumuz yabancı ülkelerde bile haber konusu olmuştu.



BBC Earth kanalındaki En Tuhaf Doğa Olayları belgeselinde benzer bir konu işlendi. Rus bilim adamları, düzenli olarak Moskova metrosunu kullanan sokak köpeklerini bir yıl boyunca takip etmişler. Görmüşler ki, insanlara bile son derece karışık gelen metro ağını bizim patili dostlarımız çoktan hafızalarına yerleştirmişler. Moskova metrosundaki köpekler gece nispeten tenha olan ormanlık bölgelerdeki uyuma yerlerine gidiyorlar, sabah da işe gider gibi kendilerini sevip besleyen turistlerin bulunduğu şehir merkezine dönüyorlarmış.
Elin Rus'u, sokak köpeklerinin metro macerasını çözmek için bir yıl boyunca mesai harcıyor, bizim insanımız ise evinden getirdiği kakayı metrobüse bırakıp Boji'ye 'itibar suikastı' düzenliyor.

Gaf kürsüsü
Habertürk canlı yayınına bağlanan Profesör İlter Turan, diğer konuk Doktor Merve Seren konuşurken "Kız gevezenin teki" dedi. Bu cümlenin duyulmasıyla herkes büyük şok yaşadı.

Zap'tiye
Günde ortalama 4,8 saatimizi cep telefonlarında geçiriyormuşuz. Bu cihaza artık başka bir isim bulma zamanı geldi. Çünkü artık cebimize koyduğumuz yok.

Ne demiş?
Görüntü ilginçti. Uçaksavar ile ateş ederken "Allahu Ekber" diye bağıran Ukrayna askerine silah arkadaşı sordu: "Neden böyle bağırıyorsun ki? Sen Ukraynalısın." Bizimki cevap verdi: "Böyle daha iyi vuruyor."

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar