(...) Sahip olma isteği onlarda bir hastalık olmuş. Bu insanlar, zenginlerin bozabileceği ama yoksulların bozamayacağı birçok kural koymuşlar.
Yönetici olan zenginleri güçlendirmek için yoksullarla güçsüzlerden vergiler alıyorlar.
Bizim annemizin, toprağın, kendilerinin olduğunu söylüyor, komşularını çitler yaparak kendilerinden uzaklaştırıyorlar; toprağı binalarıyla ve öteki süprüntüleriyle çirkinleştiriyorlar.
Bu millet, baharda yatağından taşarak, yoluna çıkan her şeyi yok eden bir ırmağa benziyor. (...)
Bu sözler, bundan tam 180 yıl önce bugün (15 Aralık 1840) Amerika tarafından katledilen Hunkpapa Lakotaları’nın şefi Tatanka Iyotake, ama bizim dilimizde benim en çok yakıştırdığım ifadeyle, “Oturan Boğa” tarafından söylenmiş!
O, Amerikan ordularına karşı savaşan son Kızılderili kabile şefi!
25 Haziran 1876 tarihinde, yedi Amerikan Süvari Birliği’ni yenen 3500 savaşçının lideri!
Sizi bilmem, ama kendi dilindeki adı bile bana sıcak geldi!
Sanki, bizden biri...
Sanki, bizim ailemizden biri...
İsmindeki Hunkpapa, bana sanki, ‘’Büyükbaba’’ gibi geldi!
Bugün, Oturan Boğa’nın vefatının 180.yılı!
Amerika oldu, ABD!
Sonrası..?
Sonrası malumumuz!
Hem de öyle bir malumumuz ki, hangi birini saysak..?
Bizzat şahidi olduğum Afganistan, Irak, Suriye mi desem?
Yetmezse, alın üstüne bir de Filistin’i, Kudüs’ü koyun!
O da yetmezse, alın üstüne PKK PYD YPG’ye yolladığı binlerce tır silahı koyun!
Yeter mi, yetmez...
Ama, ben içimin bir başka yangınından daha bahsedeceğim,12 Eylül 1980’den..!
Bizim neslin ve bizden sonraki neslin, tıpkı Kızılderililerin ırki yok edilişi gibi, Türk Milleti’nin neslinin, aidiyet ve mensubiyetinin yok ediliş projesi, 12 Eylül 1980 Darbesi!
Düşünüyorum da aradan geçen 180 yılda kaç Oturan Boğa can verdi?
Sayamayız bile…
Bu haleti ruhiye içinde yazımı yazarken BM (Birleşmiş Milletler) Genel Sekreteri’nin, ‘’İklim acil durumu’’ açıklamasını duydum radyodan!
Aynen şunları söylüyor Guterres, ‘’Rotamızı değiştirmezsek bu yüzyılda 3 derecenin üzerinde felaket olabilecek bir sıcaklık artışına doğru gidebiliriz’’!
Bir anda,“Oturan Boğa” nın sözü geldi aklıma, ‘’Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda, beyaz adam paranın yenemeyeceğini anlayacak’’!
Biliyor musunuz, Oturan Boğa’yı öldürenler, zamanında Oturan Boğa’yla beraber beyazlara karşı savaşan, daha sonrasında da beyazların yönetimine girerek yerli polis olan Kızılderililer!
Ruhun şad olsun Oturan Boğa!
Yorum Yazın