Dün Günaydın ekinde Tuba Kalçık imzalı bir yazıda okudum. RTÜK, internette yayın yapan 3 uluslararası haber sitesini 72 saat içinde lisans başvurusu yapmaları için uyarmış.
Tuba, nedense bu sitelerin adını yazmıyor, ama diyor ki: "RTÜK bu kararı kafasına göre almadı. 2019'da çıkan yasaya göre RTÜK'e internet ortamında yayın yapan yerli, yabancı siteleri denetleme yetkisi verilmişti."
Şimdi internet ortamında yayın yapan yerli ve yabancı siteleri denetliyorsa RTÜK, halkı alenen ve resmen aldatan, bezdiren, amacı sadece tık almak olan bir yığın yalan dolan sitenin palavralarını, hem de telefon veya tabletimizi açar açmaz gözümüze sokan Google'u ve de o siteleri neden uyarmıyor?. Neden bu rezil, iğrenç yayıncılıkla milyonların aldatılmasına ve zamanlarının ziyan edilmesine ve aldatanların para kazanmasına seyirci kalınıyor?.
Bu ülkede, spor başta, insanı kandırmak, ödüllü marifet mi oluyor, şimdi?.
Örnek vereyim..
Tabletinizde "Google"u tıklıyorsunuz..
Size hemen, güya günün önemli haberlerini sunuyorlar. İçinizde merakınızı çekenler oluyor tabii, insan olarak..
Mesela, futbol meraklısı iseniz, "Falanca maç bugün kaçta hangi kanalda" diye bir haber sunmuş size.. Eee!.. Pandemi de var.. "Bir bakarım" diyor ve o haberi tıklıyorsunuz. Haberi verecek sitede, "Maç kaçta ve hangi kanalda" başlığı ile haber açılıyor. Başlıyorsunuz okumaya.. Tık.. Bir daha tık.. Bir daha tık.. Usanmadım saydım.. Tam 26 tık sonra, haber geliyor.
"Falanca maçı hiçbir kanal yayınlamıyor.."
Bu milletle alay etme, milleti eşek yerine koyma değil de nedir?.
Çok ama çok ünlü birinin resmiyle anons ediyor, Google gene..
Diyelim, ben.. Ama adı geçen ünlünün yanında ben figüran bile olmam.
"Hıncal Uluç için üzücü haber.."
Tıklamaz mısınız?.
Hadi Google'un seçtiği o siteye giriyorsunuz tabii.. Gene beş on tık sonunda okuyorsunuz..
"Hıncal Uluç'un kayınbiraderinin bacanağının karısı Kovid'e yakalandı, ama durumu iyi. Evinde karantinada.."
Yani..
Google'un amacı haber vermek falan değil.. Aralarında nasıl bir anlaşma varsa, belli sitelerin palavralarını size defalarca tıklatmak..
Dahası.. Şimdi "Galeri" diye bir şey icat ettiler..
"Sophia Loren'in son hali feci!."
Hele zamanında herkesin kadın erkek, hem fiziği, hem oyunculuğuna hayran Sophia'nın son ve feci halini merak etmez misiniz?.
Tıklıyorsunuz.. Bir başka ünlü sinema oyuncusu. Gençlik ve bugünkü hali.. Altında "Devam" yazısı. Bir tık daha.. Gene başka ünlü.. 15 tık, 25 tık sonra nihayet Sophia Loren geliyor ekrana.. Feci meci de değil..
"Galeri" lafını gördüm mü, hemen en son sayfayı tıklayıp, ordan geriye gelmeyi öğrendim. O zaman üç dört tıkta, başlıktaki haberi buluyor ve eşek değil, hiç değilse sıpa yerine konmuş oluyorum..
Bu kadarla kalsa iyi, RTÜK.. Google kazandığı milyarlar yetmezmiş gibi, bir de kendi aldığı reklamları sokuyor, çeşitli sitelerde takip ettiğiniz konuya.. Mesela, ayni saatte iki maç var. Biri ekranda.. İkinciyi, dakika dakika yazıyla veren siteler var. Genelde iddia siteleri.. En iyisini zaman içinde buldum..
Maçkolik.. Onu açıyorum. Detaylar anında. Kadrolar ve yedekleri bir tık.. Dakika dakika ayrıntılı anlatım gene bir tık ve dakika dakika istatistikler ki, çok yararlı, o da bir tık.. Ama Google bu çok işime yarayan siteden beni nefret ettirdi.
Çünkü durmadan içeriği kapayan "Google" reklamları koyuyor, bir de dikkatimi dağıtıyor. Reklam gelir gelmez, köşedeki "X" yazılı noktayı tıklıyorum.
"İçeriği kaplıyor" lafını da tıklıyorum.
"Google bu reklamı bir daha kullanmamaya çalışacak" diye bir yazı çıkıyor. Yahu rezil uygulayıcı.. Kimsen artık. Benim reklamla sıkıntım yok. Reklamın içeriği kaplaması ve benim dikkatimi dağıtmasıyla sıkıntım var. Ama ben önemli değilim ki, Google için.. Milyarlara gözleri doymamış, benim izlediğim futbol sitesine de kendi reklamlarını ısrar ve inatla koyuyorlar..
Google'u çok kullanıyorum. Çok da mutluyum varlığından.. Ama bu bitmez tükenmez, insanları kandırarak, dolandırarak, hatta başka siteleri de kullanarak para hırsları, sevgimi nefrete dönüştürmeye başladı.
Bak RTÜK!.. Daha geçen gün Rusya, Google'a 98 milyon dolar ceza verdi. Bizim para ile yaklaşık 1.5 milyar lira yani..
Peki siz bizde adeta başıboş, telefon, tablet ve bilgisayar kullanıcısını eşek yerine koyarak, yalan haber ve zoraki reklamlarla para kazanan Google'u denetlemeyi düşünüyor musunuz?.
Rus'un canı can da, Türk'ün patlıcan mı?.
***
YEDİTEPE BİENALİ'NİN ÇİRKİN AYIBI!..
Gazete ve TV'lerde "Yeditepe Bienali" haberlerini görünce çok şaşırdım.
Yahu tüm dünyanın bildiği bir Yeditepe var.. Yeditepe Üniversitesi. Kurucusu, asker arkadaşım Bedrettin Dalan sanata fevkalade meraklı. Böyle bir bienal yapar.. Ama yaparsa mutlak bana haber verir.. O üniversitenin temelinin atıldığı günden beri beraberiz çünkü. "Bunda bir iş var" dedim.. Baktım, Yeditepe Bienali'nin Yeditepe Üniversitesi'yle hiç ilgisi yokmuş..
İkincisi.. Bienal konusu, "Boş Çerçeve.."
Yahu "Boş Çerçeve" Bedri'nin modern sanat adına bulduğu, adını "Boş Çerçeve" koyduğu eserinin tıpkısının aynisi..
Hemen Bedri'yi aradım.. "Sen de var mısın bu bienal işinde?" diye. Alakası bile yokmuş.. "Peki senden izin mi aldılar?" dedim. Onu da almamışlar.
Sonra anlattı Bedri..
"2013 yılının Nisan ayında, New York, The Proposition Gallery'de açtığım BoşÇerçeve serimin aynısı, II. Yeditepe Bienali'nin kavram ve tanıtımı olarak karşıma çıktı. Geniş bir katalog ile sunulan ve oldukça ses getiren, New York'un ardından İstanbul ve Ankara'da çeşitli sanat galerileri, müzeleri ve uluslararası fuarlarda sergilenen, 56. Venedik Bienali'nin Nine Dragon Heads'in Palazzo Loredan dell'Ambasciatore'de düzenlediği Jump into the Unknown sergisine dahil edilen BoşÇerçeve eserim, bire bir aynı görsel formatta ve tanıtım öğeleriyle sunulmuştur. 2013 yılında sergim açıldığında BoşÇerçeve eserlerim, dünyanın en önemli sanat dergilerinin hem Mart hem Nisan sayılarında tam sayfa ilanlar ile aşağıda göreceğiniz denli benzer görsellerle yer almıştır.
Zaten bugün dahi Google'a 'sanat+boş çerçeve' yazdığınız saniye önünüze çıkan ilk 10 sayfadan fazla haberin hepsinin benimle ve BoşÇerçeve eserlerimle doğrudan ilişkili manşetler olduğunu görürsünüz."
"Peki ama, o zaman bu Yeditepe Bienali'nin konusu, izin alınmadan ve Bedri'ye atıf yapılmadan nasıl 'Boş Çerçeve' diye adlandırılır?. Bu nasıl bir ayıptır" diye düşünürken, aklıma bambaşka şeyler geldi..
Boş çerçeveyi sosyal alana koyarsak, arkasında daima değişen bir resim görüyoruz. Geçen insanlar, taşıtlar değişiyor.. Kırsala koyarsanız, hangi yöne çevirseniz başka manzara.. Ama hepsi gerçek, boş çerçevenin içinden gördükleriniz..
Peki günümüz konusu Metaverse ne?.
Bir özel gözlüğü takıp, onun çerçevesinden baktığınızda bir sanal dünya gördüğünüz..
Yani, Metaverse gözlüklerinin bugün sanal dünyada yaptıklarını, Bedri BoşÇerçeve'si ile 10 sene evvel, gerçek dünyada düşünmüş..
Amerika'da, İtalya'da, Türkiye'de ayrı ayrı resimler, ayrı ayrı dünyalar izlemiş, o boş çerçeveye bakanlar.. Ama gördüklerinin hepsi gerçek.. O an için, hepsi orda..
BoşÇerçeve Metaverse, 10 yıl önce açılan kapı sanki, değil mi?.
***
NOTLAR... NOTLAR...
Bugün hafta sonu.. Birikmiş konuları kısa kısa eritme ve size rahat okunan notlar yazma günü..
*
Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü'nün sanatı ve sanatçıyı inkâr eden "65 yaş üstü sanatçılar konuk olarak dahi sahneye çıkamayacak" konulu garip kararına, benim ciddi işlere el sürmeyen korkak medyamdan, yazımdan sonra ikinci tepki nihayet geldi.
Cumhuriyet'te Öznur Oğraş Çolak, bu büyük ayıbı ve bu ayıp kararı alanları yerin dibine sokmuş.. Tiyatrom adına teşekkürler..
Bir de sıkılmadan "Sanat eki veren ve sanat dergisi çıkaran büyük gazeteler" işe el atsalar, etkisi olur mu acaba, yoksa "Bunlar yazar yazar unutur nasılsa" diyen imam bildiğini okumaya devam mı eder?.
Yahu Sayın Kültür Bakanım, Ersoy, sizden de ses çıkmıyor!. Neden acaba?.
*
Tanıdığım, bir zamanlar arkadaşlık ettiğim, sıkı Fenerli eski futbolcu, şimdi yazar Engin Verel Akşam'da "Tribüne oynama Ali Bey" diye bir manşet yazısı yazmış. Ali Bey, dediği Ali Koç, tabii. Sahada paçavra olan Başkan'ın 2011 şampiyonluğu için mücadelesine saldırıp, Federasyon ile Trabzon'un arasını açmak için çabalayarak gündem değiştirmek istediğini yazıyor ve soruyor..
"Trabzon Başkanı Ahmet Ağaoğlu, ayni zamanda Kulüpler Birliği Başkanı. Konuyu niye oraya getirmiyorsunuz?" diyor. Final güzel..
"Tribüne oynanacak zaman da değil, Ali Bey. Çünkü tribünde de kimseler kalmadı.."
*
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, aşı yaptırmamakta ısrar edenlere "Rus ruleti oynamayın" demiş. Kime demiş hem de.. 3. dozu olmayanlara.. Ya hiç olmayanlar..
Onlar Rus ruletini makineli tüfekle oynuyorlar.. Biri boş, ötesi dolu makineli tüfekle.. Hedef olanlar da bizleriz.. Girdikleri her ortamı virüsleme ihtimalleri var, aşısızların. Tamam, onların vücut dokunulmazlığı var, ama sınırı bizim "yaşama hakkımız"a kadar..
Bunu onlar anlamaz ama devlet anlamalı ve en uygar Batı ülkelerindeki sıkı önlemler bizdeki aşısızlara da uygulanmalı. Hemen.. Kesin.. Net!.
*
1999'da kaybettiğimiz sevgili dostum Teoman Yalazan'ın oğlu Ateş, Hürriyet'te hele bizim gibi o yılları yaşamış olanlar için çok ilginç bir köşe hazırlıyor..
"Hürriyet arşivinden seçmeler.."
Sevgili Ateş, arşivden seçtiklerini yazarken, yanlış oldukları artık ortaya çıkan gerçekleri de eklemelisin.
Cem Karaca'nın dönüşünü yazmışsın. Zamanın Başbakanı Turgut Özal Almanya'ya gitmiş de.. Cem'le buluşmuş da.. Cem'in dönüşünü sağlamış da..
Palavra.. Cem'in dönüşünü sağlayan, zamanın Devlet Bakanı ve Özal'ın sağ kolu Adnan Kahveci ile gene zamanın Barolar Birliği Başkanı Avukat Turgut Kazan'dır.
Bir Almanya gezimde, vatandaşlıktan ihraç edilmiş, Köln'de sürgün hayatı yaşayan arkadaşım Cem Karaca ile karşılaştım. Yurt özlemini adeta gözyaşları içinde anlattı. 11 yaşına basan oğlunu görmemişti.
Dönüşte hemen, ben gazeteci, o bakan iyi bir dostluk kurduğumuz Adnan Kahveci'yi aradım. Durumu anlattım. Kahveci iki gün sonra döndü..
"Turgut Bey'le konuştum. İş tamam.. Ama formaliteler var. Onlar için de bir avukat temsil etmeli Cem'i" dedi.
Hemen yakın dostum, can arkadaşım Turgut Kazan'ı aradım. Barolar Birliği Başkanı.. "Ben bu işi severek ve bedava yaparım" dedi.
Yaptı da.. Kısa zamanda beni aradı.
"Cem atlasın uçağa gelsin. Hakkında gıyabi tutuklama kararı var. Formalite.. Alanda tutuklanacak. Ama en fazla 24 saat. Sonra mahkeme kararı ile serbest kalacak.."
Müjdeyi hemen Cem'e verdim. "Olmaz Hıncal" dedi. "24 saat için bile hapse girmek beni öldürür.. Gelmem ben.."
Hadi bir daha Kahveci'yi aradım. Genç yaşta esrarengiz bir trafik kazasında ölen Kahveci, Turgut Bey'le konuştu. O formalite de çözüldü ve Cem vatanına, ailesine, insanına öyle döndü işte, Ateş kardeş!.
***
TEBESSÜM
İki falcı kadın deniz kenarında yürüyorlardı. Biri "Gene sıcak bir yaz geçireceğiz" dedi. Öbürü neşeyle yanıt verdi.. "Evet!.. Bana 2092 yazını hatırlatıyor!.."
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Hasta olana kadar, her şey sizin için süper önemlidir. Hasta olunca, sadece bir, tek bir şeyin önemli olduğunu anlarsınız.. Sağlığınız!. Anonim
Yorum Yazın